Meral Akşener: Apo posterine neden şaşırıyorsunuz?

Partisinin grup toplantısında konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, HDP Esenyurt ilçe binasında terör örgütü PKK'ya ait posterlerin bulunmasına ilişkin, ''Apo posteri bulunca şaşırıyorlar. Niye şaşırıyorlar anlamış değilim.'' ifadelerini kullandı.

Partisinin TBMM'de düzenlenen grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçtiğimiz günlerde HDP'nin Esenyurt ilçe binasına düzenlenen operasyona değindi. 

Burada bulunan PKK elebaşı Abdullah Öcalan posterlerine neden bu kadar şaşırıldığını anlamadığını ifade eden Akşener, ''Bu Cumhur ittifakı gerçekten bir acayip. HDP binasında, Apo posteri bulunca şaşırıyorlar. Niye şaşırdıklarını anlayabilmiş değilim. Hele İçişleri Bakanı sosyal medya üzerinden nasıl şaşkınlığını dile getirir anlayabilmiş hiç değilim. Seçim zamanı mektubunu okutmaya gelince, dert etmiyorlar.'' ifadelerini kullandı. 

HDP'nin kapatılması çağrılarına da değinen İYİ Parti lideri, ''Yana yakıla, “HDP kapatılsın.” diyorlar ama bunun için en ufak bir adım bile atmıyorlar.'' şeklinde konuştu.

Meral Akşener: Apo posterine neden şaşırıyorsunuz?

Akşener'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

''İktidardan beklentimiz ülkenin kaynaklarını vatandaşlarımızın sağlığı, huzuru ve refahı için kullanmasıdır. Sayın Erdoğan, Halk Bankası tarafından kullandırılan kredilerde yılın ilk 6 ayında ödemelerin öteleneceğini duyurdu. Aylardır ısrarla takip ettiğimiz bu konuda atılan adımı doğru buluyoruz. Bu adım doğru ama yetersiz.

Geçtiğimiz 14 Aralık’ta bir basın açıklaması yapmış ve iktidardan, esnaf ve sanatkarlarımızın desteklenmesi için, bir dizi talepte bulunmuştuk. Demiştik ki, "Mart 2020’den sonra alınan kredilerin, geri ödeme süreleri bir yıl uzatılsın, bu nedenle doğacak faizi de Hazine karşılasın." Bu talebimizde ısrarlıyız.

Biz diyoruz ki; Ötelenecek krediler Halk Bankası ile sınırlandırılmasın. Erteleme süresi 6 ay yerine, 1 yıl olsun. Ayrıca ötelemeden kaynaklanacak faiz yükü, bankalarla yapılacak bir anlaşma çerçevesinde, Hazine tarafından karşılansın. Yalnız burada, dikkatinizi çekmek istediğim ilginç bir durum var. Esnafımızın kredi borçlarını erteleme kararı aldığına göre, Sayın Erdoğan, piyasa şartlarını biliyor olmalı, değil mi? Ancak nedense, bu karara rağmen, çıktı dedi ki “Bazı dostlar diyorlar ki, dükkanlar kapanıyor, şirketler kapanıyor. Kapanan falan yok, her şey ortada.” Aynen böyle dedi. Ben de şimdi kendisine sormak istiyorum. Eğer işler bu kadar yolundaysa her şeyde ortadaysa kredi taksitlerini neden öteliyorsun muhterem? Yok eğer esnaf zordaysa -ki biz buna şahidiz- o halde nasıl oluyor da işler tıkırında diyorsun.

"NEDEN İSTİHDAM SÜREKLİ AZALIYOR?"

2020 yılında, 40 binin üzerinde gerçek kişi işletmesi ve şirket kapandı. Kaldı ki, resmi kapanma işlemi zaman aldığı için, fiilen kapanan işletme sayısı, maalesef bunun çok üzerinde. Ayrıca kriz dönemlerinde kurulan şirket sayısının artması, kimseyi yanıltmasın. Böyle dönemlerde, borçlarını ödeyemediği için, birçok firmanın kredibilitesi bozulur. O nedenle firmalar, iş yapabilmek ve bazı yükümlülüklerden kaçınmak için, çareyi yeni şirket kurmakta bulurlar.

Sayın Erdoğan’a şiddetle tavsiye ediyorum. Tespitlerini sağlam analizlere dayandır. Danışmanlarının kulağına üfledikleriyle, milletimizin huzuruna çıkıp, yalan yanlış konuşma. Veriler ortadayken, “Kapanan işletme yok.” demek en hafif tabiriyle ciddiyetsizliktir. Çaresizlikten kurulan şirketlere bakıp, “İşler tıkırında.” demekse, düpedüz cehalettir. Dahası var. Eylül sonu itibarıyla, istihdamımız 896 bin kişi azaldı. Geniş tanımlı işsizlik ise, 10 milyon 600 bin kişiye ulaştı.

