Napalm bombası nedir?
TSK'dan son dakika açıklaması... Terör örgütlerinin propagandaları neticesinde TSK'nın biyolojik silah kullandığını iddia etmişlerdi. Ancak bu hain iddialar kesin bir dille reddedildi. Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK/PYD ve onların yandaşları tarafından sosyal medyada ürettikleri "Siviller vuruluyor", "kitle imha silahları kullanılıyor" türünden yalanlara açıklama ile cevap verdi. Vatandaşlarımız ise napalm ve biyolojik silahları merak ediyor. Napalm bombası, belirli sayıda yanıcı sıvıların pelteleştirilmiş benzin ile karışımı. Peki, Napalm bombası nedir? Biyolojik silah nedir? Detayları haberimizde bulabilirsiniz...
Vatandaşlarımız merakla araştırdığı napalm bombası nedir? TSK'dan son dakika açıklaması... Açıklamada, Zeytin Dalı'nın hedefinin teröristler olduğu ve kesinlikle sivil unsurların hedefleri arasında bulunmadığının belirtildiği açıklamada, "Hava Kuvvetlerimiz tarafından, napalm, kimyasal, biyolojik ve benzeri, uluslararası hukuk ve anlaşmalar tarafından yasaklanmış mühimmat kullanılmamaktadır." denildi. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından her zaman olduğu gibi Zeytin Dalı Harekatında da sadece teröristler hedef alınmaktadır. Sivil/masum insanlar kesinlikle hedef alınmamaktadır. Peki, Napalm bombası nedir? Biyolojik silah nedir? Detayları haberimizde bulabilirsiniz...
NAPALM NEDİR?
Napalm bombası, belirli sayıda yanıcı sıvıların pelteleştirilmiş benzin ile karışımı.
II. Dünya Savaşı'nda, Harvard Üniversitesi'nden Louis Fieser'in başkanlık ettiği bir kimya grubu tarafından geliştirildi. İlk olarak Pasifik'te Tinian Savaşı'nda kullanıldı. Vietnam Savaşı fotoğrafçısı olan Nick Ut, bir sözünde "Napalm hayal edebileceğiniz en korkunç silahtır. Su 100 derecede kaynar, napalm 800-1200 derece sıcaklık üretir." demiştir. Bazı durumlarda, hızlı öldürdüğünden dolayı kurbanlar fazla acı çekmez. Fakat sağ kurtulanlarda 3. ve 2. dereceden yanık oluşur.
ABD, Vietnam Savaşı'nın sonlarına doğru daha güçlü bir Napalm'e ihtiyacı olduğunu, başlıca Napalm tekeli olan DOW Chemical'a bildirdi. Böylece daha korkunç olan Napalm-B karışımı ortaya çıktı. Bu karışımda ana yanıcı madde olarak, geleneksel Napalm'den daha farklı bir yön çizilerek KEROSEN (Uçak Yakıtı jp-4 jp-8 vb.) kullanıldı. Bu da daha yüksek bir ısı ortaya çıkmasını sağladı. Hiçbir uluslararası kanun askeri amaçlı Napalm kullanımını yasaklamıyor[1]fakat sivil halka karşı kullanım 1980 yılında Birleşmiş Milletler kararıyla yasaklanmıştır
BİLEŞENLERİ
Günümüzde kullanılan Napalm-B (Süper Napalm)'nin bileşenleri şunlardır:
%60 benzin (Araç yakıtı ya da JP-4* Uçak yakıtı)
%40 benzen (Kullanımı zorunlu değildir, bileşende bunun yerine %100 benzin de kullanılabilir.)
Jel kıvamına gelinceye kadar Polistiren
Polistiren, petrolden elde edilir ve plastik enstütülerinde kullanılır. PS kısaltması ile anılır. Erime noktası 200-300 C'dır. Birçok alanda kullanıldığından kolayca elde edilir.
BİYOLOJİK SİLAH NEDİR?
Biyolojik silahlar türlerine göre şu şekilde tanımlanabilirler:
Mikroorganizmalar: Hedef canlıya yerleşerek gelişen ve bu canlının ölümü veya etkisiz hale gelmesiyle sonuçlanan bir hastalık tablosu ortaya çıkaran çok küçük canlılardır. Bu mikroplar doğal halde olabildikleri gibi genetik olarak değiştirilmiş halde de olabilirler.
Biyolojik olarak üretilen biyo-aktif maddeler: hedef canlıyı öldüren veya etkisiz hale getiren genellikle (her zaman değil) bir mikrop tarafından üretilmiş maddelerdir. Bu grupta çoğunlukla toksinler bulunmakla birlikte diğer biyolojik maddeler de bulunabilir (hormonlar, nöro-peptitler, sitokinler gibi).
Yapay olarak üretilmiş biyolojik madde taklitleri: Günümüzdeki teknik ve bilimsel gelişmeler sayesinde canlılara zararlı olan biyolojik maddelerin etkilerini taklit edecek yapay maddelerin üretilmesi ve üretilen bu maddelere, istenilen özellikteki canlılarda etkili olabilecek nitelikler kazandırılması mümkündür (örneğin belirgin genetik özellikleri bilinen bir insan ırkına etkili olmaları sağlanabilir.
