Mide botoksu zayıflatır mı? Nedir? Nasıl yapılır?
Son dönemde zayıflama yöntemleri arasında öne çıkmaya başlayan mide botoksu vatandaşların ilgisini çekiyor. Peki mide botoksu zayıflatır mı? Nedir? Nasıl yapılır? Mide botoksu hakkında bilinmesi gerekenler bu haberde...
Aşırı kilolardan kurtulmak ve obezite savaşını kazanmak isteyenler son dönemlerde sıkça mide botoksu operasyonlarına başvuruyor. Kilo vermek isteyenler yeni duydukları bu yöntemin detaylarını öğrenmek istiyor. Mide botoksu zayıflatır mı? Nedir? Nasıl yapılır? Yöntemle ilgili bilgileri haberimizden öğrenebilirsiniz.
Genelde kırışıklıkları gidermek veya daha genç bir görünüme sahip olmak için kullanılan botoks yöntemi, obezite tedavisinde de kullanılıyor. İstanbul Cerrahi Hastanesi Obezite Cerrahisi Merkezi 'nden Op. Dr. Mahmut Doğan, mide botoksu ile ilgili bilgi verdi. Doğan, mide botoksu ile fazla kilolardan kurtulmanın mümkün olduğunu söyledi.
MİDE BOTOKSU NEDİR? ZAYIFLATIR MI?
"5-6 ayda yaklaşık 15-20 kilo kaybedilebiliyor"
Mideye yapılan botoks enjeksiyonları ile 5-6 ayda yaklaşık 15-20 kilo kaybedilebildiğini belirten Doğan, "Bunun sebebi botoksun mide boşalmasını geciktirmesi ve erken doymaya neden olmasıdır. Botoksun bir diğer etkiside mide den salgılanan açlığı uyaran hormon gyrelin üzerine etkisidir. Yapılan çalışmalarda mide botoksu yapılan hastalarda bu hormonun salgılanmasının azaldığı gösterilmiştir. Böylelikle obezitenin tedavisinde botoks enjeksiyonu, midenin Anteplorik kısmına yapılması, günümüzdeki invazif bariatrik cerrahi girişimlerine kıyasla daha az komplikasyon görülmesi nedeniyle, alternatif bir tedavi yöntemi olarak kabul edilebilir.Yapılan çalışmalarda botoksun etkisinin, işlemden İki gün sonra başladığı ve kilo vermenin ise işlemden yaklaşık 1 ay sonra başladığını göstermiştir. Ortalama 4 ay içerisinde yüzde 15-20 civarında kilo kaybı sağlanabilmektedir. İlk botoks işleminden 6 ay sonra ikinci botoks işlemi yapılabilmektedir. Böylelikle mide botoksunun başarı oranı yükselmektedir" dedi.
NASIL YAPILIR?
"İşlem 15 dakika sürüyor"
Op. Dr. Doğan mide botoksu işleminin yaklaşık 10 ile 15 dakika arası zamanda yapıldığını kaydederek, "Mide botoksu yaklaşık 10 ile 15 dakika arasında sürmektedir. Etkisi genelde işlemden 4 gün sonra ortaya çıkar. İlk etki olarak hastalarda, erken doyma etkisini görüyoruz. Bununla beraber hastalarda açlık hissinin oluşması da gecikmektedir. Buna bağlı olarak da hastalar birinci aydan sonra kilo vermeye başlarlar. Takriben mide botoksu uygulanan hastalarda, kilolarının yaklaşık yüzde 15 ile 20 arasında kilo vermeleri amaçlanmaktadır. Mide botoksunun etkisi yaklaşık 4 ile 6 ay arasında değişmektedir. İşlem sonrasında 2. defa veya 3. defa uygulamalar yapılabilmektedir. Başarı oranları ikinci uygulamadan sonra artma eğilimleri göstermektedir. Hastalarımızın yüzde yetmişbeş ile sekseni, ikinci uygulamadan sonra kilo verebilmektedirler. Mide botoksu uygulamasının en güzel tarafı, mide balonu takılan hastalarda erken dönemde ortaya çıkan bulantı, kusma, karın ağrısı gibi şikayetlerin görülmemesidir. Bugün baktığımız zaman, mide botoksu yapılan hastalar grubunda, mide botoksu uygulamasına bağlı olarak, hiçbir yan etki görülmemiştir. Son derece güvenli ve kolay uygulanabilen bir yöntemdir" diye konuştu.
NASIL YAPILIR? NE ZAMANDAN BERİ UYGULANIYOR?
