Korona sonrası dünyayı ne bekliyor? Prof. Yuval Noah Harari anlattı

İlk olarak Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgını, toplumlar arasında yeniliklere ve kısıtlamalara sebep oluyor. Dünya üzerinde 3 milyon insana bulaşan ve günden güne artan pandeminin ardından bizleri ne bekliyor? İsrailli Prof. Yuval Noah Harari, koronavirüs salgınına ilişkin merak edilenleri yanıtladı. İşte detaylar...

Dünyaca ünlü Profesör Yuval Noah Harari, Deutsche Welle (DW)'nin sorularını yanıtladı.

Peki salgından sonra bizleri ne bekliyor? Toplumların koronavirüs pandemisi nedeniyle değişiminden, yeniliklere ve kısıtlamalara uyum sağlıamasına kadar pek çok soruya yanıt veren Harari'nin röportajından öne çıkanlar; 

DW: Sayın Harari, küresel bir salgının ortasındayız. Dünyanın değişimine dair sizi en çok ne endişelendiriyor?

Yuval Noah Harari: En büyük tehlikenin virüs olmadığını düşünüyorum. İnsanlık, bu virüsün üstesinden gelmek için yeterli bilimsel altyapıya ve teknolojik araca sahip. Bizim en büyük problemimiz doğamızda yer alan nefret, açgözlülük ve cehalet. Maalesef insanlar bu krize küresel dayanışma ile değil, diğer ülkeleri, dini ve etnik azınlıkları suçlayarak, nefret dili kullanarak karşılık veriyor. Umuyorum ki nefret değil, şefkat ve cömertlik ile yardıma muhtaç insanlara, küresel dayanışma ruhuyla yardım edebiliriz. Bir de komplo teorileri ve gerçekler arasındaki farkı ayırt edebilmeliyiz. Eğer bunu yaparsak, bu krizi kolayca atlatacağımızdan şüphem yok.

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, totaliter gözetleme sistemleri ve bireylerin güçlendirilmesi arasında bir seçim yapmak gerekecek. Eğer dikkatli olmazsak, bu salgın gözetleme mekanizmalarında bir dönüm noktasına yol açabilir. Peki kontrolümüzde olmayan bir duruma karşı nasıl dikkatli olunabilir?

Durum tamamen kontrolümüz dışında değil, en azından demokratik ülkelerde. Sonuçta bu politikaları belirleyen siyasetçilere oy veriyoruz. Böylece siyasi sistem üzerinde kontrol kurabiliyoruz. Şu anda seçimler olmasa bile, siyasetçiler hala toplum baskısına duyarlı. Halkın salgından korkması, güçlü bir liderin yönetime geçmesini istemesi ve bir diktatörün bu durumdan yararlanarak gücü eline alması oldukça kolay. Ancak siyasetçiler ileri gittikleri zaman güçlü toplumsal tepkiler ile karşılaşırlarsa, tehlikeli gelişmelerin yaşanmasına da engel olunabilir.

Kime veya neye güveneceğimizi nasıl anlayacağız?

Öncelikle geçmiş tecrübeleriniz var. Eğer son yıllarda size yalan söylediğini düşündüğünüz siyasetçiler varsa, acil bir durumda onlara güvenmek için de pek bir sebebiniz yok demektir. İkinci olarak, insanların size aktardığı teorilerle ilgili sorular sorabilirsiniz. Örneğin, biri size koronavirüsün kaynağı ve yayılma şekli ile ilgili bir komplo teorisinden bahsederse, bu kişiden bir virüsün ne olduğunu ve nasıl hastalıklara sebep olabileceğini açıklamasını isteyin. Eğer hiçbir fikri yoksa, bu kişinin koronavirüs salgını ile ilgili söylediği hiçbir şeye inanmayın çünkü temel bilim altyapısı yok demektir. Biyoloji alanında doktora yapma zorunluluğu yok. Ama asgari bir bilimsel anlayışa sahip olmak gerekiyor.

Birçok ülke salgının yayılmasını önlemek amacıyla dijital gözetleme mekanizmaları inşa ediyor. Bu mekanizmalar nasıl kontrol edilebilir?

Vatandaşların gözetimin arttırılması, hükümetlerin de aynı oranda gözetiminin arttırılması anlamına gelmeli. Hükümetler kriz zamanlarında parayı su gibi harcıyorlar. Örneğin ABD 2 trilyon dolar harcadı. Almanya da birkaç yüz milyar euro harcadı. Bir vatandaş olarak, kimlerin bu kararları aldığını ve paranın nereye gittiğini bilmek istiyorum. Bu para salgından önce bile yöneticilerin aldığı kötü kararlar yüzünden batmak üzere olan büyük şirketleri kurtarmak için mi kullanıldı? Yoksa küçük işletmeler, restoranlar veya dükkanlara yardım etmek için mi?

Şu anda içinde bulunduğumuz durum hakkında geleceğin tarihçileri ne diyecektir?

Bence gelecekteki tarihçiler, bu krizi 21'inci yüzyılın dönüm noktası olarak belirleyecekler. Ama buradan nereye varacağımız, aldığımız kararlara bağlı. Hiçbir sonuç kaçınılmaz değil.

Korona sonrası dünyayı ne bekliyor? Prof. Yuval Noah Harari anlattı

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

YUVAL NOAH HARARİ KİMDİR?

Yuval Noah Harari, dünyaca ünlü İsrailli bir yazar ve tarihçi. 1976 yılında İsrail'in kuzeyindeki Kiryat Ata'da doğdu. Yuval Noah Harari, kaleme aldığı tarih kitaplarıyla dünya çapında büyük bir şöhrete kavuştu. Pek çok ülkede 'çok satanlar' arasına girmeyi başaran tarih kitapları yazdı.

YUVAL NOAH HARARİ HAYATI

Ailesinin bir kısmı Lübnan, diğer kısmı ise Doğu Avrupa kökenli olan Yuval Noah Harari, üniversiteden mezun olduktan sonra İngiltere'ye gitti. Oxford'da doktora yapan Harari, daha sonra ülkesine döndü. Kudüs Hebrew Üniversitesi Tarih Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan yazar, günümüzde hâlâ bu görevi yürütüyor.

HARARİ'NİN İLGİ ALANI

Harari'nin çalışmaları daha çok makro-tarihsel sorunlar olarak özetlenebilir. Dünya tarihi, Ortaçağ tarihi ve askeri tarih gibi konularda uzmanlaşmış Harari, tarih ve biyoloji arasında bir ilişki olup olmadığı sorusuna alternatif cevaplar sunuyor. Yazarın yoğunlaştığı diğer makro-tarihsel soruları şöyle: Tarihte adalet var mı? Tarih ilerledikçe insanlar mutlu oldu mu? Homo sapiens ve diğer hayvanlar arasındaki fark nedir?

HARARİ'NİN KİTAPLARI

Harari, Türkiye'de de çok sevilen ve çok okunan yazarlar arasında. 2019'un ilk ayı itibariyle Türkçede üç kitabı yayımlandı: 'Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens', 'Homo Deus: Yarının Kısa Bir Tarihi', ve '21. Yüzyıl İçin 21 Ders'. Yazarın en çok bilinen ve okunan eseri ise 'Sapiens'.

GÜNÜN VİDEOSU

Palandöken’de çığ düşme anı böyle görüntülendi!

Erzurum Palandöken Dağı'nda yüksek irtifa kampı yapan Judo Milli Takımı Sultan Seki'si bölgesine tırmanırken çığ düştü. Çığ düşme anı kameraya böyle yansıdı.