Kutsala hakaret ve skandal
Amerika kaynaklı bir araştırmaya göre dünya nüfusunun yüzde otuz ikisi Hristiyan, yüzde yirmi üçü Müslüman, yüzde onbeşi Hindu, yüzde yedisi Budist ve binde ikisi de Yahudi olarak belirtilmiş.Listede tabiisi az olan başka inançlar da var.
Saydığımız yaygın dinler mabet ortamında maneviyat çoğaltan, sosyalleşmeye önem veren bir özelliğe sahip.
Hristiyanların amaca hizmet eden kiliseleri; Müslümanların camileri, Yahudilerin sinegogları, Hindu ve Budistlerin detapınakları var.
Tüm bu ibadetgâhların toplumsal kabullerle şekillenmiş kuralları mevcutken içlerinde menfur fiil işlenmesi, cemaatleri tarafından asla kabul edilmez.
Yeryüzünün neresine giderseniz gidin dini atmosfere ait normların varlığı açıktır.
Herkese ayan bu gerçeğin tüm dünya farkında iken “cami-i şerif’te uygunsuz fotoğraf çektirip yaptığını sosyal medyada faş eden bilmiyordu” ya pek inanasım gelmiyor.
Neden mi?
Şundan; paranın en büyük değer olarak pazarlandığı bir çağda yaşıyoruz… İnsanların ona erişmek için çılgınca işler yapmaktan kaçınmadığı “hız ve haz” devri!Artık kıta arası mesafelerinsosyal medya bağıyla kısaltıldığı, en uzak noktada olanları anında öğrendiğimiz, tepki verebildiğimiz bir ağ var.
Sanal ya da değil, etkileri tamamen gerçek bir platform bu… Söz konusu yenialan,pazarlama stratejilerinin en önemli parçası reklam için de fırsatlarla dolu.
Satacak bir şeyi olan herkes sosyal medyayı cüzi maliyetlerle kullanabiliyorken kozmetik pazarında modacı kimliği ile parlayamayan birinin aynı fırsata atlaması hiç de şaşırtıcı değil.
Yeter ki kişi reklamın iyisi kötüsü yoktur deyip “skandalın başarısına” güvenmiş olsun!
Bu da böyle bir bakış açısı maalesef… Hedefe giden her yol meşru!
Yazık.