Mahsun Kırmızıgül günah çıkardı
Ünlü yönetmen Mahsun Kırmızıgül, kendisine yöneltilen eleştirilere sert sözlerle cevap verdi. Hürriyet'e konuşan Kırmızıgül; 1 yıldır müzik, sahne ve dizi oyunculuğu yapmayarak 50-60 milyon dolar gibi büyük paraları elinin tersiyle ittiğini söyledi.
İşte o röportajdan bazı başlıklar;
20 yıl önce “Alem Buysa Kral Benim” türküsü ile sektöre hızlı bir giriş yapan Mahsun Kırmızıgül ile aynı kadroda sahneye çıktığımızda tanıştım. Onlarca albüm, konserler, klipler, çalkantılı bir magazin derken bambaşka bir sessizlikle, bir duruş ve amaçla yeni bir Mahsun’la tanıştırdı bizi. Yönetmenlik onda kalıcı bir tutku.
Annesine 13 yaşında söz verdiği için hayatında ağzına bir kez bile içki ve sigara dokundurmamış bu adamın istikrarlı duruşunu takdir etmemek mümkün değil... Yıldız Kenter’den Haluk Bilginer’e ustaları sinemasına ikna etmiş, filmlerinin toplam gişesi 12 milyon seyirciye ulaşmış... Sette oyuncularına işinden başka bir düşüncesi olmadığını hissettiren bir yönetmen. Dünyalar güzeli bir eşi ve bir kızı da var şimdi...
Setimizin ilk günlerinde kendisine Hocam diye hitap eden oyuncuları duyduğumda şaşkınlığımı gizleyemedim ve sordum ”Sana hocam” mı diyorlar? “Vazgeçtiklerin kazandıklarını belirliyor. Setin son günlerine kadar gözlemle bakalım. Kapadokya dönüşü tekrar konuşuruz” dedi... 40 günümüz geçti “Vezir Parmağı” setinde.
O içini hep çırak tutmuş bir Hoca...
Biz kardeşlik türküsü söyleyeli 22 yıl oldu
FİLMLERİMLE DOĞU İLE BATI ARASINDA KÖPRÜ KURUYORUM
“Hepimiz Kardeşiz” diye unutulmaz bir kardeşlik türküsü yaptın. Fakat kimliğin ve ideolojin yüzünden neredeyse her dönem eleştirildin. Bu ülkeye huzur nasıl gelir?
-Ben 20 yıl boyunca olağan üstü hâl bölgesinde silahların gölgesinde Diyarbakır’da büyüdüm. “Doğulu” olmanın bedelini hayatımın neredeyse her döneminde o aşağılayıcı sözlere ve bakışlara, gözlerimi, kulaklarımı tıkadım. İnadına okudum.
Yıllar yılı daima “kardeşlik”ten, “barış”tan söz ettim şarkılarımda, türkülerimde ve sinema filmlerimde…
Batı ile Doğu arasında filmlerimle bir gönül köprüsü kurduğuma inanıyorum. Bu ülkede 100 yıldır dili, kültürü, müziği yasaklanan ve aynı kimliği taşıyan kendi insanlarını hep öteki gören bir gurup insan var. Mezhebi farklı diye dışlanan insanlar var.
Başörtüsü taktığından dolayı hor görülen insanlar var. Cinsiyetinden dolayı öldürülen şiddet gören insanlar var.
Farklı dine mensup insanların aramızda olmalarını istemeyenler var.
Maalesef bu ülkede coğrafya kaderiniz olmuşsa ağzınızla kuş tutsanız bile, bazı insanların kötü muamelesinden kaçamıyorsunuz. Huzur nasıl gelir biliyor musun?
-Huzur kalbin temizliği ile gelir. Bu kin duvarları yıkılmadıkça, empati kurulmadıkça, bireyler kendi ülkesinde yaşayan insanları içten sevmedikçe, başka ülkelerin çocuklarına ağlarken kendi ülkesinin çocuklarına ağlamadıkça, kendi yaşadığı her türlü özgürlükleri başka insanların yaşamasına razı olmadıkça, bu ülkeye huzur zor gelir. Huzur, adaletin ve hukukun sağlanması ile gelir. Yüreklerden kin ve nefretleri bir kenara koyarsak, huzur o zaman gelir. Kardeşlik Türküsü’nü söyleyeli 22 yıl olmuş. Değişen hiçbir şeyin olmaması çok acı.