Son iki tanımda yer alan biyolojik silahların, kimyasal silahlardan farkı üretim şekillerindedir. Bu iki tanımda yer alan silahlar "biyolojik kimyasal silah" olarak da adlandırılabilir. Kimyasal silah, bir kimya bölümünde üretilir ve üretim aşamasında hiç bir zaman canlı bir organizma kullanılmaz. Bunun yanında biyolojik silahların üretiminde kimyasal yöntemlerden de yararlanılabilir; örneğin çok hızlı bozunan bir biyolojik silah hammaddesinde gerçekleştirilecek kimyasal işlemler sayesinde bu madde daha uzun ömürlü hale getirilebilir.
TARİHTE BİYOLOJİK SİLAHLAR VE BİYOLOJİK SAVAŞLAR
Biyolojik savaş: "insan veya hayvanlarda ölüme veya bitkilerde hasra neden olmak amacıyla, biyolojik maddelerin kullanılması" şeklinde tanımlanır. Bilindiği kadarıyla ilk biyolojik silah 1346 yılında Karadeniz'in Kaffa limanında (Kırım), pire taşıyan sıçanlar düşmanlara veba hastalığını bulaştırmak amacıyla kullanılmıştır. Tatarlar kuşattıkları Ceneviz kalesinin duvarlarının üzerinden hastalık taşıyan ölü sıçanları şehrin içine atmışlar ve sonunda şehri ele geçirmişlerdir.
Diğer bir biyolojik silah kullanma girişimi 1754 - 1767 yılları arasında gerçekleşti. Fransızlarla Amerikan Yerlileri arasındaki savaş sırasında İngilizler tarafından yerlilere verilen battaniyeler çiçek hastalığı etkeni taşıyordu. Sonuçta bir çok yerli çiçek hatalığından öldü, ancak çiçek hastalığının yerlilere battaniyelerle mi yoksa hastalıklı Avrupalılarca mı bulaştırıldığı tam olarak açıklığa kavuşmadı.
Japonlar 1932 yılında insanlar üzerinde dehşet verici biyolojik silah deneyleri gerçekleştirdiler. "Birim 731" adı verilen Çin bölgelerinde gerçekleştirilen bu deneyler sırasında en az 11 Çin şehrine şarbon, kolera, şigella, salmonella ve veba hastalığı etkeni bulaştırıldı ve en az 10 bin kişi bu denemeler sırasında öldü.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), 1943 yılında Detrick Kamp'ında (Maryland) saldırıya yönelik biyolojik savaş çalışmaları başlattı. 10 yıl sonra savunmaya yönelik çalışmalar başladı. 1969 yılına kadar ABD; şarbon, botulism (bir çeşit ağır gıda zehirlenmesi), tularemi, bruselloz, Venezuella at ensefaliti ve Q-humması etkeni olan mikroorganizmaları silah / bomba haline getirdi. Yine aynı yıl içerisinde ABD başkanı Nixon tarafından saldırıya yönelik biyolojik silah progr***** son verildiği açıklandı. 1972 yılında Cenevre'de Biyolojik Silahlar Antlaşması imzalandı; buna göre biyolojik silahlar hiç bir zaman geliştirilmeyecek, üretilmeyecek, stoklanmayacak, bir şekilde temin geçirilmeyecek veya kullanılmayacaktı.
Ancak bu antlaşmaya rağmen biyolojik silahların kullanımı devam etti. Güneydoğu Asya'daki çatışmalar sırasında 1974 - 1981 yılları arasında binlerce insanın, "sarı yağmur" olarak bilinen "Trichothecene mikotoksinleri"nin saldırılarda kullanımı sonucu öldüğü sanılmaktadır. 1978 yılında Bulgar muhalif Georgi Markov, keneotu tohumunda bulunan ve zehirli bir madde olan "risin" içeren "şemsiye silahı" mermisi ile baldırından vurularak öldürüldü. Bundan bir yıl sonra 1979 yılında eski Sovyetler Birliği 'nin Sverdlovsk şehrindeki bir biyolojik silah araştırma merkezinden kaza ile havaya yayılan şarbon basili sporlarını soluyan kişilerden en az 66'sı öldü.
Irak 1991 yılına kadar şarbon, botulinium toksini ve aflotoksini bomba haline getirdi. Körfez Savaşı sırasında bunların kullanılmadığı ve 1996 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilgili tesislerin imha edildiği belirtilmektedir.
Son olarak 20 Mart 1995 tarihinde, Tokyo'da bir Japon metrosuna Aum Shinrikyo tarikatı mensuplarınca atılan kimyasal sarin (sinir) gazı bombasının içerisinde şarbon, botulism ve Q humması içeren biyolojik silah parçacıkları tespit edilmiştir, bu saldırıda 12 kişi ölmüş, 5500 kişi yaralanmıştır.