Koronavirüsün yeni belirtisi tespit edildi
Koronavirüs ilk ortaya çıktığında semptomlar sayılırken önce ateş sonra da kuru öksürük sayılıyordu. Bu belirtilere zaman içinde birçok semptom eklendi. Bilim insanları Kovid-19'un son olarak yeni bir belirtisini daha tespit etti. Buna göre koronavirüsün bir belirtisi de hafif bir vücut kırgınlığı ile beraber gözlerdeki kızarma olarak belirlendi. Koronavirüs benzeri bir virüsün dünyayı sardığı salgının anlatıldığı Netflix dizisinde de pozitif vakaların gözleri kıpkırmızı olarak gösteriliyordu.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa (İÜC) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) hastalığının, temel belirtilerinden ateş, kuru öksürük, halsizlik başlamadan önce, soğuk algınlığı gibi vücutta hafif bir kırıklık hissedilerek, ateş ve kuru öksürük olmadan, göz kızarıklığıyla da başlayabileceğini söyledi.
Doç. Dr. Arıcı, yaptığı açıklamada, koronavirüsün insanı enfekte eden 7 tipi olduğunu hatırlatttı.
Arıcı, 2002'de SARS, 2012'de MERS, 2019'da ise SARS-COV-2 virüsü diye adlandırılan Kovid-19 hastalığının ortaya çıkmasının ardından yapılan araştırmalarda, bu tür hastalıkların göz tutulumuyla başlayabileceğinin ve gözyaşının virüs yönünden pozitif olabileceğinin görüldüğünü ifade etti.
Bulaş açısından göz ve buradaki salgının önemli yer teşkil edebildiğini vurgulayan Arıcı, Kovid-19'un göz ile bağlantılı semptomları arasında bulunan göz kızarıklığına da sıkça rastlanıldığını söyledi.
BİR SAATTE 10 KEZ ELLER GÖZLE TEMAS EDİYOR
Kendilerine göz kızarıklığı şikayetiyle başvurulduğunda, Kovid-19 ihtimaline karşı gerekli önlemleri aldıklarını belirten Arıcı, göz muayenesinin temeli olarak hastanın görme keskinliği ile göz içi basıncına bakıldığını, göz önü ile arkasının mikroskopla muayene edildiğini, kızarıklık dışında herhangi bir sorun bulunmuyorsa hastanın takip edilmesi gerektiğini vurguladı.
Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, Kovid-19'un damlacık yoluyla bulaştığını da hatırlatarak, damlacığın boyutunun mikron düzeyinde değişkenlik gösterdiğini, damlacık ne kadar büyük olursa viral yükün o kadar fazla ve bulaş riskinin yüksek olduğunu kaydetti.
GÖZLÜK YA DA SİPER BULAŞMA RİSKİNİ AZALTIYOR
Arıcı, bulaş riskini önlemede maske takmanın önemine dikkat çekti. Özellikle yemek yerken ve içecek tüketirken maskelerin çene altına indirildiğine ya da çıkartıldığına değinen Arıcı, bu esnada sohbet de ediliyorsa bir tarafın taşıyıcı olması halinde bulaş riskinin yüksek olduğunu söyledi.
Araştırmalara göre, insanların saatte yaklaşık 10 kez gözlerine dokunduğuna işaret eden Arıcı, "Bunu bilinçli olduğumuzda elbette azaltabiliriz ama anlık bir reflekstir. El hijyeni kurallarına mutlaka uyulması ve maskelerin karşılıklı takılması gerekiyor. Maskeler burnun altına indiğinde soluk almayla birlikte virüs geçer. Burada temel olan maskenin tam takılması ve o havanın maskeden süzülerek geçmesi." diye konuştu.
Doç. Dr. Ceyhun Arıcı, temel bulaş yollarından biri olan gözlerin virüs yükünden korunması için göz ve çevresini tamamen kapatan koruyucu gözlükler ile siperliklerin kullanılabileceğini kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kovid-19 servislerinde görev aldığımız süre içerisinde tamamen kapalı olan göz maskelerini tercih ediyoruz. Olmadığı takdirde siperler kullanılır. Damlacık ne kadar ufaksa havada asılı kalma süresi artar. Teorik olarak konuşursak, bin mikron büyüklüğündeki bir damlacık yaklaşık 0,3 saniyede 1 metreden yere düşer. 100 mikron 3 saniyede, 10 mikron 300 saniyede, 1 mikron kadar bir partikül ise 30 bin saniyede yani yaklaşık 8-9 saatte yere iner. Boyut küçüldükçe viral yük de azalır ama koruyucu gözlük ya da siperlik takmadığımızda bulaş riski ya da gözümüzle viral yükün temasına bağlı hastalığın oluşma riski artabilir. O yüzden gerektiğinde gözlük ya da siperlik kullanmak etkilidir. Siper ya da göz çevresini kapatan bir gözlük kullanmak refleks olarak dokunmayı da önler."
Düşük numaralı refraksiyon bozukluğu olan, 1 numaranın altında göz bozukluğu bulunan birçok kişinin gözlük kullanmadığını anlatan Arıcı, özellikle bu dönemde gözle teması önlemede yardımcı olacağı için ihtiyacı olanlara gözlüklerini kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
Kontakt lens takanların da her zamanki gibi hijyen kurallarına dikkat ederek lenslerini kullanmaya devam edebileceklerini ifade eden Arıcı, yeni lens verecekleri kişilere teması önlemek adına gözlüğü daha çok önerseler de lens kullanmanın kurallara uyulduğu takdirde artı bir risk teşkil etmediğini vurguladı.