NARİN’DEN KALANLAR…
Şu ana kadar yazmadım. Elim varmadı. O kadar derin bir teessür içinde idim ki, tıpkı aziz milletimiz gibi…
Diledim ki, Narin sağ salim bulunsun, okuluna, arkadaşlarına, ailesine kavuşsun…
On dokuz gün sonra dere yatağında, küçük bedeni cansız bir şekilde bulunduğunda infialim yine aziz milletimizle aynı idi, bunu yapanlar bir an evvel bulunsun ve hakettikleri cezayı alsın…
Uzmanlık, kararlılık, bilginin ve teknolojinin kullanımı; adeta bir ‘omerta’ kararı alınan, kimsenin konuşmadığı, arama faaliyetlerinin ısrarla sabote edildiği, yanlış yönlendirildiği dolayısıyla muammaya dönüşen konunun çözümünü beraberinde getirdi.
Zaman zaman ‘biri bizi gözetliyor’ diyerek hayatımıza dahil ettiğimiz teknolojileri tenkit etsek de, teknoloji olmasa, itirafçı olarak anılan kişiye ulaşılamayacaktı.
İtirafçı dediysek, öyle yaşananları vicdanına, onuruna yediremediği için çıkıp da konuşan biri değil…
İtirafçı, cesede ulaşıldıktan sonra kamera kayıtlarının incelenmesi ile kaçacak deliği kalmayan biri…
Demek ki, artık sadece büyük şehirlerde değil, en ücra memleket köşelerinde bile toplumun huzuru, güvenliği için teknolojiye ihtiyaç var…
Narin, bu milleti doğusuyla, batısıyla, kuzeyi ile güneyi ile birbirine kenetledi.
Azız milletimiz tek yürek oldu.
Dualarda buluştu.
Bu milletin kederde, tasada, kıvançta; kaderde birlikteliğini bir kez daha gösterdi.
Etle tırnak gibi ayrışmazlığını bir daha tescilledi…
Narin, ‘su uyur düşman uyumaz’ sözünü bir kez daha haklı çıkardı.
Bu ülkenin, milletin birlik ve beraberliğine ne kadar acımasızca saldırılabileceğini gördük bu vesile ile…
Düşünün ki, milyonlarca bot hesap ve milyonlarca fake mesaj ile ortalık bulandırılmak, milletimiz birbirinden ayrıştırılmak istendi…
Etnik, dini, siyasi pek çok gerçek dışı mesaj ile aziz milletimizin aynı yönde birleşen duyguları torpillenmek istendi…
Narin’in üzüntüsü, yeisi, kederi ile tek yürek olan milleti bölmek için yine aynı yapılar çıktı karşımıza… Aynı aşağılık, aynı onursuz, duyarsız yapılar…
Konuyu siyasal bir sorun haline getirmek, sokakları hareketlendirmek, kardeşi kardeşe düşürmek için ne çok taklalar attılar…
Çocuk yaşta ailelerinden kopardıkları bu ülkenin evlatlarını dağlara kaçıran, terör aparatı haline getiren eli kanlı katiller sürüsü ve onların uzantıları, kendilerinden yıllardan beri evlatlarını isteyen ailelere bir kez bile kulak kesilmezken, birden bire Narin üzerinden çocuk hakları savunucusu haline geldiler…
Narin vesilesiyle görüldü ki, terör örgütü ve hempalarının derdi çocuklarımız değil, huzurumuz ve güvenliğimiz değil; birlik ve beraberliğimizi yok etmektir…
Narin üzerinden bu ülkenin her ferdinin yüreklerinin aynı yönde atması korkuttu, panikletti onları…
Yine büyük bir üzüntü ile gördük ki, bu ülkenin en eski partisi, DEM’siz hareket edemiyor, mesaj veremiyor, siyaset yapamıyor…
Oysa ki, beklenirdi ki, Cumhurbaşkanı, tüm kabine üyeleri, yargısı, jandarması, emniyeti, devletin bütün imkânları seferber edilmiş ve Narin aranırken, tıpkı MHP gibi, tıpkı BBP gibi ve diğerleri gibi birleştirici, bütünleştirici, akıl ve teenni içeren mesajlar versinler…
Ama içlerine o kadar DEM yerleşmiş ki, ölçüyü, endazeyi oradan alıp konuşuyorlar… Bu da yakışmıyor… Sonra da dönüp diyorlar ki, üç ay önce Türkiye’nin en büyük partisi görünüyorduk, ne oldu?
İşte bu oldu…
Narin’de bile akıl tutulması yaşayan bir ana muhalefet…