Meltem Cumbul ve emperyalizmin sınır eşekleri...

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan'ın "Savaşa hayır" cephesine iki çift lafı var...

Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan Afrin'de devam eden Zeytin Dalı Harekatı hakkında önemli tespitler yaptı.

Kürt siyasetinin, emperyalistler tarafından yeniden nasıl aldatıldığını, Hrant Dink'in tarihe geçen sözleri ile bir kez daha tarif eden Kılıçarslan, teröre karşı mücadeleyi "savaş" olarak sunmaya çalışım "Savaşa hayır" sloganları atan Meltem Cumbul ve benzerlerine de yüklendi.

Kılıçarslan, "Ezcümle Türkiye Afrin’de gayet meşru şekilde hakkını aramaktadır. O hakkı da söke söke alacaktır. Siyasal Kürt hareketi yine çok güvendiği emperyalistler tarafından satılmıştır. Siyasal Kürt hareketine yine “sınır eşeği” muamelesini reva görmüştür küresel emperyalizm. Bizim terör sevici barışseverlerimiz ise yine kendilerinden beklenen performansı göstermektedirler. Anlayacağınız hayat kısadır, kuşlar uçmaktadır." diye yazdı.

İşte o köşe yazısı;

- Sensin savaşa hayır

Siyasal Kürt hareketine karşı duruşumu derli toplu yazmak istemiştim ki karşıma Hrant Dink’in bir konuşması çıktı. Derdimi özetleyen bir konuşmaydı. Aha da buraya kaydediyorum:

“Amerika bu. O gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider, ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içerisinde bırakır. Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi. Kendilerini Osmanlı’nın zulmünden kurtaracaktı, ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar, çekilip gittiler ve burada, kardeşi kardeşe kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey…”

Dink’in konuşması yeteri kadar açık değilse, ben daha da açayım izninizle. Bugün toprak, güç, devlet, iktidar bilmem ne vadedildiği için her türlü terör ihalesini almakta hiçbir beis görmeyen, böylelikle emperyalizmin don lastiği haline gelen, her seferinde küresel emperyalizmin ayakçılığını, çöpçülüğünü, hatta kıyakçılığını yapan siyasal Kürt hareketi kaybetmeye mahkûmdur. Adının PKK, YPG, PYD, HDP bilmem ne olması hiçbir şey değiştirmez. Siyasal Kürt hareketi emperyalizmin paltosundan çıkmış bir zavallılık biçimidir.

“Rusya sizi satar, ABD sizi satar, Suriye rejimi sizi satar” dedi mi Türkiye size? Evet, dedi. Hem de bağıra çağıra dedi. Türkiye’nin yakın siyasi tarihinin en önemli projelerinden biri olan “çözüm süreci”nin bozulmaması için, siyasal Kürt hareketinin yeniden “karanlık alan”a geçmemesi için elinden geleni yaptı mı Türkiye? Evet, yaptı. Hem de kamuoyunun tepkisini çekmeyi göze alarak yaptı.

Sipan Hemo kod adlı bir teröristin açıklamalarına kulak verelim mi birlikte? Diyor ki bu üst düzey terörist: “Rusya, Türkiye’nin Afrin’e girmesine izin vererek, Rojava Kürtlerine ihanet etti.Şam hükümeti ile görüşmelerde Rusya’nın aracılığına ihtiyacımız yok. Direkt iletişimimiz var. Şam hükümeti bize her türlü destek sözü verdi ancak Rusların buna izin vermediğini söylüyorlar.”

Ne diyelim şimdi biz bu Hemo’ya? Ne diyelim Hemo’nun patronu Salih Müslim’e. Şunu diyelim: “Allah’ın şaşkın teröristleri. Türkiye Cumhuriyeti Devleti size ‘emperyalistlerle iş tutmayın, sonucu iyi olmaz bunun’ derken gevrek gevrek gülüyordunuz. Gevrek gevrek gülmenin acı acı ağlaması olmayacak mı sandınız? ‘Biz dilediğimizi yaparız, Türkiye de anca seyreder’ diyerek mi getirdiniz kendinizi gaza? Aha bak seyretmedi Türkiye. Amerika’dan aldığın silahları sana yedirmekle meşgul an itibariyle. Şimdi eğ başını ve başına gelene razı ol.”

