Malazgirit Zaferi nedir? Tarihi önemi ne?
Malazgirt Zaferi'nin tarihi önemi vatandaşlar tarafından araştırılmaya başlandı. Malazgirt Zaferi'nin 947.yıl dönümünde kutlamalar sürüyor. Coşkulu kutlamalar devam ederken bir taraftan ise zaferin detayları günün aranan soruları arasında yer alıyor. Peki Malazgirit Zaferi nedir? Tarihi önemi ne? Detaylar haberimizde...
Malazgirit Zaferi nedir? 947. yıl dönümünde Malazgirit Zaferi kutlamaları sürüyor. Kutlamalarının yanı sıra vatandaşlar ise zaferin detaylarını ve tarihi önemini araştırmaya başladı. Malazgirit Zaferi'nin tarihi önemini sizler için derledik. Peki Malazgirit Zaferi nedir? Tarihi önemi ne? Merak edilen detaylar haberimizde...
Malazgirt Savaşı sonunda Anadolu Türklerin vatanı oldu, bilinenin aksine Anadolu’nun kapıarı zaten Türklere açıktı. Anadolu’ya 5. asırdan sonra sürekli göçler yaşanıyordu. Fakat Malazgirt kendilerine yeni bir yurt, yeni bir umut, “yeni bir dünya” kurmak isteyen Türklerin beklentilerini karşılayan belde oldu. Anadolu Malazgirt’ten sonra “İslam beldesi” haline geldi.
1071’in akabinde Anadolu’da İslam ile küfür karşılaşmasında Müslümanların son büyük galibiyeti, üstünlüğü kuruldu. Asya içlerinde Müslüman olanlar kaderin sevkiyle kendilerini bu topraklara attı. adeta kader Batıyı, küfrü tefrik edecek, İslam’ın kudsiyetini dünyaya yayacak bir zihniyeti burada yeşertti. Malazgirt sonrasında Anadolu’da kurulan yapı bir kere çok farklı boyların, soyların, anlayışın terkibinden oluşur; Anadolu sentez değil pürterkibdir! Nurettin Topçu’nun dediği gibi “Türk ırkından yeni millet inşa eden” bu anlayış, Asya’da Müslüman olan unsurların kendilerini ifade edebilmeleri için bu topraklara gelmelerine, belirgin bir misyon edinmelerine, gazayı “ideoloji” olarak belirledikten sonra sürekli Batı’ya yönelmelerine vesile oldu.
1071 küfrü geriletme fikrinin sadece Anadolu’ya değil Avrupa’ya yayılmasının başlangıcıdır. O yüzden bu topraklarda küfürle sentez kurmaya, Batı medeniyetini uyarlamaya, İslam dışı herhangi bir inancı yahut yönelimi yerleştirmeye çalışanlar başarısız oldu. Remzi Oğuz Arık bu nedenle Türkmenlerin Anadolu’ya gelme sebebini sadece “din” vurgusuyla açıklar. Belki de böylece Bizans’ın yenilmesinden hemen sonra Avrupa’da Papa, dini otoriteleri toplayıp bir Haçlı ordusu kurmaya yeltendi.
1071’den sonra artık Batı’nın bir “Türk ve İslam tehlikesi” boy verdiğinden olacak Arap tarihçiler Alparslan’ın zaferini Kadisiye ve Yermük Savaşı’na denk görür. Malazgirt Anadolu’nun İslamlaştırılmasının ötesinde Avrupa’nın İslamlaştırılması açısından da bir kapı araladı; donmuş Endülüs tecrübesini ileriye götürmek mümkün olabilirdi. Fakat bu imkan Viyana önlerinde “medeniyet” hevesi nedeniyle heba oldu; Endülüs medeniyet haline geldikten sonra “fethi-fütuhatı” unutmuştu. Viyana’da “şehrin güzelliği” bozulmasın diye kuşatmayı uzatınca Merzifonlu, Avrupa’nın İslamlaştırılması imkanını tamamıyla yitirdik!