Sayın Erdoğan, Madem bu kadar iş imkânı var, madem yeni yeni şirketler kuruluyor, ekonomi şaha kalktı gidiyor o zaman, neden istihdam sürekli azalıyor? Bu ucube sistem sana da, Türkiye'ye de, milletimize de yaramadı. Servet kovalayan saray danışmanlarının elinde oyuncak oldun. Kürsüden söylediklerine yaptıkların birbirini tutmaz hale geldi. Gittiğin yol yol değil.

Kepenk kapatan dükkanlar, iflas eden firmalar, artık Türkiye’nin acı bir gerçeği. Sen “Bugün 1 lira 35 kuruşluk satış yaptım.” diyen, esnaf kardeşimin dükkanı açık mı sanıyorsun? Saray duvarlarından milletimizin sesini duymuyorsun, onu anladık ama hiç olmazsa bize kulak ver. Bak bir kasap kardeşim diyor ki; “Günlük 100-150 kilo tavuk satıyorduk, 20 kiloya kadar düştü. Borç içinde yaşıyoruz.” 15 Temmuz’da, kahramanlık destanı yazan Kahramankazan’da, bir giyim mağazasına girdim. Dükkan sahibi kardeşim diyor ki, “Isıtmayı bile karşılayamıyoruz, dükkan buz gibi. Saat 1 oldu, hala siftah yok. 5 aydır kira ödeyemiyorum. Dayanacak güç kalmadı.” İstanbul Kartal’da bir kuyumcu kardeşim diyor ki; “80 yaşında bir teyzemiz geldi, eşinden kalan yüzüğü bozdurdu.” Eskiden vatandaş kuyumcuya yatırım için giderdi. Şimdilerde, fatura ödeyebilmek için, alyans bozdurmaya gidiyor. Bakın bilezik demiyorum, yuvasının nişanesi alyansını bozduruyor, alyansını. Bak, İstanbul’daki bir tuhafiyeci kardeşim ne diyor; “Benim işim iyi ya da kötü ne fark eder? Yan dükkânın sahibi arkadaşım dayanamadı, kapattı.” Sayın Erdoğan; Ben sana daha en başından, sarayın sakıncalarını söyledim. “Saray insanı milletinden koparır, gerçeklerden koparır, başka bir sanal evrene hapseder.” dedim. Sense gittin, sarayın üstüne bir de ucube sistem kondurdun. Dün “Milletin adamıyım” diyerek gezerken, bugün o saray yüzünden, firmalar ardı ardına kapanırken, “İşler tıkırında” deyip, “vatandaşa keyif çayı fırlatan adam” oldun Sayın Erdoğan! Sen hayal aleminde yaşarken, ben çarşıda, pazarda, esnafımızı dinliyorum. Sen sarayında sefa sürerken, ben işsiz gençlerimizi dinliyorum. Seni uyaran dostların az bile söylemiş. Sadece esnaf kepengini değil, vatandaş evde kombisini kapatıyor Sayın Erdoğan! Sen ne kadar uğraşırsan uğraş, artık mızrak çuvala sığmıyor. Sizin masallarınız hafif, milletin gerçeği ise artık çok ağır Sayın Erdoğan!

Türkiye’nin, aslında 83 milyon vatandaşını doyuracak, bu vatanın her bir evladını, refah içinde yaşatacak gücü de var, imkanları da var ama bakın o imkanlar nereye gidiyor, size tek bir örnek vereyim. Geçen hafta, kurumlar vergisindeki sıralama açıklandı. Hani Dünya Bankası verilerine göre, son 18 yılda, 49 milyar dolarlık, yani 344 milyar liralık kamu ihalesi alarak, dünyada birinci olan bir inşaat şirketi vardı ya işte o şirket, vergi sıralamasında son sırada yer aldı. Son 18 yılda, 42,1 milyar dolarlık kamu ihalesi alan, “maden arayacağım” diye, doğayı talan eden bir başka müteahhitse, aynı vergi sıralamasında 81’inci sırada. Yine son 18 yılda, 36,6 milyar dolarlık kamu ihalesi alan bir başkası da, 92’inci sırada. İşte size yandaş ekonomisinin, Türkiye’yi getirdiği son nokta.

Sayın Erdoğan’ın, milletin varını yoğunu ceplerine doldurduğu o beş müteahhit, yüzlerce milyarlık ihaleleri indirirken, ihale şampiyonu, ama iş vergiye geldi mi, ara ki bulasın. Hiç mi kuldan utanmıyorsunuz? Hiç mi yüzünüz kızarmıyor?

Bize reva görülen bu zorlukları, bu sıkıntıları çekmek zorunda değiliz. Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok. Tüm olanlara rağmen, kimse umudunu yitirmesin. Kimse endişe etmesin. Türkiye potansiyeli olan bir ülkedir. Türkiye zengin, güçlü ve mutlu olmak için, ihtiyacı olan her şeye sahip olan bir ülkedir. Yeter ki, milletin hazinesi, eşe dosta yandaşa değil, milletimize aksın. Yeter ki, “önce millet, önce memleket” diyen bir zihniyet başa gelsin. Sayın Erdoğan ve Ak Parti zihniyeti bunu yapamaz. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, milletimizi hak ettiği zenginliğe taşıyamaz ama biz yaparız. Nitekim Allah’ın izniyle, ilk sandıkta milletimiz yetkiyi verecek. Biz geleceğiz, milletimiz yeniden iktidar olacak.