Suriye hükümeti “ben bilmem, onu benim beyim bilir” diyerek topu Rusya’ya attı. Rus Genelkurmayı “Türkiye’nin sınırlarını koruma hakkı vardır” dedi. İran “sert şekilde” kınadı. Amerika “Türkiye bize operasyon öncesi bilgi verdi” diyerek topu taca attı. Kaldık mı şimdi baş başa? Eee, baş başa kalınca neler olacağını biliyordun değil mi? Türkiye’nin sınır güvenliği ile uğraşmanın, Türkiye’ye diklenmenin bir bedeli olacağını tahmin ediyordun değil mi?

Hadi gel başka yerinden konuşalım şunu. Diyelim Rusya Türkiye’nin karşısına dikilip “benim cici Kürt teröristlerime bir şey yapamazsın” deseydi, olmaz ya Suriye rejimi Türkiye’ye dikilseydi, ABD “şey etmeyin” falan deseydi… Ne olacaktı? 1 yıl mı kazanacaktın? 2 yıl? 3 yıl? Sonra ne olacaktı? Ettiğin zulmü yanına mı bırakacaktı Türkiye? Ben yazımı yazarken BMGK oylaması olmamıştı henüz. Diyelim karar Türkiye aleyhine çıktı? Ne değişecek? Zaman kazanacaksın ama faturan da artacak. Hepsi bu.

Şimdi ne yap biliyor musun sen? Rafiziler Suriye’de kıtır kıtır insan keserken, Suriye rejimi kimyasal silahla, varil bombasıyla on binlerce sivil katlederken, Fransa ‘yahu burada sivil var mıdır acaba’ diye sormadan Rakka bombardımanında bir dünya sivilin ölümüne sebebiyet verirken, sen kafalarını kestiğin insanların cesetlerini TIR arkalarında cadde cadde dolaştırırken “savaşa hayır” demek bir an olsun akıllarına gelmeyen şu barış yanlıları var ya. Hani mezhep gayretini bize hümanizm, Türkiye düşmanlığını bize barışseverlik diye yutturmaya çalışan şu güzide topluluk var ya. Onların hepsini Afrin’e çağır. İşte barikat marikat kurarlar, hep hayalini kurdukları şekilde Türk askerine kurşun murşun sıkarlar. Denerler yani şanslarını.

İlk daveti de Meltem Cumbul’a yapın bence. Türkiye’nin sınırları için hayatını ortaya koymaktan hiç mi hiç çekinmeyen Mustafa Kemal’in “yurtta sulh cihanda sulh” sözünü -tıpkı sosyal medyada yaptığı gibi- Afrin’in girişine bir tabelaya yazsın.

Ezcümle Türkiye Afrin’de gayet meşru şekilde hakkını aramaktadır. O hakkı da söke söke alacaktır. Siyasal Kürt hareketi yine çok güvendiği emperyalistler tarafından satılmıştır. Siyasal Kürt hareketine yine “sınır eşeği” muamelesini reva görmüştür küresel emperyalizm. Bizim terör sevici barışseverlerimiz ise yine kendilerinden beklenen performansı göstermektedirler. Anlayacağınız hayat kısadır, kuşlar uçmaktadır.

Meltem Cumbul ve emperyalizmin sınır eşekleri... ile ilgili etiketler Afrin
GÜNÜN VİDEOSU

Acı detay belli oldu: Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu!

İstanbul Beşiktaş'ta, denize düşen bir kadın ile onu kurtarmak için peşinden atlayıp kaybolan erkeğin abla-kardeş oldukları belirlendi.