1071 tarihi vatan ve millet kavramlarının oluşumu açısından değil Türklere bir misyon bahşetmesi bakımından da mühimdir; Yahya Kemal’in Malazgirt’in “kudsiyyetinin hududu olmayan bir hadise” tarifi bütünüyle “gaza”yı tanımlar çünkü. Türkler uçlarda mücadele ettiği, Batı’ya yöneldiği sürece beka kaygısından uzaklaşmıştı, Timur’un Yıldırım’a mesajı biraz da bu hakikati ihtiva eder. Türklerin misyonu gazayı sürdürmektir, Osmanlı’yı medeniyet yapıp dondurmak değil!
1071 MİLADI
Anadolu’yu Türkler kadar benimseyen, sahiplenen başka millet olmadı; genellikle “geçiş güzergahı”, “köprü” olarak algıladılar. Zaman zaman bizde de Anadolu “köprü” metaforuyla anlatılır. Bu yüzden de Topçu’nun dile getirdiği gibi Turancılığın anavatan olarak gösterilmesi Batı’nın “Orta Asya’ya gönderme” çabasına zemin hazırlar.
Anadolu köprü ya da güzergah değil, vatandır; İslam’ın vatanı… Hatta küfür ile İslam arasındaki “tampon”dur… Son yıllarda dünya sisteminde husule gelen meseleler bu tamponun ortadan kaldırılmasına yönelik; Haçlılık 1071 yılından sonra Batı medeniyetinin esaslı ideolojisi haline geldi. Bush’un 11 Eylül akabindeki “Haçlı Savaşı” çıkışıyla Ortadoğu’ya müdahalesi, Trump’ı destekleyenlerin “Haçlı ordusu” talepleri bunun bir göstergesi. Malazgirt mezkur yönelimler açısından da tam bir milat, Anadolu’da sahiden bir “başlangıç”… 1071 Türklerin “sıfır noktası”.
Malazgirt’in pek çok sonucu bulunur bunların başında da farklı boyların “aynı müşterek amaç, müşterek kader” etrafında toparlanarak “dili dilime, dini dinime” vecizesindeki dil ve din temelleri üzerinde bir millet teşekkül ettirmesi gelir. Müşterek gelecek, İstiklal Harbi’nde de vuku bulduğu gibi modern ulus devlet mekanizmasında da etkilidir. Kabul etmek gerekir ki Anadolu’da inşa edilen İslami nizam, yeni pazar, yeni iktisadi düzen kapitalizmin doğuşunu 400 yıl engelledi!
Batı’nın Türk ve İslam korkusunun, düşmanlığının nedeni, Batı’yı küresel hegemonya haline getiren kapitalizme karşı hala tek alternatif olmasından… Şunu unutmamak gerekir ki, Türkler İslami hassasiyetlerini merkeze alıp Batı’ya gittikçe, İla’yı Kelimetullah’ı hedefledikçe varlıklarını korudu. Batı’da, Anadolu’da kök salabilmelerinin en başta gelen nedenlerinden biri de irfanı, tasavvufi bilgiyi, irşadı öne çekmelerindendir.
Malazgirt 1071, alelade bir tarih yerine konulamaz, milat gibi görülmesinin arka planında Türkiye’nin nomosunu oluşturan temeller, Büyük Müesses Nizamın ilkeleri yani İslam-Türk-ehli sünnet-gaza omurgası vardır.
Malazgirt Savaşı üzerine Türk düşüncesinin ciddi biçimde eğildiğini söylemek çok zor. Meseleyi sadece bir muharebeye teşmil etmekten ziyade Türkiye’de düşüncenin, siyasal alanın, iktisadi arayışların, ideolojilerin yönlerini belirlemede mikyas kabul etme gereği var. Türkiye “milliyetçilikler”, “ulusçuluklar”, “muhafazakarlıklar” arası kavgayı sık yaşayan, kendine göre kökler bulmada mahir olan pek çok yönelime sahip.
