Mekanın ve tarihin putlaştırılması üzerine: Külliye kararı
Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu Cumhurbaşkanlığı Külliyesine ilişkin Bakanlar Kurulunun 2012/3074 sayılı kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.Yargı ne zaman mevcut hükümeti ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğanın aleyhine yorumlanacak bir karar verse,neticesi büyük bir olaymış gibi değerlendirilmektedir.Yargının kutsanmasına kadar varan bu durum Yargının objektif ve hukuka uygun karar vermediğinin bir göstergesi olarak algılanmakatadır.Yine hemen akabinde AYM’nin dersanelerle ilgili kararı geldi.Bu karar ayrı bir yazı ve değerlendirme konusu olarak şimdilik bir tarafa duruversin, özellkle AOÇ, yani Külliye ile ilgili bu kararı başka bir açıdan değerlendirelim.
Şimdi dava konusu yerle ilgili 5669 sayılı yasa var ayrıca Mustafa Kemal’ın vasiyeti söz konusu.Yer hukuksal açıdan 1.derecede sit alanı.Kültür ve Tabiat varlıklarını koruma alanına da giriyor.Çevre ile de ilintili bir yandan…
Hukuk ne diyor bu konuda…Yasa koyucu daha önceden yapılmış bir kanunu değiştirebilir diyor.Yani meclis, değil yasa isterse anayasayı da değiştirebilir.Buna bir engel var m?.Mantalite açısından yok.Yani Anayasayı değiştirecek bir ekseriyete sahip olmuş,yasa değiştirme konusunda ise hiç bir sayısal engeli bulunmayan Ak Parti yapılan işlemin hukuka uygun hale getirilmesinde hiçbir zorluk yaşayacak drumda değildi.
Dolayısyla yargının karar verdiği bir konuda yeni yasa ile kararın neticesi ortadan kaldırılabilinir.Ohalde hukuk mantığı ile ilgili Külliyenin var olmasında bir sorun yok.Öyle değil mi demeokratlar ve demokratlara destek olan mütedeyyin Danıştay üyeleri..
Unutmadan karar veren üyelerin bir bölümünün verdikleri kararla vijdanlarına ve bakış açılarına ters bir siyasi kasıtla hareket ettikleri ortadadır.
Konunun diğer tarafı tarihsel kültürel ve çevre açısından önemlidir.Bu açıdan bakarsak mevzuatımızda yer alan tarihsel ve kültürel mekanlarla ilgili sit alanı meselesi çok kabul edilebilir birşey değildir.İnsanide değildir.Bir düşünün ki günümüz insanı için çok önemli mekanlarda bazı kalıntıların bulunmuş olması orada herhangi bir faaliyetin yapılmasına engeldir.
Bu durum o kadar abartılmıştır ki aslında medeniyetimiz açısından tarih ve mekanın putlaştırılmasına kadar vardırılmıştır.Elbette insanlık tarihi için önemli değerli olan yerler ve yapılar söz konsudur.Bunlardan bahsetmiyorum.Fakat düzenlemenin mantığı açısından baktığımızda yaşayan insanı tarihe ve mekana mecbur etmeğe itaate kadar vardıran bir anlamda saklıdır.
AOÇ gelince yaklaşık seksen senelik bir geçmişi olan ülkenin kurucusunun hatırası ve vasiyeti olan bir yerden bahsediyoruz.Cümhuriyetinin kurucusunun mirasına ne yapılmıştır.Bizzat cumhuriyeti temsil eden günün gereği olan Cumhurbaşkanlığı Binası ve ekleri olan külliyesi.İtirazlar çok artniyetli ve bir süre sonra komiklik sıfatına da haiz olacak tutarsız argümanlardan ibaret..
Atatürkün vasiyeti topraklarda bu topraklardan daha önemli vasyeti olan CUmhuriyeti temsil eden yapıta bu sınrı tanımaz saldırılar haset,beceriksizlik,öngörüsüzlük ve toplamından ibaret berbat bir ironi olsa gerek.
Atatürk yaşasaydı belkide bu karara itiraz emrini bizzat kendisi veriridi.