‘BU OLAY MİT TIRLARI KUMPASININ ULUSLARARASI VERSİYONUDUR!’
SuperHaber programcısı - Güvenlik Uzmanı Mete Yarar ve SuperHaber programcısı - Hürriyet yazarı Nedim Şener ile “Memleket Aşkına”nın yeni bölümü SuperHaber YouTube kanalında yayında…
İki usta isim SuperHaber programcısı - Güvenlik Uzmanı Mete Yarar ile SuperHaber programcısı - Hürriyet Gazetesi yazarı Nedim Şener, “Memleket Aşkına” programının yeni bölümünde, Doğu Akdeniz’de Türk gemisine yönelik hukuksuz baskını masaya yatırdı.
YARAR: TÜRKİYE’Yİ TERÖRİST VE HAYDUT DEVLET SINIFINA SOKMAK İÇİN HAZIRLANMIŞ BİR KOMPLO!
Mete Yarar, "Bu olay, MİT tırları durdurulmasının uluslararası versiyonudur. İçinde de fiili olarak FETÖ’cülerin olduğu suçüstü yapılmıştır. Nasıl suçüstü yapıldı derseniz, iki seneden beri bu adamlar Libya olaylarının başlaması ve daha sonraki olaylar dahil olmak üzere Türkiye’yi bir terör örgütü veya BM kararının dışına çıkacak uluslararası bir sıkıştırma ve komployla karşı karşıya getirmekle ilgili bir çalışma yapıyorlar. Hatta ilginç bir şey söyleyeyim, ben bir üçleme kitap yazmıştım, kurgusal üçleme romanım var. Bunun son kitabı, 2018 yılında yazdığım 'Oyunun Sonu' isimli kitabımdı. Kitabın bir bölümü Doğu Akdeniz’de geçen bir olayı anlatıyor. Kurgusal bir roman. 2020’de Doğu Akdeniz’de Kıbrıs’ın güneyinde, Mersin’den çıkan bir geminin bir istihbarat örgütü tarafından durdurulup, aranıp, içindeki silahların Mersin limanından yüklenmesiyle ilgili bir komplo. Okuyanlar şok olmuş durumda, birebir aynısı gerçekleşince nasıl bildin? diye sordular. Ben de açıklayayım: Seri katiller hep aynı tekniği uygularlar. Seri katil bir gün bıçakla, bir gün tabancayla öldürmez. Hatta öldürme şekli bile aynıdır. Seri katillerin bütün versiyonları aynıdır. Uluslararası komplolarında da neredeyse benzerler, başarılı olmuş olaylardan hiç vazgeçmezler. Bugüne kadar bu olayları yapanların çalışma prensibi şu; ilk önce ülkeyi ve yönetimi zorla sokmak için vekalet verdikleri bir unsur kullanmaya çalışıyorlar. Bu vekalet verdikleri unsur eğer devleti yıkmadan sürdürebiliyorlarsa, sürdürmeye devam ederler. Eğer devlet onu pasifize edip yok etmeye başladığında bu sefer darbe yapmaya çalışırlar. Darbe yapmayı başaramamışlarsa bu sefer, uluslararası anlamda köşeye sıkıştıracakları komplolar kurmaya başlarlar. Bu senaryoya bakarak yaşanan olayları açıklayalım: PKK, arkasından FETÖ’nün darbe girişimi, onun arkasından Reza Zarrab’tan sonra gerçekleşen Halk Bankası davasıyla ilgili süreç, şimdi ise Türkiye’yi terörist ve haydut devlet sınıfına sokmak için hazırlanmış bir komplo. Bu komplonun bu şekilde olacağı, geçmişteki bütün örnekleri farklı ülkelere yaptıkları örneklerle birebir aynı. Çünkü böyle sıkıştırıyorlar devletleri. Bu işin içinde Yunanistan ve Almanya’nın olmuş olması da şaşırtıcı. Yunanistan gibi bir devletin, Türkiye’ye karşı hasmane tutumu belli ama bu karargahın merkezinde Yunan bir komutan var. Almanlar, Yunan komutanın emrini dinlemek zorunda değildi. Cihat Yaycı Paşa, bayrak varsa bir geminin uluslararası sularda durdurabilmesi için, dört şartta yerine getirilebildiğini söylüyor. Bir tanesi telsiz yayını yapılıyorsa. İkincisi, nükleer veya kimyasal silah taşıyorsa. Üçüncüsü, köle ticareti yapıyorsa. Dördüncüsü de, uyuşturucu. Bunlar yapılıyorsa durdurabilirler. Bunun da bir şartı var, dört saat önceden bayrak taşıdığı ülkeden izin almak zorunda. Bu dört şart için de kuvvetli deliller sunmak zorunda. Kuvvetli delil sunamıyorlarsa, gemiye çıkma hakları yok. Bayrak taşıyan geminize uluslararası sularda müdahale etmek mümkün deği. İrini Operasyonu zaten BM’nin tanıdığı bir operasyon değil, yani BM tarafından legal olarak yapılmış bir operasyon değil. Sebebi de normalde böyle bir operasyon yapabilmeniz için, eğer siz Libya’ya silah sevkiyatı yapıyorsanız Trablus