Kovid-19 olanda süper enfeksiyona yol açıyor
Son bir yılın kabusu koronavirüse ilişkin her gün yeni bir bilgi, yeni bir etki ortaya çıkıyor. Son uyarı diş hekimlerinden geldi. Özellikle diş eti rahatsızlığı bulunanların koronavirüse yakalanması halinde ortaya çok daha tehlikeli bir süper enfeksiyon çıkabileceği belirtildi. Orta ve ileri şiddetli diş eti hastalığına sahip bireylerde koronaya bağlı komplikasyonların ciddiyetinde artış olduğunu belirten Diş hekimi Dr.İlknur Özenci, "Hatta ölüm oranlarında yaklaşık 9 kat artış bulundu" dedi.
Altınbaş Üniversitesi’nin salgın döneminde çevrimiçi oturumlarla gerçekleştirilen 'Çarşamba Buluşmaları'nda bu hafta, “Kovid-19, Genel Sağlık ve Diş Eti Sağlığına Genel Bakış” başlığı altında değerlendirmelerde bulunuldu.
Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üyeleri. Doç.Dr. Başak Bıyıkoğlu, Dr. İlknur Özenci ve Dr. Selim Yıldız’ın katıldığı oturumda, diş ve diş eti sorunlarının Kovid-19 enfeksiyonu başta olmak üzere diğer sistematik hastalıklar arasındaki bağlantı ele alındı.
“TEDAVİLER PANDEMİ GEREKÇESİYLE İHMAL EDİLMEMELİ”
Oturumun moderatörlüğünü üstlenen Doç.Dr. Başak Bıyıkoğlu, ağzın vücut bütününün ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizere, “Ağızda olan şey ağızda kalmıyor, bütün sistemleri etkiliyor. O nedenle sadece genel sağlığımıza değil ağız ve diş sağlığımıza, beslenmemize, stres seviyemize, zararlı alışkanlıklarımıza çok dikkat etmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Koronavirüs salgınıyla birlikte ağız sağlığının korunmasının daha da önemli hale geldiğini ifade eden Doç. Dr. Bıyıkoğlu, Kovid-19’un damlacık yoluyla bulaştığının vurgulandığı pandemi döneminin başlarında, diş hastalıklarının sadece acil tedavilerle sınırlandırıldığını ancak elde edilen bilimsel verilerle bugün ağız ve diş sağlığında tüm tedavilerin gerçekleştirildiğini belirtti.
Doç.Dr. Bıyıkoğlu, diş muayenelerinde gereken koruyucu tedbirlerin alındığını vurgulayarak ağız ve diş tedavilerinin pandemi gerekçesiyle ihmal edilmemesi gerektiği uyarısında bulundu.
“DSÖ, DİŞ TEDAVİSİ NEDENİYLE BULAŞ VAKASININ GÖRÜLMEDİĞİNİ AÇIKLADI”
Diş eti hastalıklarının, toplumun çok büyük bir kısmında gözlemlenen ve uzun vadede dişlerin kaybı ile sonuçlanabilen rahatsızlıklara yol açtığının altını çizen Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üy. Dr. İlknur Özenci, dişler üzerinde plak olarak adlandırılan mikrop tabakasının birikimiyle enfeksiyonların, önce basit diş eti kanaması gibi belirtilerle başlayıp gerekli tedavilerin alınmadığı durumlarda dişler ve etrafındaki kemiklerin kaybına yol açabildiği uyarısında bulundu.
Diş muayenelerinde pandemiden önce de bulaşıcı hastalıklara karşı gerekli önlemlerin alındığını ancak salgınla birlikte ilave önlemlerin uygulanmaya başlandığını vurgulayan Dr. Özenci, diş eti hastalıkları ve Kovid-19 enfeksiyonu ilişkisi konusunda yapılan güncel çalışmalara ilişkin de bilgi verdi.
“Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün yaptığı açıklamaya göre diş tedavisi sırasında bulaştığı tespit edilen herhangi bir vaka söz konusu değil, bu da bu enfeksiyondan korunma yöntemlerinin ne kadar etkili ve önemli olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullanan Dr.Özenci, İtalya'da da konuyla ilgili yapılan çalışmalarda diş kliniklerinde hizmet veren sağlık personellerinin Kovid-19’a yakalanma oranlarının genel popülasyonla karşılaştırıldığında çok daha düşük sayıda olduğunun tespit edildiğine işaret etti.
"KOVİD-19 İLE BİRLEŞEN DİŞ ETİ İLTİHABI, SÜPER ENFEKSİYONA YOL AÇABİLİR”
Kovid-19 enfeksiyonu ve diş eti hastalıkları arasında bir bağlantının olup olmadığının araştırıldığını belirten Dr.İlknur Özenci, şu bilgileri verdi:
“Bu konuda çok yakın zamanda sonuçları bize ulaştırılan bir çalışma var. Katar merkezli olmak üzere Kanadalı ve İspanyol bilim insanlarının yer aldığı bu çalışmada periodontal sorunlara sahip hastalarda Kovid-19 semptomlarının nasıl etkilendiği gözlenmiş. Bu çalışmanın sonucunda görülüyor ki, orta ve ileri şiddetli diş eti hastalığına sahip bireylerde Kovid-19’a bağlı komplikasyonların ciddiyetinde de artış var. Hatta ölüm oranlarında yaklaşık 9 kat artış bulunduğu, yoğun bakım ihtiyacının yaklaşık 4,5 kat, solunum desteği ihtiyacının ise neredeyse 3,5 kata yakın olduğu bulunmuş. Aynı zamanda diş eti hastalığına sahip bireylerde sistemik hastalık göstergelerinin de daha yüksek olduğu görülmüş. Biliyoruz ki Kovid-19 sistemik bir enfeksiyona neden oluyor, akciğerlerde zaten virüsten kaynaklanan bir enfeksiyon söz konusu. Bu durum da, bakteri-virüs birleşiminin bir süper enfeksiyona neden olabileceği ve böylelikle daha fazla hasara ve iltihabın daha da şiddetlenmesine neden olabileceği şeklinde yorumlanmış. Bu araştırmayla, Kovid-19 enfeksiyonunun diş eti iltihabı ile beraber daha şiddetli hale gelebileceğini ve bu birleşik etkinin vücutta daha zararlı etkilere yol açabileceği yorumunu yapabiliriz. Tabi ki bilimsel olarak çok daha kesin şeyler söyleyebilmek adına daha uzun süreli, daha fazla hasta sayısı ile daha farklı merkezlerde yapılmış çalışmalara ihtiyaç var ama pandeminin başlamasından itibaren geçen bir yıllık süre içerisinde böyle bir veri alınmış olması da en azından bundan sonra ağız ve diş sağlığına ne kadar önem verilmesi gerektiği hakkında bize bir ipucu oluyor.”
