Kurtuluş Savaşı'na muhafazakarlar mı katılmadı, "kentliler" mi?

Mustafa Kartoğlu: Kuşoğlu, 'ihanet'i muhafazakarlara yamadıktan sonra, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olarak 'muhafazakar olmayan, şehirli' bir profil çizmişti ya... Allah'ın sopası yok! 150'liklerin profili, tam da Kuşoğlu'nun tarif ettiğine benziyor. Çoğu dededen, babadan devlet adamı, asker, memur, yazar, gazeteciydi... 'Kentli'ydi!..

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, muhafazakar ve dindarlara yönelik son açıklaması büyük tepki topladı.

Muhafazakar dindarların Kurtuluş Savaşı'na ve Cumhuriyetin kuruluşuna katılmadığını, devletin yıkılmasını istediğini iddia eden Kuşoğlu, "Yıkılsın bu devlet dedi. 'keşke Yunan kazansa' dedi. Bakın nasıl bir düşmanlık var. Bu zihniyet 20 yıldan beri iktidar" ifadelerini kullandı.

Bu açıklamalara, Akşam yazarı Mustafa Kartoğlu'ndan ise dikkat çeken bir itiraz geldi.

İngiliz mandasını savunan "150'liklerin" profili çıkaran Kartoğlu, "Çoğu dededen, babadan devlet adamı, asker, memur, yazar, gazeteciydi... 'Kentli'ydi!.. 'Muhafazakarlık', haklarında yazılanlar arasında yer alan bir özellik değildi!" ifadelerini kullandı.

Akşam yazarı, "Şimdi salim kafayla düşünün; Refi Cevat'ın "o şartlar içinde Türkiye'yi üç büyük devletin pençesinden kurtarmaktan söz eden tek adam" dediği profil 'bugün' kime benziyor? Ya, "Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak" diyen Refi Cevat'ın profili kime benziyor?" sorularını da gündeme getirdi.

Kartoğlu, "Muhafazakar değil, 150'lik zihniyeti" başlığını taşıyan yazısında şunları kaydetti;

"CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu, başörtüsünden hareketle muhafazakarları 'Milli Mücadele karşıtı' ilan etmişti ya.

Salı günkü "Kuşoğlu'nun tarih bilinci felaket" başlıklı yazımda aynen alıntıladığım, şu sözleri söylemişti: "Başörtüsü problemini de çok basit görmemek lazım. Osmanlı'nın son döneminde, Anadolu'yu kurtarmak için bir kurtuluş mücadelesi yaşadık ama kendisini muhafazakar olarak gören bir zihniyet katılmadı. Padişahın yanında yer aldı. Dolayısıyla İngilizlerin yanında pasif bir mücadeleden yana yer aldı. Halbuki Atatürk tam tersine aktif bir mücadele ortaya koydu. Yunanlıları, Antalya, Maraş gibi yerleri işgal eden Fransızları, İtalyanları, İstanbul'u işgal eden İngilizleri kovarak Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Kurtuluş mücadelesi verdi, kuruluş mücadelesi verdi. Ne kurtuluş ne kuruluş mücadelesine, bu muhafazakar zihniyet katılmadı. Kendisini dindar olarak gören zihniyet katılmadı. Hep eleştirdi. Eleştiriden öte 'yıkılsın bu devlet' dedi, 'Yunan kazansın' dedi. Bu zihniyet 20 yıldan beri iktidar."

Yazımda;

"Bu kafayla düşünürseniz, Anadolu'da cepheye kağnılarla mermi taşıyan çarşaflı nineler, analar, gelinler 'muhafazakar' sınıfına girmiyor!
Maraş'a 'kahraman', Antep'e 'gazi' unvanını kazandıranlar ise zaten savaştıkları Fransızlar gibi laiktiler!

Milli Marş'ı damarlarındaki kanıyla, yüreğindeki inançla ve vatan sevgisiyle yazan Mehmet Akif'in de muhafazakarlıkla ilgisi yoktu!" demiştim.

Okurlar epeyce ekleme yaptı bu listeye.

Biri yeterince çarpıcı: "Mustafa Kemal de cami minberlerinden muhafazakarlara hitap etmemişti zaten!"

Kuşoğlu, bahsettiği 'padişahın ve İngilizlerin yanında yer alan, kurtuluş mücadelesine karşı çıkanlar' konusunu biraz çalışsa kendine yararı olur.

Zira Cumhuriyet'in ve CHP'nin kurucu lideri Atatürk, bu zihniyetin sahipleri olarak 'muhafazakarlar'ı değil "150'likler"i yurttan attı, vatandaşlıktan çıkardı. (Ancak onun vefatından birkaç ay önce haklarında af çıkarıldı.)

Kuşoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı.

Bunları bilmeliydi.

