Masa başında çalışanları bekleyen büyük tehlike
Masa başında çalışanlar dikkat! Toplardamarda pıhtı oturması, ani ölüm nedeni olabilir. Atardamar veya toplardamar içerisinde pıhtı oluşması anlamına gelen tromboz, yaygın görülen ve önemli bir ani ölüm nedeni. Toplardamar sistemi içinde pıhtı oluşmasına ise "venöz tromboemboli" deniyor.
13 Ekim Dünya Tromboz Günü dolayısıyla açıklama yapan Kartal Koşuyolu Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kalp Damar Cerrahisi Kliniği Eğitim Görevlisi, Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı Doç. Dr. Cengiz Köksal şunları söyledi: “Venöz tromboemboli yani toplardamarda pıhtı oluşması, koroner arter hastalığı ve inmeden sonra en sık karşılaşılan 3. kalp ve damar hastalığıdır. Bu hastalık önemli bir ani ölüm nedeni ve Amerika’da yılda yaklaşık 1 milyon, Avrupa’da ise 700 bin kişiyi etkiliyor. Diğer bir deyişle, Avrupa’da her 100 kişiden ikisi bu problemle karşı karşıya ve bu problem yaşla birlikte katlanarak artıyor. Yapılan araştırmalara göre Avrupa’da trafik kazası, prostat kanseri, meme kanseri ve AIDS’ten ölenlerin toplamının 2 katından daha fazlası, her yıl toplardamar trombozu nedeniyle ölüyor. Bu rakamların da gösterdiği gibi toplardamar trombozu önemsenmesi gereken, ciddi bir hastalık.”
EĞER PIHTI FARK EDİLMEZSE...
Venöz tromboemboli, toplardamar sistemi içinde, özellikle bacak toplardamarlarında veya akciğer toplardamarlarında ani pıhtı oturması anlamına geliyor. Doç. Dr. Cengiz Köksal venöz tromboemboli konusunda şunları söyledi: “Bacaklarda ani pıhtı oluşumu, pıhtıya bağlı bir sürü problemi tetikleyebilir. Bacaktaki pıhtı fark edilmezse akciğerlere ilerleyebilir ve ani ölüm riski yaratabilir. Bunu tetikleyen faktörlerden biri uzun süre ayakta ve hareketsiz kalmak. Bu risk yaşla birlikte artıyor. Diğer bir risk faktörü ise hamilelik. Ayrıca fazla kilo, sigara bağımlılığı, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, doğum kontrol hapı kullanımı, varis ve kanser de venöz tromboemboli riskini artırıyor. Kanserli hastalarda pıhtı oluşma riski 4 kat daha fazla.
UZUN SÜRE AYAKTA KALANLAR VE MASA BAŞINDA ÇALIŞANLAR TEHLİKE ALTINDA
Hareketsizliğin damarlarda pıhtı oluşumu riskini artırdığının altını çizen Doç. Dr. Cengiz Köksal şöyle devam etti: “Uzun süre oturarak çalışan insanlarda da bu risk çok fazla. Ayakta hareketsiz kalan meslek grupları, örneğin öğretmenler, berberler, cerrahlar ve garsonlar; ayrıca bilgisayar ve masa başında uzun süre çalışmak durumunda kalan beyaz yakalılar ve uzun süre hareketsiz seyahat eden kişiler bu riski taşıyorlar. Ek olarak, sağlık nedenleriyle, örneğin bir ameliyat sonrasında uzun süre hareketsiz yatması gereken kişilerde de risk artıyor. Ameliyat veya denizaşırı uçuşlar gibi, 6 saatten uzun süre hareketsiz kalınan durumlarda mümkünse bacaklar arada bir hareket ettirilmeli. Ayrıca, uzun süre masada oturan kişiler de bacaklarını ara sıra ileri geri hareket ettirerek bu riski azaltabilir. Toplardamarlarda pıhtı oluşma riski yürüyen, hareket eden insanlarda değil, hareketsiz kalan insanlarda var. Bu yüzden oturur pozisyondayken bile bacak kaslarımızı çalıştırmaya yönelik egzersizler bu riski azaltıyor.”
BELİRTİLERİ NELER?
Venöz tromboembolinin birincil belirtilerinin fark edilmemesi halinde bacaktaki pıhtının akciğerlere ilerleyerek ani ölümlere neden olacağını belirten Ulusal Vasküler ve Endovasküler Cerrahi Derneği Başkanı Doç. Dr. Cengiz Köksal, belirtiler ve teşhis konusunda şu bilgileri verdi: “Bir bacağın diğerine göre şiş, gergin, kızarık, bastırınca ağrılı olması toplardamar trombozundan şüphelenmemize neden oluyor. Kesin tanı ise ultrason ile koyuluyor. Risk altındaki kişiler bu tip şikayetleri olması halinde vakit kaybetmeden bir kalp damar uzmanına başvurmalı. Diyelim ki uzun bir seyahat yaptınız. Yolda hareketsiz kaldınız ve masa başında çalıştığınız iş yerinize gittiniz veya doğum kontrol hapı kullanıyorsunuz, 6 saatten uzun süre masa başında çalıştınız. Bu gibi durumlar sonrasında ayakta görülecek şişme, yürürken ağrı, gerginlik ve ısı artışı gibi belirtiler kesinlikle venöz tromboemboliyi akla getirmeli ve bu belirtilerin görülmesi halinde mutlaka doktora başvurulmalı.”