McKinsey üzerinden neden fırtınalar koparılıyor?
McKinsey üzerinden fırtına koparanların Türkiye ile şirket arasındaki anlaşmayı engellemek için büyük bir uğraş verdikleri ortaya çıktı.
Türk yetkililer ile McKinsey arasında eylül ayında görüşmelerin başlamasının ardından FETÖ ve yurt dışındaki Türkiye düşmanı şer odakları hemen devreye girdi.
Cengiz Aygün, McKinsey tartışmalarına dair perde arkasında yaşanları yazdı. İşte Aygün'ün o yazısı...
'En sıcak ay' dediğim Eylül içinde Türk yetkililer McKinsey ile görüşmeler yapmış ve mutabık kalmışlardı.
Bu anlaşma zemini, bir şekilde birilerince duyuldu.
Birileri kim mi…?
NeoConlar ve dolayısıyla, kuşkusuz FETÖ’cülerdi.
FETÖ, ABD ve İngiltere başta olmak üzere yurtdışındaki şer ittifakı durur mu..!
Durmazlar ve durmadılar.
Bazı senatörler ve müessir NeoCon’lar kanalıyla McKinsey üzerinde, geri adım için baskı uyguladılar.
Her türlü hile, desise ve hatta üstü kapalı tehditle McKinsey’i caydırmaya çalıştılar.
Türk ekonomisinin çökeceğini, ülkenin daha kötü duruma düşeceğini ve akabinde Türkiye’de ipleri ele geçireceklerini söyleyerek iknaya çalıştılar.
Türkiye hasımlarının ve onların işbirlikçisi FETÖ’nün ilk hamlesi böyle tezahür etti.
Ama olmadı.
Türkiye ile, bu mutabakat imza altına alındı.
Aynı zamanda, ABD ve Almanya seyahatleri de Türkiye ve Türk ekonomisi için verimli arka kapı diplomasilerle kur krizinden çıkacak ve yeniden istikrara yönelecek boyut kazandı.
Bu durum FETÖ’yü ve onun ABD-İngiltere bağlantı kanallarını iyice rahatsız etti.
McKinsey konusunda ikinci saldırı hamlesini Türkiye’de başlattılar.
Kimileri zaten tetikçiliği meslek edinmiş ve hazır konumdakilerdi.
Kimileri ise her ne olursa olsun, her şeye “istemezük” diyen müzmin redçilerdi.
FETÖ koordinasyonunda, Bremen Mızıkacıları gibi “algı operatörlerince” orkestradan eleştirel ve yıkıcı ses çıkmaya başladı.
Yok efendim, “Duyunu Umumiye imiş,
Yeni bir IMF imiş,
Müstemleke olmakmış,
Hristiyanlara, Yahudilere sırlarımızı teslim etmekmiş,
Ülke sırlarını denetime açmakmış,
Neler neler….”
Bu arada şunu unutmayın ki; bu ülkede bir konu veya olay gazete-tv ve sosyal medya üzerinden sistematik ve organize şekilde köpürtülüyor; buna CHP, İP, HDP ittifaken katılıyor ise, görünenin arkasına bakmayı ve görünmeyen kısımlarında ne planlandığını görmeye ve düşünmeye bakmak zorundayız.
Çünkü bazen görünen aslında göründüğü gibi değildir.
Birileri manipülatif şekilde dezenformasyonla operasyonu başlatmış ve zihinleri karıştırmaya yönelmiştir.
Çünkü onlar için temel prensip; “ikna edemiyorsan kafa karıştır” söylemidir.
Son on yıldaki pek çok olayı göz önüne getirdiğimizde hemen hepsinin bu algı ve olgularla çarpıtılarak halkın karmaşaya çekilmeye çalışıldığını göreceksiniz.
Ve ne acıdır ki, hepsinin arkasında FETÖ ve ipini elinde tutan ağa babaları çıkmıştır.