İthamını, başörtülülerden muhafazakarların tamamına ve '20 yıllık iktidar'a kadar genişletmiş. Bu, bugüne kadar Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a 'en az bir kere oy vermiş veya görevini onaylamış' halkın yüzde 70'inden fazlasını ifade ediyor.

Asgari ahlak, özrü gerektirir.

Ben, Kuşoğlu'nun muhafazakarlara yamadığı zihniyetin sahibi 150'likleri biraz araştırdım.

Ayrıntısını merak eden biraz zahmet buyursun.

Bu köşe o kadar sıkleti kaldırmaz.

'Manşet' kısmını yazayım:

150'likler, Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal edilen Osmanlı'dan ne kalacaksa onu korumak için işgalcilerle işbirliğini 'çözüm' olarak gören, bu nedenle Mustafa Kemal'in liderlik yaptığı Milli Mücadele'ye karşı çıkanlardı.

Çoğu İngiliz mandasını savunuyordu.

Padişah Vahdettin ve Damat Ferit Hükümeti'nin Kuva'yı Milliye'ye karşı işgalcilerin para ve askeri desteğiyle oluşturduğu Kuva-yı İnzibatiye'nin kurucuları ve komutanlarıydı.

Ancak, Kuva-yı İnzibatiye Sakarya'yı aşamadı, Milli Mücadele kazanıldı ve işgal kuvvetleri İstanbul'u terk etti. Bunun üzerine birçoğu ülke dışına kaçtı.

Cumhuriyet'in kurulmasının ardından bu kişiler üzerinde çalışıldı. 600 kişiyle başlayan liste 150 kişiye indirildi ve 1924'te 'sürgün' ilan edildiler, 1927'de de vatandaşlıktan çıkarıldılar.

Aralarında Vahdeddin'in maiyeti, bakanlar, Sevr Anlaşması'nı imzalayanlar, Kuva-yı İnzibatiye komutanları, mülki ve askeri erkan, polisler, gazeteciler, Çerkez Ethem çetesi ve Çerkez Kongresi üyeleri, yerel tüccar ve çiftçiler vardı.

29 Haziran 1938'de ise karar iptal edildi ve ülkeye dönmelerine izin verildi.

Birçoğu ölmüş veya başka ülke vatandaşlığına geçmiş olduğu için dönmedi.

Dönenlerden bazıları Cumhuriyet döneminin de ünlü isimleri arasında yer aldı.

Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Refik Halit (Karay), Refi Cevat (Ulunay) gibi...

Bazıları ise daha bugün çok tanınmayan ama enteresan isimler.
Örneğin Harbiye Nazırı ve Kuva-yı İnzibatiye'nin başkomutanı Süleyman Şefik (Söylemezoğlu) gibi. Torununu ünlü müzisyen Şehrazat, yeğenini ise Anıtkabir'in mimarı Hamit Kemali Söylemezoğlu olarak tanıyoruz...

Bir başkası da, Kuva-yı İnzibatiye'nin ikinci adamı Miralay Ahmet Refik (Yaltkaya). Kendisi kaçtığı Romanya'da öldü. Oğlu, Ömer Refik Yaltkaya, Robert Kolej ve ABD'deki eğitiminden sonra 1934'te İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda piyanistlik yaptı, Tekel Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu. İsviçre'ye yerleşti. Torunu müzisyen Cengiz Yaltkaya da ABD'de tanınan bir caz müzisyeni. Ahmet Refik Paşa'nın kardeşi, Atatürk'ün Dolmabahçe'de cenaze namazını kıldıran müderris Şerafettin Efendi'ydi. Sonra Diyanet İşleri Reisi oldu.

Refi Cevat, Ankara'da kurtuluş mücadelesi verenlere, "Tek çarenin galiplerle uyuşmak ve anlaşmak olacağı bu kafasızlarca ne zaman anlaşılacak? İngilizleri bekliyoruz. Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak" diyecek kadar ileri giden öfkeli bir mandacıydı.

Listenin 'diğer kişiler' hanesindeki Uşaklı Madanoğlu Mustafa'nın oğlu Cemal Madanoğlu da 27 Mayıs 1960'ta 'darbenin fiili lideri' olacaktı.

İngiliz mandacısı Dahiliye Nazırı Ali Kemal, 1922'de linç edildiği için bu listede yer almadı. Ancak torunu Boris Johnson günümüzün İngiltere Başbakanı.

Kuşoğlu, 'ihanet'i muhafazakarlara yamadıktan sonra, CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olarak 'muhafazakar olmayan, şehirli' bir profil çizmişti ya...

Allah'ın sopası yok!

150'liklerin profili, tam da Kuşoğlu'nun tarif ettiğine benziyor.

Çoğu dededen, babadan devlet adamı, asker, memur, yazar, gazeteciydi...

'Kentli'ydi!..

'Muhafazakarlık', haklarında yazılanlar arasında yer alan bir özellik değildi!

Rıza Tevfik, 1869'da kaymakam çocuğu olarak doğmuş, İstanbul'da Musevi, Gelibolu'da Ermeni mektebine gitmiş, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane ve Tıbbiye'de okumuş, doktor çıkmıştı. Edirne mebusu, Maarif Nazırı, Şura-yı Devlet Reisi ve Darülfünun hocası oldmuş. 'Feylesof Rıza' olarak tanınmış bir şair ve edebiyatçıydı. Robert Kolej'de edebiyat öğretmenliği yapmıştı. Özgürlükçüydü. Bu yüzden dayak yemiş, hapse bile atılmıştı. Ama Mütareke'de Maarif Nazırı olarak Sevr Antlaşması'nı imzalayan heyette yer almış, Milli Mücadele'ye karşı İngiliz mandasını savunmuştu.

Süleyman Şefik, Konya Valisi ve Rumeli Beylerbeyi Ali Kemal'i Paşa'nın çocuğuydu, Basra Valiliği de yapmıştı.

Meraklısı vakit ayırıp, bütün 150'likleri inceleyebilir.

150'liklerden Refi Cevat Ulunay, afla sürgünden döndüğünde bile, "Ben haklıydım yerden göğe... O şartlar içinde kurtuluş mücadelesine atılıp Türkiye'yi üç büyük devletin pençesinden kurtarmaktan söz edenlere karşı herkes benim gibi düşünürdü. Böyle (kurtarmayı) düşünen tek adam oydu!" demişti, Atatürk'ü kastederek.

Şimdi salim kafayla düşünün;

Refi Cevat'ın "o şartlar içinde Türkiye'yi üç büyük devletin pençesinden kurtarmaktan söz eden tek adam" dediği profil 'bugün' kime benziyor?

Ya, "Türkler kendi güçleriyle adam olamaz. İngilizler elimizden tutarak bizi kurtaracak" diyen Refi Cevat'ın profili kime benziyor?

ABD Başkanı Joe Biden'dan "Türkiye'ye demokrasi çağrısı yapmasını" beklediğini heyecanla dile getiren CHP'nin 'dış politika başdanışmanı'

Ünal Çeviköz'ü hatırladınız değil mi?

Bülent Kuşoğlu, CHP'nin cumhurbaşkanı adayını tarif ettikten sonra 'bizde onlardan çok var' derken haklıydı...

Onun 'başörtüsü' ile sembolleştirdiği 'muhafazakar zihniyet'e Milli Mücadele ve mandacılar arasında bir yer aranacaksa, orası Milli Mücadele saflarıdır.

CHP ise 150'liklerin zihniyeti tarafından işgal edilmiş görünüyor.

PROF. ZAFER TOPRAK: TARİKATLAR ANADOLU HAREKATI'NA DESTEK VERDİ

Prof. Zafer Toprak, Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemine ilişkin çalışmalarıyla tanınan tarih profesörü.

CHP eski milletvekili Prof. Binnaz Toprak'ın eşi.

Bülent Kuşoğlu, kendisine danışabilir.

Kurucularından olduğu Tarih Vakfı'nın 28 Ekim 2021 tarihli seminerinin video kaydını dinledim.

Başlığı şu: "Milli mücadelenin sosyal tarihi: İşgal İstanbul'unda günlük yaşam 1919-1923"

Herkese öneririm, çok aydınlatıcı.

Seminerin sonunda, Kuşoğlu'nu da aydınlatacak şöyle bir soruyu cevapladı: "İşgal döneminde tarikatların tutumu neydi?"

Dedi ki; "Aslında tarikatlar önemli ölçüde Anadolu Harekatı'na destek verdiler, işgale karşı. Kimi tarikatlar da halifeliğin çizgisinde oldu ama genelinde Heyet-i Temsiliye'de, Sivas Kongresi'nde tarikat mensubu insanlar var. O yüzden Anadolu Harekatı topyekûn bir harekattır, inkılaptır. Ne zaman ki savaş sona erdi, o zaman yol ayrımları başladı.

İslam konusunda, hilafet konusunda farklılıkların gündeme gelişi nedeniyle farklı tavır alışların oluştuğunu görüyoruz. Terakkiperver Fırka da bunların arasında yer aldı."

Muhafazakarlar bile değil, 'tarikatlar'...

Sorunca öğreniliyor...

Ya da okuyunca, dinleyince..."

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...

 

GÜNÜN VİDEOSU

Palandöken’de çığ düşme anı böyle görüntülendi!

Erzurum Palandöken Dağı'nda yüksek irtifa kampı yapan Judo Milli Takımı Sultan Seki'si bölgesine tırmanırken çığ düştü. Çığ düşme anı kameraya böyle yansıdı.