Mustafa Kemal ve Suriye

Prof. Dr. Metin Hülagü

Prof. Dr. Metin Hülagü

“Despotizmin eline düşmüş ve düşmanın kötü emellerine maruz kalmış mahzun bir milletin sesine kulak verin”

Milli Mücadele sırasında başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Anadolu’da bulunan milliyetçi liderlerin Suriye ile olan ilişkilerine ve Suriyelilerin Milli Mücadele’ye karşı takındıkları tutuma bakıldığı zaman iki tarafın da birbirleriyle yakın bir temas içerisinde oldukları söylenebilir.

Tarihî bağların yanında coğrafî durumun da etkisi ile Suriye halkı Milli Mücadele ile yakından alakadar olmuştu. Özellikle alt ve orta derecedeki Suriyeliler Türk taraftarlıkları ile dikkat çekmişlerdi. Milli Mücadele’ye karşı gösterilen sempati ve tezahürat Şam ve Halep’te belirgin bir şekilde mevcudiyetini ortaya koymuş, istemedikleri bir Avrupa Devleti’nin hâkimiyeti altında yaşamaktansa Türkiye ile birleşmeyi tercih etmişlerdi. Dolayısıyla da hususiyle bu iki şehir ve çevresinde Türk tarafgirliği ve tesiri oldukça etkin ve belirgin bir hale gelmişti. O kadar ki, bölge halkı Faysal’ı, Suriye’yi Fransızlara satmak ve savaş sırasında Türkiye aleyhinde ve İngiltere lehinde bir politika takip etmek suretiyle İslam’a ihanet etmekle suçlayacak kadar ileri gitmiş ve Anadolu’daki harekete karşı duymuş oldukları ilgi ve sempatiyi açıkça sergilemekten kaçınmamışlardı. Şam ve Halep’e ilaveten Nablus kentinde de Türk tesiri etkili olmuştu.

Mustafa Kemal tarafından Şam müftüsüne, Anadolu’da Yunanlılara karşı elde edilen galibiyeti bildiren ve mezkûr müftüden İslam davasının başarıya ulaşmasına vesile teşkil etmesi için mevlit ve dua okunmasını isteyen bir telgraf gönderilmişti. Zafer haberleri Şam ve Halep’te büyük bir sevinçle karşılanmış, şenliklerle kutlanmış, Mustafa Kemal’e Şam ahalisi ileri gelenleri tarafından tebrik telgrafları çekilmiş ve hatta kendisine Seyfu’l-İslam unvanı verilmişti. Ayrıca bu başarıdan dolayı bir kısım camilerde 22 Eylül akşamı mevlit okutulduğu gibi Beyrut’ta toplanan on bin altın lira da yardım olarak Anadolu’ya gönderilmişti.

Özellikle Halep ve Şam bölgelerinde olmak üzere Suriye’de, Anadolu’daki mücadeleye karşı duyulan sempatinin oluşmasında ve gelişmesinde buralarda kurulan cemiyetlerin büyük etkisi görülmüştü. Bu cemiyetlerden biri 1921’de Milli Mücadele taraftarlarının Halep’te kurduğu ve Şam’da da bir şubesinin bulunduğu İstikbal adlı cemiyet olmuştu. Buna ilaveten diğer bir cemiyet ise Türk taraftarı bazı Suriyeliler tarafından kurulan Yakındoğu Kurtuluş Cemiyetiydi. Cemiyet, Anadolu’daki mücadeleyi desteklemeleri yolunda Suriyelileri teşvik etmiş ve bu yönde faaliyetlerde bulunmuştu. Berlin’de kurulup üyeleri değişik İslam ülkeleri ileri gelenlerinden oluşan, Şam’da da bir şubesi bulunan ve Mısır, Ankara ve daha başka yerlerde faaliyetleri olan bir başka cemiyet ise İslam Cemiyeti olmuştu.

İngiliz temsilcilerinin hazırlamış oldukları bir rapora göre, bölge halkını işgalci kuvvetlere karşı ayaklandırmak ve harekete geçirmek üzere Mustafa Kemal tarafından Halep ve Şam’a iki subay gönderilmişti. Ayrıca Mustafa Kemal’in kumandası altındaki ordu ile birlikte hareket etmek üzere tüm Arabistan’da genel bir ayaklanmayı sağlamaya yönelik; karakter itibariyle Avrupa aleyhtarı, özü itibariyle İslami esaslara dayalı bazı planlar hazırlanmıştı. Bu doğrultudaki tasarıları müzakere etmek üzere Şam’da bir de toplantı yapılmıştı. Bu toplantıya Halep Askerî Valisi Cafer Paşa el-Askerî, Halep Tümen Kumandanı Rüştü Bey Safedî, Amman Askerî Valisi Reşit Bey el-Medfaî, Yasin Paşa ve Emir Zeyd’in danışmanlığını yapan Mevlut Paşa da iştirak etmişlerdi.

