1958 yılında dünyaya gelen Necdet Adalı, 12 Eylül darbesinde idam edilen Kurtuluş Hareketi lise kanadı Dev-Lis'li Devrimci militandır. 12 Eylül darbesinde ilk idam edilen şehidimizdir. Adalı 1977 yılında Ankara'da Yıldırım Beyazıt Lisesi’nde öğrencilik hayatına devam ederken İsmetpaşa'da bir kahvehanenin taranması olayı sonrasında yargılanarak, tutuklandı.
Necdet Adalı kimdir? Nerelidir?
Necdet Adalı kimdir? 12 Eylül darbesinde ilk idam edilen şehitlerimizden olan Necdet Adalı'nın son mektubu oldukça yürek burkmuştu. Necdet Adalı nerelidir? Neden idam edildi? Detaylar haberimizde…
Ulucanlar Cezaevi'nde tutuklu bulunan Adalı, bu esnada gerçekleştirilen bir firar eylemine "nasıl olsa suçsuzluğunun anlaşılacağını" ileri sürerek katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme başkanı Albay Hamdi Sevinç'in Adalı'nın suçsuz olduğunu ileri sürmesine rağmen mahkeme heyeti tarafından suçlu bulundu. Karara şerh koyan Sevinç bu tutumu nedeniyle ceza alarak daha sonrasında görevinden istifa etti. Adalı, 8 Ekim 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi'nde asılarak idam edildi.
Nevzat Çelik'in yazdığı ve daha sonra Ahmet Kaya tarafından bestelenen "Şafak Türküsü" şiiri Adalı için yazılmıştır.
NECDET ADALI MEKTUBU
“Sevgili anneciğim ve babacığım,
Sizleri ve ezilen halklar adına mücadeleyi, erken bırakmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama bundan ve içinde bulunduğum durumdan dolayı hiçbir zaman pişmanlık duymadan ve şu kısa yaşamım içersinde hiçbir şahsi çıkar gözetmeden ezilen halklar adına verilen mücadelede yerimi almaya çalıştım ve bundan dolayı gurur duyuyorum. Hâkim sınıfların göstermek istediği gibi bizler hiçbir zaman savunmasız insanlara karşı katliam girişiminde bulunmadık. Fakat onların bizi böyle göstermeleri ve faşistlerle bizi aynı kefeye koyarak cezalandırmaları, bizim nezdimizde ezilen halkların mücadelesine yapılan bir saldırıdır.
Anneciğim ve babacığım; sizlere kısaca bahsettiğim gibi hiçbir pişmanlık duymuyorum. Sizlerin de ezilen halklar uğruna verilen mücadelede katledişimden dolayı üzülmemenizi ve bundan gurur duymanızı bekliyorum. Ağabeylerime ve ablalarıma da yazmak isterdim fakat buna olanak yok. Kendilerine çok selamlar. Burada satırlarıma son verirken, hürmetle ellerinizden öperim. Arkadaşlara selam. Hoşçakalın.”
…Havalandırmanın ortasına darağacı kurulmuştu. Darağacının altında bir tane masa, onun üzerine bir tane sandalye konmuştu. Necdet koşarak sehpaya çıktı. Yağlı ipi kendisi boğazına geçirmeye çalıştı. Ama elleri arkadan bağlıydı. Bu arada gür bir sesle “Yaşasın Türk ve Kürt Halklarının Kardeşliği” diye slogan attı.
İp boğazına geçirilmişti. Tam bu anda “Kahrolsun Faşizm!” sloganını üç sefer peş peşe attı. Kahrolsun sömürgecilik. Yaşasın anti-emperyalist, Anti-oligarşik Halk Devrimi... İşte tam o andı. Ve o anda da tereddüt etmedi. Sandalyesini tekmeledi. Sandalye düştü ama sandalye düşmesine rağmen Necdet’in uzun boyu aşağı sarktı. Ayaklarının ucu masaya değiyordu. O anda cellât telaşlandı. Necdet’in ayakları altındaki masayı çekmekte heyecanlanmıştı. İp boğazını iyice sıkmış olmasına rağmen Necdet kendi kendini boşluğa bıraktı.
Ve sonra öylece dinginleşti.
08.10.1980 Ankara gece saat: 03.40