"Eğer kelebekleri tanımak istiyorsak, bir kaç tırtıla katlanmak gerekir…"

1900 yılının sıcak bir 29 Haziran günü, Fransa’nın Lyon kentinde yoksul bir ailenin üçüncü çocuğu olarak hayata gözlerini açtı.

Dört yaşındayken babasını kaybetti; annesi onları tek başına büyütmek zorunda kaldı.

Liseden sonra, ülkenin önde gelen mimari akademisi École des Beaux-Arts’da yüksek öğrenime başladı.

21 yaşına geldiğinde orduya yazıldı; pilotluk eğitimi aldı. Ancak nişanlısının karşı çıkması üzerine başka bir işe girdi. Mamafih bir süre nişanı bozuldu.

Yeniden Fransa Posta Servisi’nde pilotluk yapmaya başladı. Üç yıl Fransa ile Kuzey Afrika çölleri arasında mekik dokuduktan sonra Arjantin’e gitti ve oradaki posta idaresinin havayolu taşımacılığı bölümünün başına geçti.

30 Aralık 1935’te tek motorlu uçağıyla Paris’ten Saygon’a bir hız rekoru denemesi yaparken Sahra Çölü’ne düştü. Seyir subayı Andre ile birlikte kazadan sağ salim kurtuldular.

Ancak çölün ortasında tek başına kalmıştılar. Umutlarının tükendiği dördüncü günde, bir bedevi kurtardı onları.

İşte bu çöl macerası, birkaç yıl sonra kaleme alacağı romanının da ilham kaynağı olacaktı.

Sahra’ya düşen pilotun, B-612 adlı asteroitten gelen bir prensle arasındaki diyaloglar üzerine kurulu bir kitap…

Birkaç yıl sonra 2. Dünya Savaşı başladı.

Artık Fransız Hava Kuvvetleri’nde pilottu. Ülkesi, Almanlar tarafından işgal edilince, Amerika’ya göç etti.

Ünlü romanı ‘Küçük Prens’ 1943 yılında yayınlandı.

Piyasaya çıkışının 75. yılını kutlayan efsane roman, şimdiye kadar 250 dilde yayınlandı ve 150 milyondan fazla sattı.

Fransa’nın Avro’ya geçmeden önce kullandığı 50 Frank’larda ‘Küçük Prens’in çizimleri vardı.

1944 yılında Alman askerlerinin hareketlerini uçağıyla izleme görevi alan Saint-Exupery, ortadan kayboldu.

Yıllarca kendisinin nerede olduğu konusunda en ufak bir ipucu yokken, 1998 yılında bir balıkçı yazarın künyesini Marsilya’da buldu.

2003 yılında ise uçağının bazı parçaları ortaya çıkarıldı. ‘Küçük Prens’le başladık, yine onun bir cümlesiyle bitirelim: ‘İnsanların artık hiçbir şeyi anlamaya vakitleri yok. Onlar her şeyi tüccarlardan satın alıyor. Ama dost satan tüccar olmadığı için artık insanların dostları da yok...’