Merkez Bankası faiz arttıracak mı?
Merkez Bankası geçtiğimiz haftadan bu yana daha önce tanık olmadığımız bir yöntem uyguluyor. Parasal sıkıştırma için politika faizini yükseltmek yerine bu sıkıştırmayı örtülü olarak ve çok daha esnek bir yolla yapmayı deniyor.
Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki Merkez Bankası’nın asli işlevi fiyat istikrarını sağlamaktır. Para politikasına dair aldığı tüm karalarda birinci öncelik bu olmalıdır. Her ne kadar 2008 krizinden sonra başta FED olmak üzere Merkez Bankaları kendilerini finansal istikrarı sağlamaktan da sorumlu saymış ve bu yönde müdahalelerde bulunmuşlarsa da bu davranışın doğruluğu bugün hala tartışmalıdır. Zira Merkez Bankalarına tanınan araç bağımsızlığı temelde fiyat istikrarı amacı içindir. Şayet bunun ötesinde bir müdahale yoluna gidilecekse bunun hükümet ile birlikte kararlaştırılması zorunludur. Bizim kanunumuzda “Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.” ifadesi zaten bu bağımsızlığın çerçevesini belirlemiş durumdadır.
Hal böyle iken kurlarda ortaya çıkan yükselişe Merkez Bankası’nın kendiliğinden müdahale etmesini beklemek ve bu yönde baskı yapmak son derece yanlış bir yaklaşımdır. Tabii ki şayet Banka kur artışının fiyat istikrarına dair belirlediği hedefleri etkileyeceğini görür ise bu etkiyi azaltmak yönünde müdahale etmeyi tercih edebilir. Kurdaki değişmelerin fiyatlar genel seviyesine etkisine “kur geçişgenliği” de deniyor. Döviz kurunda bir artış olduğunda bu bir çok ürünün üretim maliyetlerinde artışa yol açar. Firmalar bu artışı fiyatlarına yansıtmaya çalışırlar. Bu yansıtmanın ne düzeyde ve hangi hızla olacağını belirleyen önemli bir faktör piyasalardaki rekabetçiliğin düzeyidir. Bir diğer faktör ise firmaların kurdaki artışın kalıcı olup olmadığına dair beklentileridir. Zira artış kısa bir süre sonra geri gelirse bu artışı fiyatlarına yansıtan firmalar yansıtmayanlara nazaran rekabet güçlerini önemli ölçüde yitirebilirler. Bu yüzden eğer kurdaki geriye gelişe dair bir yaygın beklenti varsa firmalar kur artışının maliyetini bir süre kendileri yüklenip fiyatlarını arttırmama yoluna gidebilirler. İşte Merkez Bankası firmaların ve diğer karar alıcıların bu davranışlarını ve kurun fiyatlar üzerindeki muhtemel etkisini sürekli izleyip ince ayarlarla asli işi olan fiyat istikrarını sağlama görevini yerine getirmeye çalışmalıdır.
Bununla birlikte şayet hükümet kurlardaki artışın ülkede genel ekonomik tabloyu olumsuz etkilediğini, hatta siyasi istikrara tehdit oluşturacak boyutlara ulaştığını düşünürse bu durumda Merkez Bankası’nı kurlardaki istikrarı sağlamak yönünde işbirliğine çağırabilir. Merkez Bankası’ndan elindeki araçlar yolu ile döviz piyasalarına müdahale etmesini isteyebilir. Aslında bugün karşılaştığımız durum budur. Hükümet ve Merkez Bankası koordineli olarak kurlarda istikrarı sağlamak üzere bazı tedbirler almaktadır.
Merkez Bankası aldığı bazı kararlarla bankacılık sistemine sağladığı likiditeyi sınırlama ve bu likiditeye uygulayacağı faiz oranını kademeli olarak arttırma yoluna gitmiştir. Sistemin ihtiyaç duyduğu likiditenin bir kısmını geçerli politika faizi üzerinden sağlarken kalan kısmını daha yüksek bir faiz ile “geç likidite penceresi” marifeti ile sağlamaktadır. Örneğin piyasanın ortalama ihtiyacı 80 Milyar TL ise bunun 40 Milyar TL’sini gün içinde karşılarken kalan 40 Milyar’ı 16:00 dan sonra “geç likidite penceresi”ni kullanarak daha yüksek faiz ile karşılıyor. Sonuçta zımni olarak piyasa faizini arttırmış oluyor ancak kendi politika faizi aynı kalıyor.
Peki Banka neden bu yolu tercih etmiş olabilir. Kanaatimiz şudur. Merkez Bankası kurdaki yaşadığımız artışın önümüzdeki bazı gelişmelere bağlı olarak bir miktar geri gelebileceğini öngörüyor. Özellikle Trump’ın ilk icraatleri, içeride Anayasa referandumunun neticelenmesi, coğrafyamızdaki çatışmaların seyri, turizmde gelecek ilk sinyaller ve Avrupa ekonomisindeki gelişmeler olumlu yönde olursa bunların kurdaki etkisi çok hızlı ve şiddetli olabilir. İşte bu yüzden böyle bir tablo ortaya çıktığında tekrar geri almak zorunda kalacağı (ki bu artış kadar hızlı yapılamıyabilir) bir faiz artışını tercih etmiyor. Bugün kullandığı yöntem Merkez Bankası’na bu gelişmeleri görene kadar piyasaları nispeten kontrol altına tutarak zaman kazandıran bir uygulama. Tabii ki bu uygulamanın bir sürekliliği olması beklenemez. Zira bu yöntem bankacılık sistemini biraz zorlayacak ve bazı olumsuzluklara yol açabilecek bir uygulama. Ancak bankalar bu uygulamanın geçici olduğunu bilirlerse tedbirlerini buna göre alıp sistemi zora sokmadan bir süre sorunsuz gidebilirler.
Neticede Merkez Bankası az da olsa riskleri olmakla beraber doğru bir para politikası uygulamaktadır. Bu yolla kurun bir süre stabil tutulması mümkün olacaktır. Şayet önümüzdeki günlerde olumlu sinyaller gelirse bu uygulama kaldırılıp eski duruma hızlıca dönülebilir. Yok eğer sinyaller olumsuz olursa o durumda Merkez Bankası politika faizine dair bir karar almak zorunda kalacaktır.