Korktukları için korkutuyorlar

Şenol Göka SuperHaber'e yazdı

Yıllarca üzerine atılmış ölü toprağını silkeleyen, öğretilmiş çaresizlikten kurtulmaya ve kendine gelmeye çalışan bir milletin bu süreci sorunsuz, rahat bir şekilde geçirmesi beklenemez.

Uyuyan devin uyku mahmurluğunu üzerinden atıp, etrafında olup bitenleri fark etmeye başlaması sakince yaşanacak bir şey değildir. Üstelik etrafta her şey birbirine girmiş, toz dumana karışmış ve oluşan ateş çemberi daralmışken, kuvvetli bir şekilde sarsılmışçasına uyanmak, kendine gelmeyi daha da zorlaştırmakta, sıkıntıyı arttırmaktadır. Yine de gaflet içinde mahvolup gitmemek adına bir an evvel gözleri fal taşı gibi açıp uyanmak ve kalkıp doğrulmaktan başka çare yok. Bir taraftan ayaklanıp diğer taraftan korkanlara ve sevinenlere bakarak Hakka ve hakikate uygun bir yol belirleyip ilerlemek bir vebal olduğundan, bir süre daha sıkıntıyla birlikte sorumluluğu da arttıracaktır. Ne pahasına olursa olsun bu sorumluluğu üstlenmek bu sıkıntılara katlanmaksa, bu durumu, bu dev millet boynunun borcu olarak kabul edecektir. Onu daha fazla uyandırmamak için türlü oyunlar oynansa da, içine FETÖ gibi uyuşturucu fitneler sokulsa da bu borç ödenecek, bu hesap kapatılıp, kendi bakış açısına uygun yeni hesaplar açılacaktır. Artık, telaşla oynanan bütün oyunlar, onu yeniden uykuya daldırmak için sallayıp sakinleştirmekten ziyade, sarsıp irkiltmek hatta yüzüne su çarparak daha çabuk kendine getirmek anlamına gelmektedir.

Yüzyıllardır devlerle, cadılarla ve bunların karşısındaki kahraman masallarıyla beslenen özel olarak Avrupa, genel olarak da Batı bu uyanıştan fena halde korkmaktadır. Avrupa’dan ve Batı’dan kıta Avrupası’nın tamamını değil de daha çok, kuzeyiyle güneyiyle Batı Avrupa’yı anlamakta yarar var. Şehirlerinin etrafını surlarla çevirerek kendi ürettikleri cadılardan ve dehşetli devlerden korunduklarını düşünenlerin korkuları, yüzlerce yıldır gerçekleştirdikleri katliamların gerekçesi oldu. Bugün de orta çağdakinden ve yeniçağdakinden farklı bir tutum sergilemiyorlar. Yine cadılar üretip yok etme, yine dev bildiklerini uyutma veya ya zehirleyerek ya tuzak kurarak öldürme peşindeler.

Batı’nın uyandırdığı devin, Erdoğan idaresindeki Türkiye olduğu çok açık. Gençler için belki değil, ama orta yaşlılar için tam da “bu korku onlara yeter, ölsek de gam yemeyiz, bu günleri de gördük çok şükür” denecek durumdur bu… Terörden- yabancı düşmanlığına, İslamafobi’den- mülteci sorununa kadar, Batı’nın ürettiği sözde cadılar, bu devi alt edebilmeleri için yeterli bahane oluşturamaz. Üstelik dev, daha önce olduğu gibi yeniden uyutulamaz da…

Malum, tutarlı bir din anlayışından uzaklaşıldığında, inanç açısından oluşan boşluğu hurafeler doldurur. Günlük hayatta karşılaşılan örneklerden de bu çok kolay anlaşılabilir. Batı, orta çağ ve yeniçağda dini alanda böylesine karanlık bir alt üst oluş ve dağılmalar yaşarken, başta Almanya’nın bulunduğu coğrafya, Baltık ve bütün kuzey olmak üzere Avrupa’da her yere hurafeler ve mitler hakim oldu. Yüzbinlerce kadın ve ihtiyar cadılık yaptıkları gerekçesiyle korkunç şekillerde katledildi. Doğudan gelen kavimlerden, yok edici ve yutucu devlerden üretilen korkular, kendilerinden olmayanlara karşı her türlü caniliği işleyebilmelerinin zihni altyapısını oluşturduğundan rahatlıkla katliamlara yöneldiler. Sonraları belki de suçluluk hissettiklerinden olsa gerek, işledikleri günahları başkalarına yansıtacak şekilde eylemlere giriştiler. Diğer kavimlerde ve coğrafyalarda işledikleri suçları hafifletecek benzerlikler aradılar, hatta yeri geldi, kendilerini tek suçlu olmaktan kurtarmak için başkalarına da insanlık dışı suçlar işlettiler.