Köken meselesi Türk düşüncesine vurulan darbelerin en ciddilerinden… 2200 yıllık devlet geleneği övgüsü akabinde “öncesizliği” de getirirken, Asya içlerindeki herhangi bir tarih, topluluk üzerinden efsaneler üretip kökler geliştirmek mümkün.
Orhun Yazıtları’nı yine bir başlangıç vesilesi görsek bile, yazıtların dikilişinin İslam sonrasına rastladığını gözlerden kaçırmak isteriz. İslam öncesi mitlerin Anadolu’da kurduğumuz bu devlete, Türkiye’ye ne faydası olabilir… Hiç düşünmeden kök arayışını başka kıtalara kadar götürürken beka kaygısıyla karşılaştığımızda anında “ezan-bayrak” retoriğine sarılırız. Çünkü Anadolu İslam demektir!
Yıllarca İslamsız Türklük alt yapısı kurmaya çalışanlar Malazgirt’i, gazayı dikkatlerimizden kaçırmak için gayret sarfetti. Sonuçta Maveraünnehir Havzası’ndan Otranto Kalesi’ne Leh coğrafyasından Yemen’e kadar yayılma stratejisinden bahsetsek bile Anadolu’yu anamız, babamız, vatanımız olarak görürüz, görmeye mecbur kalırız; haliyle Malazgirt’teki ruh zaten yeni bir vatan, yeni bir düzen ve dünya arayışının sonucudur.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'DAN MALAZGİRT ZAFERİ MESAJI
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nin 947. yıldönümü sebebiyle bir mesaj yayınladı.Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, 26 Ağustos Malazgirt Zaferi’nin yıl dönümü dolayısıyla yayımladıkları mesaj aşağıdadır:
“Ülkemizin şanlı tarihinde yeni bir dönemin kapılarını açan, milletimize yeni bir vatan, yeni bir istikbal kazandıran Malazgirt Zaferi’nin 947. yıl dönümünü büyük bir gururla idrak ediyoruz.
Malazgirt Zaferi’yle 1071’de Anadolu’yu ebedi yurdumuz yapan kahraman ecdadımız, adalet, merhamet ve barışın timsali olmuş bir medeniyetin temellerini atmıştır.
Dünyanın en güçlü devletlerine karşı destansı bir direnişin meyvesi olan son devletimiz Türkiye Cumhuriyeti de Malazgirt’le birlikte atılan o sağlam temeller üzerine kurulmuştur.
İçeriden ve dışarıdan gelen onca saldırıya rağmen milletimizin neredeyse bin yıldır bu topraklarda tutunması da Malazgirt ruhu sayesindedir.
Sultan Alparslan’ın “Şehit olursam üzerimdeki bu beyaz elbisem kefenim olsun, zaferi kazanırsak istikbal bizimdir” sözleriyle sembolleşen bu ruh, 15 Temmuz gecesi hepimizin şahit olduğu üzere, halen dimdik ayaktadır.
Bugün de Türk ekonomisine yönelik saldırıları göğüslerken en büyük güvencemiz, milletimizin her bir ferdinin bağımsızlığına, vatanına, geleceğine sahip çıkma hususundaki azim ve kararlığıdır.
Malazgirt Zaferi’nin kazanılmasını sağlayan, bugün de farklılıklarımıza rağmen birliğimizi korumamızı mümkün kılan bu ruh ayakta oldukça, ülkemizi 2023 hedeflerine, 2053 ve 2071 vizyonuna ulaşmaktan hiç kimse alıkoyamayacaktır.
Bu düşüncelerle Malazgirt Zaferi’nin yıldönümünde, büyük komutan Sultan Alparslan’ı ve aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyor; tüm vatandaşlarımı en kalbi duygularımla selamlıyorum.”