Modern peri masalı…
Modern peri masalı…
Beş gündür Londra’dayım. Tüm dünyanın merakla takip ettiği kraliyet düğününe geldim. Çeyrek takacaktım ama malum altın çok değerlenince vazgeçtim.
Sosyal hizmetlerde çalışan bir annenin ve Hollywood’da ışık şefi olan bir babanın melez kızı olarak dünyaya gelen Meghane Markle, bugün İngiliz Kraliyet Ailesi’nin 6’ncı sıradaki taht varisi Prens Harry ile evlendi. Allah mutlu etsin.
Soyluların son kalesi de düştü diyebiliriz belki. Gitti güzelim prens. Windsor Kalesi’nde gerçekleşen, sade olduğu kadar görkemli de olan düğün; Prens Charles, rahmetli Prenses Diana ve Prens William’dan arta kalan kraliyet kurallarının tamamını yerle bir etti.
Bol dualar ve ilahiler eşliğinde gerçekleşen düğün töreninde, Etta James’den “This little light of mine” şarkısını mı istersiniz, Ben E. King’den “Stand by me”yi mi dilerseniz jazz ve soul müzik türlerinden seçkiler de çalındı. Ah bu arada gelin hanımın bir ateist olduğunu belirteyim. Töreni izlerken beş kez evlendiklerini düşündüm. Ne biçim bir törendir bu? Nikahı kıy kıy bitmedi. Ateist geline eziyet etmek için bu kadar dua ve ilahi okunmadıysa ben de ne olayım!
Baba tarafından Hollandalı, İngiliz ve İrlandalı kanı taşıyan gelin hanımın anne tarafı Afrikalı. Çok değil şöyle bir yüz yıl önce falan Georgia’da kölelikten azat edilmişler.
Damat bey ise babası Charles’ın ve ağabeyi William’ın peşinden giderek ‘mavi kan’ diye tutturmadı ve halktan bir eş seçti. Gerçi Meghane’a halktan demek doğru olmaz. Hanım kızımız çok parlak olmasa da bir aktris kariyerine sahipti (Kraliçe Elizabeth kendine rakip olarak görüp, gelininin oyunculuk kariyerini bitirmesini istemiş olabilir. Biliyorsunuz Kraliçe, Londra Olimpiyat Oyunları’nın açılış seremonisinde bizzat kendi oynamıştı). Meghane Markle, ayrıca, güçlü bir aktivist. Sarayda mavi kandan olmayanlar sevilmez. Kariyer yapan kadınlar sevilmez. Bu kadın hem melez, hem aktris, hem dul (boşanmış biriyle evlenmek de kraliyetin nizamına uymuyor), hem ateist, hem sivri dilli bir aktivist. Allah Kraliçe Elizabeth’e sabır versin.
Çiftimizin nasıl tanıştığına gelirsek… Arkadaşlarının yaptığı bir çöpçatanlık bugün Windsor Kalesi’nde yaşanan rüya düğüne vesile olmuş. Hem bekar arkadaşlarınız var hem de boş boş oturuyorsunuz. Evet, sana diyorum! Bakın millet prens ayarlıyor arkadaşlarına; utanın!
Harry ve Meghane’ın düğünü, Kate ve William’ınki kadar toplumsal bir çılgınlığa dönüşmedi nedense. Yine binlerce insan düğün törenine uzaktan seyirci olarak katılıp, Birleşik Krallığın bayrağını salladı ama bu düğünle yatıp kalkmadılar. Gelin hanımın kalp ameliyatı olan babası düğüne gelemedi. Geleneklere göre, gelini babası damada teslim eder. Hücrelerimizin çekirdeklerine kadar işleyen ataerkil dünyada bir kadın bir erkeğin kütüğünden çıkarılıp, diğerininkine aktarılır çünkü. Kendi babası gelemeyince bu kutsal görev damadın babası Carles’ın üzerine kalmasın mı? Diana’nın saraydaki mutsuzluğundan kaçıp, mutluluğu başka kollarda aradığına dair sayısız dedikodu var. Hatta Harry’nin gerçek babasının Diana’nın tutkulu bir aşk yaşadığı Binbaşı James Hewitt olduğu iddia edilir. Tabii milletin ağzı torba değil ki büzesin!
Charles da Diana’yı aldattı diyebilirsiniz ancak orası biraz karışık. Diana, Charles’ın karısıydı, Camilla ise metresiydi. Ancak Charles’ın Camilla ile ilişkisi daha eski. Neyse sonra onunla evlendi zaten.