Bütün bu faaliyetlere ilaveten Mustafa Kemal ayrıca 9 Ekim 1919’da Halep ve Şam’da Suriye halkına hitaben bir beyanname yayımlamıştı. Beyannamesine despotizmin eline düşmüş ve düşmanın kötü emellerine maruz kalmış mahzun bir milletin sesine kulak verin cümlesi ile başlayan Mustafa Kemal Paşa, daha sonra Suriye halkını, Müslümanları birbirine düşüren ve parçalayan çekişmelere boyun eğmemeleri; aralarındaki yanlış anlamaları terk etmeleri; kuvvet ve güçlerini ülkelerini parçalamaya çalışan inançsız düşmana karşı birleştirmeleri ve bu imansız ve İslam düşmanlarının vaatlerine kapılmamaları; bu düşmanların kendi aralarında ittifak ettikleri ve Gladstone’un mevcut uygulamasının bunu anlamaya gayet yeterli bulunduğu noktalarında uyarmış; maksatlarının ülkeyi ve İslam’ı yok olmaktan kurtarmak olduğunu; Allah’ın yardımı ile düşmana karşı savaşmaya karar verdiklerini; Konya ve Bursa’dan düşmanın atıldığını ve hakka güvenen mücahitlerin yakında Arap kardeşlerinin ziyaretine geleceklerini, düşmanı defedeceklerini ve artık dinde kardeş olarak yaşamak gerektiğini ifade etmişti.

Suriye halkına yönelik propaganda faaliyetleri Milli Mücadele’nin sonraki zamanlarında artarak devam etmiştir. Bu propaganda metinlerinin bir kısmı bizzat Mustafa Kemal imzasıyla yayımlanırken bir kısmı da diğer şahıslarca kaleme alınmış ve neşredilmiştir. Türk propagandası yapan neşriyat, ya ücretsiz veya gerçek ücretinin çok altında bir fiyatla halka dağıtılmıştır. Söz konusu propaganda malzemeleri arasında en çok dikkat çekeni Anadolu’da bulunan Şeyh Senûsî ile Mustafa Kemal Paşa ve Selahaddin-i Eyyubi’yi Kuran-ı Kerim kuşatmış bir şekilde gösteren resim olmuştur. Yine Türk ve Arap halklarının kardeşliğini simgeleyen ve üzerlerindeinananlar kardeştir, kardeşlerinizin arasını bulunuz ayetlerinin yer aldığı bayraklar taşınmıştır.   

Mustafa Kemal Paşa Suriye halkına hitaben neşrettiği başka bir beyannamesinde ise yine işgal devletlerinin baskı, zulüm ve tefrikasından bahsetmiş; İslam düşmanlarına karşı askerî ve fikrî dayanışmadan, aradaki yanlış anlaşılmaların terkedilmesinden ve artık gafletten uyanılması gerektiğini belirtmiş, gayelerinin İslam ülkelerinin hâkimiyetini ele geçirmek değil, düşmandan kurtarmak olduğunu belirtmiştir.

Bu dönemde Suriye halkı ile gerçekleştirilen manevî dayanışmaya ilaveten, idarî kademede olan ve önder durumunda bulunan kimseler ile de askerî ve siyasî yakınlaşma söz konusu olmuştur. İşgal devletlerinin Türkiye ve Suriye topraklarının büyük bir kısmını kontrolleri altına almaları ve daimi bir genişleme faaliyeti içerisinde bulunmaları, özellikle Fransa’nın Suriye topraklarının tümünü işgale yönelik tutumu Türkiye ve Suriye yetkililerini adeta askerî dayanışma ve yardımlaşma içerisine girmeye zorlamıştır.

Suriyeli milliyetçiler Mustafa Kemal’i Irak ve Çukurova’daki İngiliz ve Fransız nüfuzunu ortadan kaldırmak gayesiyle kendileri ile işbirliğinde bulunmaya çağırmışlardır. Mustafa Kemal Paşa her fırsattan yararlanarak Halep, Şam ve diğer şehirlerde dağıttırdığı bildirilerle Suriyelileri Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak suretiyle silahlarını ülkelerini parçalamak isteyen “hainlere” çevirmeye davet etmiştir. Yine o, Suriyelilere, Fransızlara arkadan saldırarak kıyamda bulunmalarını önermiştir.

Mustafa Kemal, Suriye milliyetçileriyle olan yazışmalarında, Suriye, Irak ve Türkiye arasında, bu ülkeler özgürlüğe kavuştuktan sonra, bir konfederasyon kurulması yönünde milliyetçi örgütler tarafından ileri sürülen önerileri kabule hazır olduğunu da bildirmiştir. Suriye basını ise Müslümanlara, bağımsız durumdaki tek İslam ülkesi olan Türkiye’nin etrafında toplanmaları doğrultusunda sürekli olarak uyarıda bulunmuş, Feta’l-Arab, Umran, Muktabas, ve Tunus’ta yayımlanan El-Vezir ve Umma gibi gazeteler, Milli Mücadele propagandası yapmış, Müslümanları Mustafa Kemal Paşa ve Halife’nin etrafında birleşmeye davet etmişlerdi.

Suriyelilerin Türkiye ile olan münasebetleri sonraki yıllarda da aynı sıcaklıkla devam etmişti. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sadakat ve bağlılık mektubu dahi gönderebilmişlerdi.

 

Diğer Yazıları