Diyabet ve periodontal hastalıklar ilişkisine de değinen Dr.İlknur Özenci, bu konuda uzun yıllardır yapılan çalışmaların diyabet (şeker) hastalığı arasında iki yönlü bir ilişkinin bulunduğunu, diş eti hastalığı bulunan bireylerin diyabetik kontrollerinin de mutlaka sağlanması gerektiğini söyledi. Diş eti hastalığına sahip bireylerin Tip 2 diyabet gelişimine daha açık hale geldiği ve diyabetli bireylerde diş eti hastalığının gelişme olasılığının da 3 kata kadar daha fazla olduğunun yapılan çalışmalarla ortaya konulduğuna vurgulayan Dr.Özenci, diş eti hastalarının da diyabet hastaları gibi ömür boyu kontrol altında tutulmalarının gerektiğini ifade etti.
Kemik erimesi ve diş eti hastalıkları ilişkisine de işaret eden Dr. İlknur Özenci, “İkisinin aynı şey olduğunu söylemek yanlış, hastalarımızın bu konudaki düşünceleri doğru değil ama bu iki hastalığın birbirini etkilediğine dair de elimizde bilimsel veriler var. Örneğin periodontal hastalığı kontrol altına alınmayan bireylerde, özellikle de postmenopozal dönemdeki kadınlarda osteoporoz riskinin daha yüksek olduğu, uygun diş eti tedavileriyle osteoporoz gelişiminin ertelenmesi, geciktirilmesi gibi durumların bulunduğu çalışmalar mevcut. Dolayısıyla ikisi arasında bir ilişki var ama çene kemiğindeki diş eti hastalığı kaynaklı kemik yıkımının sebebi osteoporoz değil” diye konuştu.
“Kalp-damar hastalıklarında da diş etlerindekilerle aynı bakteriler görülüyor”
Oturuma katılan Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üy. Dr. Selim Yıldız da, diş eti sorunları ve kalp-damar hastalıkları ilişkisi hakkında bilgiler aktardı. Kardiyovasküler hastalıklara bağlı ölümlerin erkeklerde yaklaşık yüzde yirmi beş, kadınlarda ise yüzde on beş olduğu bilgisini paylaşan Dr. Yıldız, bu durumun kardiyovasküler hastalıkların enfeksiyoz yani dışarıdan bir etki, bir patojen mikroorganizma sonucunda ortaya çıktığını gösterdiğini söyledi. Kardiyovasküler hastalıklarla ilgili yapılan çalışmalarda, özellikle kalbi besleyen ya da tıkanıklık gösteren diğer damarlarda görülen bakterilerin diş eti iltihaplarında da görülen ortak bakteriler olarak gözlendiğini söyleyen Dr.Selim Yıldız, “Bu durum bize, diş eti hastalıklarında, özellikle kalp hastalığı riski olanların, ailesinde genetik olarak bu tip yatkınlığı olan bireylerin daha sık diş hekimi kontrolüne gitmesinde fayda olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
“Damar tıkanıklığı yaşayanlar diş eti muayenesi de olmalı”
Diş eti hastalıklarının kardiyovasküler hastalıklar üzerinde etkisi değerlendirildiğinde antikor cevabı konusunun da önemli olduğunu belirten Dr.Selim Yıldız, şunları söyledi: “Bu da günümüzde aşı ile birlikte çok fazla gündeme gelmiş olan immunoglobulin antikorlarını yine gündeme getiriyor. Yapılan çalışmalarda miyokart enfarktüs geçirmiş bireyler ve periodontal hastalığı olan ileri periodontitisli bireylerde immunoglobulinlerinin yüksek seviyede olduğu gözleniyor. Bunun dışında periodontitisin başlangıç ya da ileri evrelerindeki kan sonuçlarında sedimentasyon değerleri ya da CRP’nin yükseldiği görülüyor ve bu da vücudun herhangi bir hastalığa yakalanmasını hızlandırmaya başlıyor. Bir diğer husus da şu; periodontal hastalığın direkt olarak kendisinden ziyade vücut içerisinde oluşturmuş olduğu ikincil mekanizma sebebiyle kardiyovasküler hastalıklara olan afinitesini artırıyor. Bu açıdan özellikle kan sulandırıcı kullanan, tromboz geçirmiş ya da herhangi bir damar tıkanıklığı yaşamış bireylerin, daha sık diş hekimlerine özellikle periodontologlara gelerek
başlangıç seviyesindeki dişeti hastalıklarının durdurulması ya da ilerlemiş hastalığın frenlenmesi gerekiyor ki, hayati riskin ortadan kaldırılmasına yardımcı olsun.”