McKinsey konusuyla ilgili yukarıdaki duyumu da, bu yüzden sizlerle paylaşmak istedim.
Bir de İslamcılık veya muhafazakarlık aidiyeti olanlarla sosyalist-solcu romantizminde olanların karşıtlığı var.
Adeta Soğuk Savaş zihniyeti, yeni çağın enstrümanlarıyla bu beyinlerde hala capcanlı.
Ütopik ve realiteden uzak argümanlarla hemen saldırıyorlar.
“Minimalist ideolojik refleksin” azınlıkta kalma boyutlu dışavurumundan başka bir şey değil.
Anti-Amerikancılık, Anti-Batıcılık damarları yeni çağın çağdaş sunumuyla hemen kabarıyor.
Arkadaş; bugün geldiğimiz noktada söylemden ibaret ve klişeye dönüştürülen “İslamcılık-Muhafazakarlık” söylemlerini McKiney karşıtlığına yüksek sesle, dönüştürerek bir yere varılmıyor.
Bu kavramları diline pelesenk ederek söylemine içerik kazandırılmıyor.
Kapitalist sistemin şehirlileri gibi yaşayarak romantik solculukla, 68 Kuşak’cılığı ve kapitalist zenginleşme solculuğuyla bir yere varılmıyor.
Hamaseti bırakalım.
Beylik laflarla, söylemsel muhafazakarlık-solculukla, hariçten gazel okuyarak ve klavyede ortaya çıkıp pratiği olmayan milli ve yerlilikle bir halt edilmez.
McKinsey yazımla ilgili çok eleştiri aldım.
ABD’ye teslim olmakmış filan diye pek çok mesaj ve yorum geldi.
Eminim ki eleştiri yapanların pek çoğu, mesajını ABD yapımı telefondan, yazdığı maili ABD yapımı PC’den, kara gün için sakladıkları paranın dolar cinsinden olduğunun farkında bile değiller.
Söylemleriyle bilinçleri ters yönde işliyor.
Ama muhalefet dürtüleri öyle kabarmış ki; dinlemek, anlamak ve biraz olsun öğrenmek yerine, “en baştan hayır diyeyim de” refleksiyle hareket ediyorlar.
Başını kaldır ve biraz olsun sağduyu ve soğukkanlılıkla bak.
Birilerinin ne dediğiyle değil, öznel ve kendi düşüncenle görmeyi dene.
Transfer bilgiyle, nakilcilikle ve kulaktan dolma lakırtılarla algını operasyona maruz bırakma.
Bir de iyi yanından bakmayı dene.
Yahu McKinsey’in devletini esir alacağını düşündürecek kadar aciz bir devletin mi vatandaşısın.!
Şimdiye kadar kamu maliyesi ve maliye politikalarında gevşeklikten, başıbozukluktan, disiplin eksiğinden şikayet ediyordun.
Yolsuzluk laflarını dilinden düşürmüyordun.
Kötü yönetiliyoruz deyip duruyordun.
Al sana takviye işte.
Al sana disiplin işte.
Al sana denetim işte.
Bir defa, bir defa olsun, şikayet etme de taşın altına elini sok.
Bu defa hiç olmazsa, hariçten gazel okuma da, “hep birlikte, ortak akılla ve çok boyutlu gözetim ve kontrolle” daha iyiye gideceğiz inancını dillendir.
Otantik, nostaljik, romantik heva, heves, aidiyet, ideoloji, bağımlılık olgu ve algılarından bağımsız; “devletin-milletin bekası her şeyin önündedir” de ve ona uygun adım at.
Bir defa olsun, koca koca laflar etmek yerine, yutabileceğimiz kadar laf lokmasını ağzına at..
Tony Blair’e atfen bir söz var;
“Ülkemin menfaati sözkonusu ise, şeytanla bile görüşürüm”
Bu da hepimizin kulağına küpe olsun…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar..