Mahmud Celaleddin kimdir? Eserleri nelerdir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Katar Emiri El Sani ve iki ülke maliye bakanlarının yemek yediği salonda, Türk Hat Sanatı'nın tarihimiz açısından çok önemli önemli 3 eseri göze çarptı. Eserlerin arasında yer alan“Aleyke Avnullah”yazısının sahibi Mahmud Celâleddin'in kim olduğu merak konusu. Peki, Mahmud Celâleddin kimdir? Tüm detaylarıyla haberimizde...
Türk Hat Sanatı'nın tarihimiz açısından çok önemli 3 eseri Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'nın ve iki ülke maliye bakanlarının yemek yediği salonda, göze çarptı.Eserlerden biri olan “Aleyke Avnullah” yazısının sahibi Mahmud Celâleddin'in kim olduğu merak konusu. Peki, Mahmud Celâleddin kimdir? Tüm detaylarıyla haberimizde...
MAHMUD CELALEDDİN KİMDİR?
Mahmud Celâleddin Paşa (1838-1899) Osmanlı devlet adamı, tarihçi, hukukçu, hattat, şair ve bestekâr.
İstanbul’un Vefa semtinde doğdu. Sadrazam Çorlulu Ali Paşa’nın beşinci kuşaK torunlarından olduğu için Çorluluzâde lakabıyla da anılır. Babası Maliye Nezâreti muhasebecisi Mehmed Aziz Efendi’dir. 1849’da rüşdiyeden, 1852’de Dârülmaarif’ten mezun olmasının ardından özel hocalardan ders gördü, Arapça ve Fransızca öğrendi. Memuriyet hayatına on beş yaşında İken maaşsız olarak Meclis-i Vâlâ Mazbata Odası’nda kâtip muavinliğiyle başladı. İki yıl sonra Meclis-i Vâlâ Mühimme Dairesi’nde başkâtip oldu. Bu arada Mehmed Emin Âlî Paşa’nın dikkatini çekerek teveccühünü kazandı. 1867’de Âlî Paşa’nın maiyetinde Girit’e gitti ve paşa ile beraber beş ay kadar orada bulundu. 1868’de kurulan Şûrâ-yı Devletin üyeliğine getirildi ve başkâtipliğini yaptı. 1870′-te Dahiliye müsteşarlığına ve âmedciliğe tayin edildi. Âlî Paşa’nın 1871’de vefatı üzerine onun çevresine güvenmeyen Mahmud Nedim Paşa tarafından görevden alındı. 1873’te Adliye Nezâreti Muhâkemat Dairesi üyeliğine, 1875te tekrar âmedciliğe getirildi. II. Abdülhamid’in tahta çıkışının ardından azledildiyse de iki ay sonra ikinci defa Şûrâ-yı Devlet üyeliğine, 1880’de Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi ikinci reisliğine tayin edildi. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve şüpheli ölümüyle ilgili soruşturmalardaki faaliyeti ve verdiği raporlarla (jurnaller) ön plana çıktı ve kendisine 1881 ‘de vezirlik rütbesi verildi. 1885’te Umûr-ı Nâfia Komisyonu üyeliğine seçildi. 1887’de fevkalâde memuriyetle Girit’e gönderildi. Burada kaldığı kırk günlük süre içinde ve dönüşte uğradığı Sisam’da genel asayişi düzene koymadaki başarısından dolayı padişah tarafından Murassa Osmânî nişanı ile taltif edildi. Aynı yıl içerisinde Muvâzene-i Umûmiyye Komisyonu reisi oldu. 26 Aralık 1887’de Maliye nazırlığına getirildi. Sadrazam Yûsuf Kâmil Paşa’nın talebi üzerine 9 Ağustos 1888’de azledildi. Haziran 1889’da karışıklıkları önleme göreviyle yeniden Girit’e gönderildi. Burada bulunduğu sırada saldırıya uğrayarak başından kurşun yarası alınca İstanbul’a döndü ve ikinci defa Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dairesi reisliğine tayin edildiyse de kendi isteğiyle ayrıldı. Bir ara Hudâvendigâr valiliği yaptı, arkasından 30 Ağustos 1891’-de Ticaret ve Nâfia nâzın oldu. On bir gün sonra karışıklıkların yoğunlaştığı Girit’e vali vekili olarak gitti. döndü. Kasım 1895’te ikinci defa Ticaret ve Nâfia nâzın oldu ve vefatına kadar bu görevde kaldı. 18 Ocak i 899 tarihinde İstanbul’da öldü ve Beşiktaş Yahya Efendi Mezarlığında toprağa verildi. İki defa evlenen Mahmud Celâleddin Paşa’nın ilk eşinden daha sonra Paris büyükelçisi olan Salih Münir Paşa dünyaya geldi. Tanınmış bestekârlardan Şemseddin Ziya Bey ve Sivas eski mebuslarından Atıf (Esenbel) ikinci eşinden oğulları, eski büyükelçilerden Melih Esenbel torunudur.
Meslek hayatında bazısı yabancı devletler tarafından olmak üzere pek çok nişanla taltif edilen Mahmud Celâleddin Paşa bulunduğu görevlerde gösterdiği başarı ile temayüz etmiştir. Keçecizâde Fuad. Mütercim Rüşdü, Mahmud Nedim ve Midhat paşalar gibi ünlü devlet adamları ile çalışmış. Sultan Abdülaziz ve II. Abdüihamid dönemlerinin siyasî olaylarına ve devlet işlerine yakından şahit olmuştur. II. Abdülhamid’e pek çok konuda ve özellikle ıslahatlarla ilgili lâyihalar hazırlamıştır. Devlet adamlığının yanı sıra bir hukuk ve tarih âlimi olan paşa, diğer taraftan yazdığı mazbata ve tezkireleri Babıâli kalemlerinde örnek kabul edilen döneminin en tanınmış münşilerindendi. Hat sanatının özellikle rik’a tarzında eserler verdiği gibi mûsiki alanında da bazıları çok beğenilmiş otuz kadar bestesi günümüze ulaşmıştır. Hudâvendigâr valiliği sırasında (1891) Bursa’da bir darülaceze yaptırdığı bilinmektedir.