Özellikle Avrupa’da kendilerini ateist olarak tanımlayanların Hristiyan olarak tanımlayanları sayıca geçtiği açıklanan istatistiklerden bilinmektedir. Yani tıpkı orta çağdaki ve yeniçağdaki gibi, yine inanç açısından büyük bir çalkantı yaşanmakta, seküler anlamda çıkarlarını destekleyecek hurafeler üretilmekte, sonra da kahramanlık taşlanarak oluşturulan hurafelere savaş açılmaktadır. Daha önceleri bu savaşı, diğerlerinin ve dev bildiklerinin içlerine saldıkları kendileri gibi seküler zihin yapısına sahip ihtilalciler eliyle yürütürlerdi. Hep böyle yaparak devi daha uzun süre uykuda tutamayacaklarını ve bastıramayacaklarını bildiklerinden, bu defa onu manevi açıdan zehirleyebilecek aldatıcı, uyuşturucu, ama Batılı efendilerine karşı saygılı ve onlardan korkan yine ihtilalci bir güruh oluşturdular. Sadece bir güruh oldukları için efendilerine hizmet yolunda ele geçirmek için ihtilal yapmaktan başka çareleri olmayan Truva Atı kılıklı bütün ihtilalcilerin ilk söylemlerinin; uluslararası hakim güçlerle uyum içinde çalışmak üzerine olması ve Batı’yı rahatlatmaları akıldan çıkarılmamalıdır. Zamanla efendilerine benzediklerinden hem milletten yani devden, hem Batı’dan korktukları için FETÖ’nün canice korkutmak ve sindirmek istemesi boşuna değildir.

2018 yılının birçok açıdan çok çetin geçeceği, her alanda savaşın açık bir şekilde yürütüleceği, hatta haritaların yeniden çizilerek özellikle enerji havzalarının yeniden şekillendirileceğinden söz ediliyor. Sadece 2018 değil, belki 2019 da öyle geçecek. Bu yüzden mutlaka kendi bakış açımızı netleştirmek ve kendi eksenimizi oluşturmak zorundayız. Eksenden kayma tartışmaları yapılacaksa, herhangi bir yerin ve yönün ekseninden değil, kendi eksenimizden kaymanın tespit edildiği tartışmalar söz konusu olmalıdır. Batı, öncelikle kendi ürettiği korktuklarını yenmek, sonra da yendiğini yiyip bitirmek amacıyla daha şiddetli saldıracaktır. Bu saldırılarının karşılığında daha sağlam bir direnç görmelidir. İşbirlikçi şarlatanların her yerde tamamen etkisiz hale getirilmeleri ve hak ettikleri hukuki cezalara çarptırılmaları bu direncin önemli unsurlarından biridir. Fazla geç kalmadan ve sulandırmaya fırsat bırakmadan bu süreç en sağlıklı şekilde tamamlanmalıdır. Elebaşlarının hala işe yarar bir görüntü vererek algı oluşturacak şekilde mesajlar yaymasının önüne geçilmeli, istemeyerek de olsa yayılmak istenen bu mesajların iletilmesine alet olunmamalıdır. Kötünün dilemesine, korkak fitnecinin söylemesine izin verilmemelidir. Medya bu savaşta doğru ve sağlam saf tutacaksa, yaydığı görüntüler ve sesler konusunda her zamankinden daha dikkatli bir üslup ve tutum sergilemelidir.

Allah fitneye karşı savaşanın yar ve yardımcısı olsun.

Şenol GÖKA

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.