Tarihçiler tarihi yazmaktan öte sonuçlarını da yorumlamaya çalışırlar. Hatta istedikleri gibi tarihi de yazabilirler. Cenap Şahabettin ‘in çok güzel bir sözü vardır. “İnsan tarihe her istediğini söyletebilir, çünkü ölüler itiraz edemezler.”
Tarih dersini hatırlayın, önce yaşanan olayı öğrenir sonrada sebep ve sonuç ilişkisi üzerinden ezber yapardık. Bu nedenle de asla tarihi bir gerçeklikle yüzleşme fırsatı bulma şansımızda olamazdı.
Yaşadığımız şu süreçte, aslında hala işi doğru anlamadığımızın bir sonucu değil mi?
Aynı tarihi hataları geçmişteki hataların doğru analizi yapmadığımız için yapıyor olabilir miyiz?
Biz tarihi sorgularken, hiç karar vericinin neden öyle düşünüp uyguladığını sorguladık mı?
O sürecin içinde kimler kimin yüzünden hata yaptığını yazan bir anektoda rastladınız mı?
Batı tarihi bu şekilde on binlerce biyografiye ve tarihi belgeye sahiptir. Bu belgeler sayesinde insanlar hata yapmaktan kendilerini alıkoyabilirler.
Bizim tarih öğretimiz içinde bir çocuğun kendine ders çıkarabileceği bir metin gösterebilir misiniz?
***
Yakın tarihimiz içinde bile Mustafa Kemal Atatürk’ün neden çiftlik evinde, tarladaki kargaları kovarlarken anlatıldığını anlamış değilim.
Beni asıl ilgilendiren ise onun hayat sürecinde yaşadığı evreler, Neleri okurdu, ne düşünürdü, onu farklı kılan özelliklerini nasıl çalışarak edindi vb. Okul çağındaki bir çocuğun hayatını etkileyecek şifreler asıl bunlar. Bu şifreleri içeren bir tarih öğretisi geliştirmediğimiz müddetçede tarih maalesef bizim için tekerrürden ibaret olacak.
Peki geçmişi kaçırdık gümümüzü yakalayabiliyormuyuz? Mesela Irak bu güne nasıl geldi diye bir araştırma yapıp kütüphanelere koyabiliyor muyuz? Saddam’ın danışmanları kimdi, kim ona yanlış bilgi verdi, ülkenin kırılma anları neydi, ülke olarak nasıl hatalar yaptılar. En zengin ülkelerden biriyken nasıl oldu da parçalanmanın (kimilerine göre parçalandılar) eşiğine geldiler. Bunun tanıkları hala yaşıyorlar o yüzden de tarih yazarken hala itiraz edebilirler. Bu süreçten siyaset, asker veya halk olarak ne ders çıkardık ve ülkemiz için ne uyarlamalar yapabildik. Ondan ders çıkaramadığımızı 1991 den beri yaşadıklarımızla gördük. Ülkeler mezhep ve etnik anlamda ayrışmaya başladığında nasıl olursa olsun parçalandığını bir türlü anlayamadık. Demokrasinin bir manivela olmadığı yalnızca demokrasi için kullanılması gerektiğini anlayamadığımız için hep tuzaklara düştük.
***
Tarih insanlar yüzünden yazıldığını ve onlar tarafından uygulandığı için tekerrür eder. İnsanlar da ısrarla gerçek tarihi okumaz. Asla ondan da ders çıkarmaz. Bırakın onu, tarihimizin son dönemlerine iz bırakmış kişilerin bile yaşadıklarını tam anlamı ile bilemeyiz.
Abdülhamid Han döneminde neler yaşandı, Meclisi Mebusan’da neler oldu, siyaset asker ilişkilerinde neler yaşandı? Cemaatlerin durumu neydi ve süreçlerde etkileri neler oldu? Buna benzer soruları sormak yerine takım tutar gibi insan sevdiğimiz için süreç analizi yapma şansını da bir türlü bulamıyoruz.
Bu ülkeye gerçek anlamda hizmet etmek istiyorsak tarihi fanatikçe değil akla ve mantığa uygun olarak analiz edelim. İsterseniz yaşadığımız sürece çok benzediği içinde Abdülhamit Han döneminden başlayalım.
Ve onun sözü ile işi noktalayalım:
“Tarih değil, hatalar tekerrür eder.”