Kraliyetin, asaletin köküne kibrit suyu döken Harry’yi yazarken dağıldım ve kraliyet dedikodularının arasında buldum kendimi. Bu modern peri masallarını seviyoruz çünkü küçükken hepimizi bunlarla uyuttular. Arada gerçek olanlarına rastlayınca da gençlik hayal kırıklıklarımızı atıyoruz üzerimizden, daha ne olsun.
Benim asıl takıldığım konu ise insanın kendini soylu ve soysuz olarak ayırabilmiş olması. Kimilerinin mavi kandan olduğuna inanıp bazılarına asalet vermesi kadar; toprak, para pul ve güç de vermesi. Sonra da düğün veya başka bir vesileyle atlı geçişlerini saatlerce bekleyerek, bayrak sallayarak izlemesi. Allah akıl fikir versin! Benim kraliyete, soyluluğa, asalete bakışımı Fransız devrimi özetler. Yemişim kralını! Nasıl bir insan öbüründen üstün olur yahu, manyak mısınız siz?
Bu İngiliz Kraliyet Ailesi var ya… Aslında bunlar Alman, biliyor musunuz? Hepsi mavi kan yüzünden. Kendi ülkelerinde soylu kimse kalmayınca gidip yüzyıllar önce Hannover’dan mavi kan sahibi bir aileyi alıp başa getirmişler. Bu kadar konuşuyorsunuz kraliyet ailesi hakkında da bunların soyadı ne biliyor musunuz? 20’nci yüzyılın başlarında Saxe-Coburg-Gotha idi. Geldikleri Alman hanedanın ismini taşıyorlardı. Birinci Dünya Savaşı başladığında, kraliçenin Almanca ismi üzerine yemin edip cepheye gitmek askerler üzerinde çelişki yaratıyordu. Onlar da kalkıp bir gecede hanedanlığın adını bugün bu düğünün gerçekleştiği kalenin adıyla değiştirdiler: Windsor! Yaa… Hatta şimdiki Kraliçe var ya Elizabeth… Onun kocası Prens Philip’in soyadı ne olsa beğenirsiniz? Mountbatten! Hatta o soyadını daha az Almanlaştırmak için Battenberg’den devşirmişler. Sadece bu mu? Efsanevi Kraliçe Victoria’nın 1840 yılında evlendiği Prens Albert da Alman asıllıdır. Hatta o Windsor’a çevrilen soyadı ondan gelmektedir.
İşte hep bu köklerden dolayı, Buckingham Sarayı’nda kafası attığında rahmetli Diana’nın bunlara “Almanlar!” diye bağırdığı rivayet edilir.
Siz hâlâ soy, sop, asalet peşindeyseniz diyecek lafım yok tabii. Benim anlamak zor.
Prens Charles 1948 yılında doğduğunda sokaklara dökülen İngilizler “Oley! Yıllardır bizi kraliçeler yönetti şimdi sıra kral da” diye sevinç çığlıkları atıyordu. Yani ne kötülüğünü gördünüz Victoria’nın, Elizabeth’in de sokaklara dökülüyorsunuz? Bana sorsanız dünyayı sömürmüşler, ülkede siyasi bir güç olmasalar bile hâlâ toprakların çoğuna sahipler falan diye isyan ederdim ama siz kraliçe ile mutlu olun bana ne!
Ülkeyi yöneten bir hanedan olmanıza gerek yok tabii. Kimileri küçük şeylerle de mutlu oluyor. Köklü bir soyadıyla mesela… Sanayi devriminden sonra burjuva sınıfı yükselirken kimileri gidip bu soylu isimleri ve unvanları satın almış. Şimdi şöyle olmuş o da. Bazı soylular zamanın fırsatlarını kaçırmışlar ve o asil isimleriyle fakirleşmişler. Toprakları sat sat bir yere kadar dayanmışlar. Bir yanda da burjuvazi yükseliyor tabii. Girişimciler, tüccarlar, ithalatçılar, ihracatçılar… Sıradan insanlar da zenginleşmişler böylece. Kapitalizm hepten kötü değil öyle değil mi? Gerekirse soy bile satın alırsın. Yaa… Böyle de çılgın bu insanlık.
Yine de Meghane ve Harry’ye mutluluklar dilerim. Allah bi’ yastıkta kocatsın! Amin!