Op.Dr. Doğan, tarihçesiyle ilgili şunları belirtti: "Mideye uygulanan botoksun, tarihçesine bakarsak yaklaşık 14-15 yıldır uygulanmaktadır. Botoks sinir uçlarına etki eder ve bir takım kasların kasılmasına engel olur. Mide botoksu 2004 yılından beri kullanılıyor. Kabaca anlatmak gerekirse belirli oranlarda botoks maddesinin midenin çıkış noktasına enjekte edilmesiyle biz bu işlemi yapıyoruz. İşlem öncesinde hastaya mutlaka endoskopi yapılıp, midesinin değerlendirilmesi gerekir. Mide içerisinde botoks enjeksiyonuna engel olabilecek bir durum varsa, bunlar ne olabilir mesela mide ülseri olabilir. Mide çıkışında, midenin boşalmasını sağlayan pilor dediğimiz yapının deformasyonu gibi durumlarda mide botoksu işlemi yapılamamaktadır".
Op.Dr. Doğan, obezite hakkında da bilgi verdi. Doğan, obeziteyle ilgili olarak şunları söyledi: ”Vücut kitle endeksi kırkın üstünde olduğu zaman, sınıf 3 obezite kategorisine girmektedir hastalarımız. Bu morbid obezite adını da almaktadır. Bu tür hasta grubunda önerdiğimiz en başarılı tedavi yöntemi, bariatrik cerrahi prosedürlerdir. Ancak günümüzde ameliyat yöntemlerinden korkan veya aşırı kilolu hastalarda ameliyat sonrası gelişecek kompliksyonları, riskleri azaltmak amacıyla bazı ameliyat dışı yöntemleride kullanmaktayız. Bunların başında en fazla kullanılan yöntem mide balonu uygulamasıdır. Şu an mide botoksunu da yaygın bir şekilde kullanmaktayız. Mide botoksu aynı mide balonu gibi hastalara uygulanır. Hastaya endoskopi yapılır. Botoks uygulamasından kabaca bahsedecek olursak. Aslında genellikle plastik cerrahların güzelleşme amacıyla hastalarına uyguladıkları bir yöntemdir. Bu bizim alanımızda, genel cerrahi alanında da uzun yıllardır kullanılmaktadır. Özellikle akalazya hastalığında, anal fissür hastalığında botoks uygulaması yaygın olarak yapılmıştır. Bununla beraber obezitenin tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır."
OBEZİTE NEDİR?
Obezite, biriken fazla vücut yağının sağlık üzerinde olumsuz bir etkisi olabilecek seviyede çok olması nedeniyle kullanılan tıbbi bir durumdur. Bir kişinin ağırlığının kişinin boyunun karesine bölünmesiyle elde edilen bir ölçüm olan Vücut kütle indeksinde (VKİ) genel olarak indeksi 25 kg/m2 ila 30 kg/m2 ve üzeri olanlar obez olarak kabul edilirler. Bazı Doğu Asya ülkelerinde ise daha düşük değerler kullanılmaktadır. Obezite özellikle kalp rahatsızlığı, tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi, belirli kanser türleri ve osteoartrit gibi çeşitli hastalıkların olasılığını artırır.
İndirekt ölçüm yöntemleri
Bu yöntemler klinik araştırmalar dışında genel pratikte kullanımı sınırlıdır. Vücut toplam su ölçümü (işaretli su kullanılarak), ultrasonografi, Bilgisayarlı Tomografi,(CT,BT), Magnetik Rezonans Görüntüleme (MRI), Dual foton absorbsiyometresi indirekt yöntemler arasındadır. Obezitenin belirlenmesinde birçok yöntem kullanılmasına rağmen, pratik olduğu için sık kullanılan en geçerli yöntemler beden kitle indeksi (BKİ) hesaplanması, bel ve kalça çevresi ölçümüdür.
Sınıflama
Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenmiş sınıflamaya göre;
18.5 altında BMI Az kilolu
18.5 - 24.9 Normal Kilo
25.0 - 29.9 Fazla Kilo
30.0 - 39.9 Obez
40.5 'ın üzeri Morbid (ciddî)
50 ve üstü Süper obez olarak belirlenmiştir.
Obezitenin değerlendirilmesinde yapılan ölçümlerde, bel kalça oranının erkeklerde 1’in altında, kadınlarda ise 0, 85’in altında olması gerekir. Bel çevresi ölçümleri obezite tanısı için oldukça pratik bir yöntemdir. Bu doğrultuda erkeklerin bel çevresinin 102 cm’den, kadınların ise 88 cm’den büyük olması şişmanlığın göstergesi olarak metabolik sendrom riskidir.