Memleketin dört bir yanında, işyerlerinde, mutfaklarda, hanelerde yangın var. Bunun yanında, bir de yüreğimizdeki yangın var. Üç kuruş menfaat uğruna, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklar uğruna, kardeşini yüzüstü bırakan, vicdansız bir iktidarla karşı karşıyayız.

Çin Merkez Komitesi Türkiye Komiseri, namı diğer “Kısmen İktidar”, Sayın Cinping Perinçek, “Müslümanım” diye diye gezen Sayın Erdoğan’ı da, “Türk Milliyetçisiyim” diye diye gezen Sayın Bahçeli’yi de, nasıl olduysa esir almış. Çin’in, Türkistan’da, Uygur kardeşlerimize uyguladığı zulme, Avrupa’dan, Amerika’dan ses geliyor ama Ankara’dan hala çıt çıkmıyor.

''APO POSTERİ BULUNCA NEDEN ŞAŞIRIYORSUNUZ''

Bu Cumhur ittifakı gerçekten bir acayip. HDP binasında, Apo posteri bulunca şaşırıyorlar. Niye şaşırdıklarını anlayabilmiş değilim. Hele İçişleri Bakanı sosyal medya üzerinden nasıl şaşkınlığını dile getirir anlayabilmiş hiç değilim. Seçim zamanı mektubunu okutmaya gelince, dert etmiyorlar. Yana yakıla, “HDP kapatılsın.” diyorlar ama bunun için en ufak bir adım bile atmıyorlar. Nitekim bunlara sorarsan, en büyük Türk, en has Müslüman kendileridir ama, “Müslüman Türküm” dediği için, zulüm gören kardeşlerimizi duymuyor, iki laf edemiyorlar.

Ayrıca ortada bir de, Çin’le 2017 yılında yapılmış bir, “Suçluların İadesi Anlaşması” var. Bunu, Dışişleri Komisyonu gündemine almaya cesaret edebilecekler mi çok merak ediyorum. Buradan ilan ediyorum; bunu yapacak kişi, kardeşlerimizin mezalimine imza atacak kişidir ve bunu bir utanç nişanı olarak, ömür boyu taşıyacaktır.

İktidar ve ortakları sussa da, biz susmayacağız. “Müslüman Türküm” diye haykıran kardeşlerimizi, yalnız bırakmayacağız. Her gün, her yerde, her fırsatta, duyana duymayana, Doğu Türkistan’daki insanlık dramını anlatacağız.

ABD'deki gelişmeler, Rusya’daki gelişmeler, Çin’in dünya pazarında artan gücü, ve enerji alanında sürdürdüğü ekonomi-politiğiyle, dünya karmaşık bir döneme girerken, Türkiye’nin de hazırlıklı olması kritik öneme sahip. Devlet başkanlarıyla, üç gün sonra bozulan sığ dostlukların değil, dost ülkelerin sayısını artırmanın peşinde olmalıyız. Bu bizi hem diplomatik açıdan güçlendirir, hem de dış ticarette, yeni imkanlar yaratır, yeni kapılar açar. İYİ Parti olarak biz; “Türkiye her alanda, stratejisinin merkezine kalkınmayı koymalıdır.” diyoruz.

Çünkü kalkınma demek, üretim demektir, istihdam demektir. Çünkü kalkınma demek, insanımızın zengin, hanelerimizin mutlu, gençlerimizin umutlu olması demektir. O nedenle biz, “Dış politika, iç siyasete meze yapılmak yerine, kalkınmaya hizmet etmelidir.” diyoruz. Ancak maalesef, Türkiye’nin dış politikada, Sayın Erdoğan liderliğinde yaşadığı savrulmanın olumsuz etkisini dış ticaretimizde de görüyoruz.

Sayın Erdoğan’ın dış politikası, Türkiye’yi ekonomik coğrafyasından uzaklaştırıp, buradaki fırsatlardan mahrum bırakıyor. Kendi bölgesindeki fırsatları değerlendiremeyip, oluşan riskleri yönetemeyen bir ülkenin, ne kendi bölgesinde, ne de küresel ölçekte söz sahibi olması, mümkün olamaz. Dünya değişiyor, dünya ile beraber dış ticaret de değişiyor. Sanayi 4.0 ile beraber, gelişmekte olan ülkelerin, ücretleri baskılayarak ve çevre koşullarını ihmal ederek, gelişmiş ülkelerle rekabet etme şansı, artık ortadan kalkıyor. Bu durum, her gün yeni bir çevre katliamına uyandığımız her geçen gün, ekonomik zorlukları, milletçe daha derinden hissettiğimiz, ülkemiz için de geçerli.''

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.