Ama ben ölünceye kadar hep insanların birlik ve beraberliğinden yana olacağım. Bu ülkenin Suriye, Libya, Irak olmaması için tam aksine bu ülkenin uygar, çağdaş ve refah dolu bir ülke olması için kendimce elimden gelenin en iyisini yapacağım.
Sen o şarkıyı yaptığın yıldan bugüne baktığında şarkının yerini bulduğunu düşünüyor musun?
-Keşke herkes kardeşlik üzerine barış üzerine türküler söyleyebilse. Hâlâ o türküye ihtiyaç varsa demek ki durum çok vahim hale gelmiş. Umarım bütün insanlar akıllarını başlarına alırlar. Bu ülke bizim başka gidecek yerimiz yok. Şiddet söylemleri ile hiçbir yere varamayız.
Ne üzüyor seni Türkiye’de?
- Her gün daha fazla belirginleşen gelir dağılımındaki eşitsizlik üzüyor beni. Babalarının ve annelerinin cenazelerine sarılan yetim çocuklar üzüyor beni. Haksızlığa uğramış olan insanların feryatları üzüyor beni. Genç yaşta şehit düşenler üzüyor beni.
Kendi yaşam tarzlarını başka insanlara zorla dayatanlar üzüyor beni. Kendi kurguladıkları bağnaz bir yaşamın figüranı olmamızı isteyen her kim varsa üzüyor beni. Bu ülkenin çağdaş ve demokratik bir ülke olmasını istemeyenler üzüyor beni.
Aydınlıklardan, karanlıkların içine, bizi kör kuyulara atmak isteyenler üzüyor beni. En çok da insanların çaresizliği ve yarına dair umutlarının azalıyor olması üzüyor beni.
YIKILMADIM AYAKTAYIM
Son zamanlarda seninle kimler uğraşıyor?
- Benimle kimlerin, hangi nedenden dolayı uğraştığını ve bu iftiraları nasıl kurguladıklarını günü geldiğinde bir bir anlatacağım. Bu kötülüğü yapanlara “Yıkılmadım Ayaktayım” isimli eseri ithaf ediyorum. 11 yıldır müzik, sahne, dizi oyunculuğu yapmayarak 50 - 60 milyon dolar gibi çok büyük paraları elimin tersiyle ittim.
Benim sinemamı cemaatlere, tarikatlara, örgütlere bağlayanlar ahlaksız ve şerefsizdirler. Doğruluk pazarında yalanın da satıldığı şu fani dünyadan göçüp gideceğim sayılı günlerde, kendine erkek diyenlerin kahpe olduklarını görmek de varmış kaderde.
Benim 64 oyuncuma ve 1500 kişilik ekibime PKK’nın kadrosu diyebilecek kadar alçalanlar şerefsizdir, namusuzdur. Bu ülkede yaşayan herkes bilsin; benim savaşlara, ölümlere ve her türlü zulme karşı birlik ve beraberlikten yana, barıştan yana olduğumu herkes biliyor. Ve bu ülkenin birlik ve beraberliğine zarar vermek isteyen, insan öldüren, ister IŞİD, ister FETÖ, ister PKK, isterse allame-i cihan olsun her zaman lanetledim ve lanetliyorum.
Ben bir sanatçıyım ve bir yönetmenim. Haksızlığa uğramış, ötekileştirilmiş insanların hayatlarını, acı çeken yoksul halkın öykülerini, kadim Anadolu’nun hikayelerini, sosyal olayları içinde barındıran meseleleri beyazperdeye taşıyan bir yönetmenim.
Ayrıştıran ve ötekileştiren değil birleştiren bir sinemacıyım. İnsanlarımızın ölmediği, anaların yas tutmadığı, yetim çocukların ağlamadığı günler diliyorum. Bugünlerde kalbimde kapanması zor yaralar açtılar. Bana bu iftiraları atanları Allah’a havale ediyorum.