Kötü davranıştan incinen arifin, irfanı noksandır...
Doğu felsefesinin ve tasavvuf tarihinin en önemli isimlerinden Sadi Şirazi ile tanışmam, rahmetli Okay Gönensin’in Yeni Yüzyıl ve Vatan’daki yazıları vesilesiyle oldu...
Türk basının en önemli isimlerinden biri olan, yakınlarının ‘o bir okuldu’ cümlesiyle tarif ettiği Okay Abi ile Yakup’ta çok kez sohbet imkanı bulduğum için her zaman şanslı addetmişimdir kendimi...
Haydi gelin bugün yine Okay Abi’den duyup sayfalarını çevirmeye başladığım Gülistan’dan bir başka Sadi Şirazi hikayesini okuyalım hep beraber...
“Dervişin biri, bir köyden geçerken etrafına kalabalık toplanır. Kılığıyla kıyafetiyle, sakalıyla sarığıyla alay eder, dervişi üzer, incitirler... Her türlü alaya, hakarete, aşağılanmaya maruz kalan derviş, gözyaşları içinde dergahının yolunu tutar...
Varıp şeyhinin huzuruna olan biteni anlatır, dert yanar...
Gülümseyerek dinler şeyh, dervişini. “Bak evladım” diye başlar nasihate... “Dervişlik hırkasını giyen, bu yola giren, Hakkın muradını niyaz eden başına gelen herşeye razı olmalıdır...
Sıkıntıya, yoksulluğa, haksızlığa karşı Mevla’ya sığınmalı, her olanı O’ndan bilmeli, iyi - kötü her ne ise sabredip, şükretmelidir...
Bu giysiye bürünüp de derde, çileye dayanamayanlar, şikayet etmeye başlayanlar benlik derdine düşenlerdir... Bize yasaktır bu hal. Benliğinden geçmeyene haramdır bu yol” dedi. Ve şöyle devam etti...
“Velhasıl derin deniz taş atmakla bulanmaz. Kötü davranışlardan incinen arifin, irfanı noksandır.
Unutma, sana yapılan her türlü kötülüğe karşı, Allah’ın seni affına bedel olarak sen de onu affet. Sonuçta bir gün ecel geldiğinde toprak olmayacak mısın? Sen toprak olmadan, toprak ol. Ölmeden öl; ölümü öldür...”
[Şeyh Sadi Şirazi - Gülistan]