Hükümeti ile görüşmeniz lazım. Ortada legal bir harekat yok, ikincisi yaptıkları müdahale hukuk dışı. Hatırlarsanız, Carlos Suikasti de uluslararası bir komploydu. Rusya Büyükelçisi 2016 Aralık ayında öldürülmüştü. Bu da ona benzer bir organizasyon. O zaman Rusya ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmeye çalışılmıştı. Bir seneye yakın nasıl bir istihbarat olduğunu yazmıştım. İkinci büyük tuzak Suudi Arabistan’ın ve Araplar’ın Türkiye’de güvenli olmadıklarını 6 ay boyunca yazmalarından sonra Cemal Kaşıkçı’nın kaybolma değil, kaybetme girişimi. Burada yapılması raslantı değil. Türkiye’yi askeri ve politik anlamda yenemiyorlar. Farklı yerlerde sıkıştırmaya çalıştıkları alanlar var, Rusya ile arayı bozmaya çalışmak gibi. Bunları başaramayınca bir tek yapacakları şey PKK da artık onların kullanacaklar enstrüman değil. O da, uzun zamandan beri yaptıkları istihbarat tuzakları. Bu böyle bir istihbarat tuzağı. İkinci tuzak ise, uzun zamandır istihbarat raporları geliyor. Türkiye’deki PKK ve FETÖ unsurları devlete yakın veya onlara karşı olacak kişilere karşı suikast planları yapıyorlar. Bu ters taraftan da olabilir. Yani birbirinden farklı grupları da öldürmeye çalışabilirler. Bunun alt yapısını hazırlarken kendilerine yakın insanları hedef alabilirler, iki tarafı da. Devletin üst düzey görevlileri ve siyasetçiler dahil olmak üzere. Çünkü, son dönemde alınan istihbaratlar sebebiye buna yoğunlaşılmış durumda. Çok tehlikeli bir süreç. Bunun içinde maalesef yurt dışındaki bazı istihbarat örgütlerinin de olduğu biliniyor. Buradaki olay tuzak. Sivil geminin içinde neden malzeme göndersinler. Türkiye’ye artık kolay kolay istihbarat tuzağı kuracakları bir dönemde değiller. Türkiye asla fırsat vermiyor." sözlerini kullandı.
ŞENER: TÜRKİYE'Yİ SİLAH KAÇAKLIĞI YAPAN ÜLKE KONUMUNA GETİRMEYE ÇALIŞIYORLAR!
Nedim Şener, "Cihat Yaycı istifa etmeden bir süre önce Libya’ya giden bir gemi vardı, o da durduruldu. O olayla ilgili ikinci MİT vakası demişlerdi. Olaya nasıl gözle baktıklarını gösteriyor. Diyelim ki Almanya’nın ya da Yunan’ın aptal FETÖ’cülerin verdiği istihbaratı, bakıldığı zaman bir istihbarat kıymetlendirme, olgunlaştırma ve ne olduğunu anlama süreci var, bunu yapmadan hemen helikoptere atlayıp sarkıp iniyorlar. Bu istihbarat gelmişse bile kıymetlendirmeden, kendi bilgi ağlarında bile varsa, ya da sormadan gerçekten silah taşıyorsa etrafını çevirirsin. İlginçtir, Ünal Çeviköz’ün daha önceki konuşmalarında dediği ‘Libya’ya BM ambargosunu Türkiye deliyor, yasa dışı silah’ laflarında da ne kadar her şey birbiriyle örtüşüyor. Aslında siyasi atmosferi de nasıl hazırlama görevinde, alt yapısında FETÖ’cülerin yaptığı ihbarla uluslararası sistemi dolduracak. Bu ülke belli bir yafta altında. Yasa dışı silah kaçaklığı yapan ülke konumuna getirecekler. Akla bak. ‘ABD gibi müttefikiniz varsa düşmana ihtiyacınız yoktur’ sözümün karşılığı, karşınızdaki ülkeyle herhangi bir konumda masaya oturacaksınız. Ona düşman olduğunu belli edeceksiniz ve onu da bir düşmanı olarak algıladığını söyleyeceksiniz. Biz de ülke içinde diyoruz ki, ‘Ben senin dostun değilim, senin benim düşmanım olduğunu bildiğim gibi. Ayağını denk al, seni her adımında izleyeceğim.' Adamlar bilinçaltınıza şunu üflüyorlar, Türkiye kimyasal silah kullanan, silah kaçakçılığı yapan, terör örgütleriyle iş birliği yapan, IŞİD’den petrol alan bir ülke konumuna getirilmek isteniyor uluslararası anlamda. Bu tür söylemleri sadece engellemek ve boşa çıkartmakla uğraşıyoruz. Artık yabancıların ağzıyla, Türkiye düşmanlığı ağzıyla konuşmanın herkese gösterilmesi gerektiği bir zamandan geçiyoruz. İktidar, koltuk uğruna yapılanlar bir ülkenin geleceğine ihanettir." dedi.
Mete Yarar ve Nedim Şener ile “Memleket Aşkına”nın tamamını SuperHaber YouTube kanalında izleyebilirsiniz...