NÜKLEER SANTRAL KARŞITLIĞININ ARKASINDA BILDERBERG Mİ VAR?
20’li yaşlarımın başında nükleer enerji karşıtıydım. Hatta 2000 yılında Akkuyu’ya gidip protesto eylemi yapmışlığımız bile var. Çünkü nükleer kötüydü. Tehlikeliydi, çevreye zarar verebilirdi. Hem Çernobil yaşanmamış mıydı? Yaşanmıştı. Bizim de başımıza gelebilirdi.
Yıllarca buna inandım. Ta ki, 2006 yılında 2 yıl önce Kovid’den kaybettiğimiz Ali Külebi ile tanışana kadar. Külebi soyadı tanıdık gelecektir. Kendisi edebiyatımızın önemli isimlerinden Cahit Külebi’nin oğluydu. Ali ağabey, kendi alanında en az babası kadar önemli bir isimdi. Donanımlı, bilgiliydi. TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi’nin başındaydı. Cumhuriyet Strateji ekini çıkaran ekipteydi. Stratejiye çok hakimdi. Ali ağabey ile TUSAM’a gittiğimde saatlerce sohbet ederdik. Büyüğümdü, dinlerdim. Bir gün konu nükleerden açıldı anlatmaya başladı. Ağzım açık dinlemiştim. Nükleer enerji ile ilgili doğru zannettiğimiz yanlışları madde madde anlattı.
Dünyadaki enerji üretiminde nükleer enerjinin payını, dünyadaki nükleer santral sayısını, hangi ülkelerin hangi ülkelerde nükleer karşıtı eylem yaptığını, nükleer enerjinin hangi alanlarda kullanıldığı gibi…
Ben de o bilgilerden sonra Türkiye’nin de nükleer enerji sahibi olması gerektiğini savunmaya başladım. Bu vesileyle Ali Külebi ağabeye tekrardan Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun.
Neden mi bunları hatırladım?
Geçenlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, sosyal medya adresinden Akkuyu santraline ilk nükleer yakıtın 27 Nisan’da geleceğini duyurdu ve “Böylece Akkuyu, nükleer tesis statüsü kazanacak" dedi.
Hemen arkasından Yedili Masa’dan CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, iktidara gelmeleri halinde Akkuyu ve Sinop nükleer enerji santrali projelerini uluslararası yükümlülükler dahilinde iptal edeceklerini söyledi.
Yedili Masa’nın son ortağı HDP (Yeşil Sol Parti)’nin seçim bildirgesinin 67’inci sayfasında da “Nükleer santral projelerini ve anlaşmalarını iptal edeceğiz”
Nükleer enerji, yüksek petrol fiyatlarıyla başa çıkmak ve bazı ülkelerde enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla bir alternatif olarak ön plana çıkmaktadır. Nükleer enerji santralleri sermaye yoğundur ve nükleer enerji üretim maliyeti kömür, doğal gaz ve petrol fiyat değişikliklerine göre daha az değişkendir. Bunun yanında nükleer santrallerin hammaddesi olan uranyum kaynakları bol miktarda ve dünyanın çeşitli yerlerinde geniş olarak dağılmıştır. Dahası, nükleer enerji santralleri alternatif kaynaklara göre enerji talebindeki hızlı büyümeye karşı daha caziptir, enerji arzı güvenliğinde üstündür, hava kirliliğini ve sera gazı emisyonlarını da azaltmaktadır.
Elbette riskleri bulunan ama ABD, Fransa, Japonya, Almanya, Rusya hatta Ermenistan gibi çok sayıda ülkede bulunan nükleer santral, Türkiye açısından önemli bir enerji üretimini sağlayacak, dışa bağımlılığı azaltacak. Bu da özellikle sanayiye ciddi katkı yapacak.
İşin püf noktası da burası.
Daniel Estulin, neredeyse hayatının merkezine Bilderberg Grubu’nu araştırmaya vakfetmiş Litvanyalı bir araştırmacı. Estulin’in, “Kulüp Bilderberg” kitabı Türkiye’de 2007’de yayımlandı.
ABD Dış İlişkiler Konseyi, Üçlü Komisyon ile birlikte ABD’nin emperyalist yapılanmasını yöneten kişilerin dünya planlaması için kurduğu üçüncü yapı olan Bilderberg ile ilgili çok sayıda kaynak var. Estulin’inki ilginç bilgiler olanlardan. Çünkü Estulin yıllar süren araştırma süreci boyunca Bilderberg toplantılarına gizlice sızmaya çalışmış, çok sayıda dökümana ulaşmış biri. Kitabında bunları aktarıyor.
Kitap ABD karşıtı ülkelerde ciddi ilgi çekti. Örneğin Küba’nın eski Devlet Başkanı Fidel Castro, Komünist Parti’nin gazetesi Granma'daki sekiz sayfalık yazısının üç sayfasını bu kitaba ayırmıştı. (Bkz. https://www.huffpost.com/entry/bilderberg-group-book-fas_n_687109 )
Gelelim kitabın nükleer enerji ile ilgisine. Kitabın 60 ve 61’inci sayfalarında nükleer enerji ile ilgili çok ilginç detaylar var. Başta ABD olmak üzere Yeni Dünya Düzeninin sahiplerinin nükleer çalışmaları engellemeye çalıştığını belirten Daniel Estulin, İngiliz MI6 ajanı John Coleman’ın şu tespitine dikkat çekmiş: “(…) Coleman’a göre, nükleer reaktörlerin bol miktarda ucuz elektrik enerjisi üretmesi ‘Üçüncü Dünya ülkelerini geriletilmiş konumlarından çıkartacak anahtar etkendir. Ucuz ve fazla miktarda elektrik üretecek nükleer enerjiyle Üçüncü Dünya ülkeleri, kendilerini boyun eğmeye zorlayan ve bağımsızlıklarını tehdit etmeye başlayan Birleşik Devletler dış yardımına muhtaç halde olmaktan zaman içinde kurtulacaktır. Daha az dış yardım, ülkenin ulusal kaynaklarını IMF aracılığıyla daha az denetleme ve halklara daha fazla özgürlük anlamına gelir.”
Estulin hemen birkaç paragraf sonrasında yeniden vurgulamış:
“Bilderberg ideallerine göre atom enerjisi ve nükleer enerji, Gezegen’in yoksul ulusları için olan bir şey değildir. Bu daha ziyade, boyun eğmekte isteksiz Üçüncü ve Dördüncü Dünya ülkelerini tehdit etmekte kullanılacak nihai ve kesin etkili bir silahtır.”
Özetle Daniel Estulin, nükleer enerji sayesinde enerji gücü artan Üçüncü Dünya ülkelerinin güçleneceğini, bunun da Batı’nın emperyalistlerinin işine gelmediğini, bu yüzden de Bilderberg Kulüp’ün üyeleri aracılığıyla bu faaliyetlerin engellendiğini yazmış.
CHP’nin çok tartışılan Genel Başkan Dış Politika Başdanışmanı Ünal Çeviköz’ün de Bilderberg’e çağrıldığını hatırlatmakta fayda var.
İnsan ister istemez, “Birilerinin Türkiye’de nükleer santral istememesinin nedeni acaba sanayileşmeye engel olmak mı” sorusunu sormadan edemiyor.