Beden kitle indeksinin 25 ve üzerinde olduğu durumlarda metabolik sendrom ismi verilen, diyabet, hipertansiyon ve kolesterol gibi hastalık riskleri obezitenin derecesine göre artmaktadır. Yalnız beden kitle indeksini hesaplarken ağırlık ve boy baz alındığından dolayı obezitenin metabolik komplikasyonları ile bağlantılı olan yağ oranı hakkında yeterli bilgi elde edilememektedir. Ayrıca, BKİ hastalığın şiddeti hakkında da bilgi vermez. Daha da önemlisi yaş, cinsiyet ve ırklar arasında da ayrım imkânı sağlamaz. Yağ oranı hakkında yeterli bilgi elde edilemediğinden dolayı beden kitle indeksine ek olarak bel çevresi de ölçülmektedir. Bel çevresi ve bel/kalça oranı ölçümleri yağ dağılımı hakkında fikir edinmemizi sağlar. Obez hastalarda bel çevresinin erkeklerde 102 kadınlarda ise 88 cm’nin üzerinde olması kalp ve damar hastalık riski ile bağlantılıdır. Obezite cerrahisinde tek karar mekanizması Beden Kitle Endeksi olduğundan aslında bu yöntemden çok büyük fayda görecek çok sayıda hasta bu kısıtlama nedeniyle sigorta kapsamında cerrahi tedaviden faydalanamamaktadır.
Kalıtımın etkisi
Yapılan çalışmalar şişmanlık oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin % 25-40 oranında rol oynadığını göstermiştir. Şişman kişilerin çocuklarında şişman olmayanlara göre şişmanlık görülmesi 2-3 kat fazladır. Anne ve babanın her ikisinin şişman olması durumunda çocukların %80' ninde erişkin yaşta şişmanlık gelişir.
Anne veya babadan biri şişman ise %40 Her ikisi normal kilolu ise %10 oranında Çocukluk çağında (3-10 yaş arası) aşırı kilolu olan çocukların %50 sinde erişkin dönemde aşırı kilolu olma riski vardır. Şişmanlığın genetik nedenleri uzun yıllardan beri araştırılmaktadır. Toplumda sık görülen şişmanlığı ortaya çıkaran birçok genetik bozukluk vardır. Fransa ve Almanya da şişman ailelerde yapılan çalışmalarda 10 numaralı kromozomdaki belirli bir alanın şişmanlıktan sorumlu olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu alandaki genlerin incelenmesi ile şişmanlığa neden olan genler daha iyi ortaya çıkarılabilecektir. Bunun yanında tek gen bozukluğuna monogenik bağlı şişmanlıklar da vardır. Şişmanlığın %5 kadarı tek gen bozukluğuna bağlıdır.
Türleri
Elma tipi vücut yağlanması- santral obezite
İlerde sebep olabileceği riskler bakımından obezitenin bünyede oluşturduğu yağlanmanın dağılımı çok önem taşımaktadır. Gövde ve karın bölgesi içinde daha fazla miktarda biriken yağlar; kalp hastalıkları, hipertansiyon, hiperlipidemi ve Tip ll Diabetes Mellitus ile görülen metabolik sendromlar bakımından risk ihtimallerini arttırır. Bu şekilde bir yağ dağılımı gösteren obezite çeşidine elma tipi vücut yağlanması yani, merkezi şişmanlık denmektedir. Bu vücut tipinde karın bacaklardan çok, gövde ve karın bölgesinde bir yağlanma şekliyle kendini gösterir. Metabolik sendrom bakımından daha yüksek bir risk grubuna ait bu hastalarda, karın etrafında belirgin gövdesel yağlanma söz konusudur.
Nedenleri
Obezite hastalığı sık sık ve yüksek oranlarda kalorili beslenme düzeniyle yaşayan, fiziksel olarak etkinliğin ya da egzersiz yapmanın az olduğu kişilerde görülmektedir. Bunun dışında genetik olarak yatkın olma, hormonal bozukluklar, psikolojik sorunlar ve akabinde kullanılan antipsikotik ilaçlar da obeziteyi tetikleyen sebepler arasındadır. Halk arasında, obezite hastalığının metabolizma hızının düşüklüğüyle ilişkili olduğu yönünde bir kanı olsa da, bu aslında nadir görülen bir sebeptir.
Çoğunlukla obezite diğer bir deyişle morbid obezite hastalığından mustarip kişiler vücudunun gerekliliklerini karşılamak için kilosu normal olan kişilerden daha fazla enerji tüketmektedirler. Dolayısıyla obezite hastalığı olan kişilerin bazal metabolizma hızları yükselmiştir. Gelişen teknoloji bireylerin fiziksel olarak bedenlerini kullanma alanını daraltmıştır. Bu da obezite hastalığının artışında yüksek bir etkiye neden olur.