Nuri Killigil kimdir? Tarihteki önemi nedir? Nuri Killigil tabancası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün yaptığı konuşma büyük merak konusu oldu. Erdoğan konuşmasında, Türk savunma sanayisi tarihinde önemli bir isim olan Nuri Killigil'den bahsetti. Erdoğan'ın Nuri Killigil hakkında söyledikleri araştırma konusu oldu. Peki, Nuri Killigil kimdir? Türk tarihi için önemi nedir? Merak edilen bütün detaylar haberimizde...
Cumhubaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı konuşmada, Türk savunma sanayisi tarihinde önemli bir isim olan Nuri Killigil'den bahsetti. Erdoğan'ın Nuri Killigil hakkında söyledikleri vatandaşlar tarafından büyük merak konusu oldu. Peki, Nuri Killigil kimdir? Türk tarihi için önemi nedir? Merak edilen bütün detaylar haberimizde...
NURİ KİLLİGİL KİMDİR?
Nuri Killigil 1881 yılında İstanbul’da doğmuş, 1949 yılında yine İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Osmanlı Ordusu komutanı ve cumhuriyet döneminde tüccâr, yatırımcı ve sanâyici. Enver Paşa’nın kardeşi olan Nuri Killigil, I. Dünya Savaşı’nın sonlarında Azerbaycan’a hakim olan Rus ve Ermeni birliklerinin Mart Olayları adı ile anılan Müslüman katliamları yapmaları üzerine, Kafkas İslam Ordusu adında Osmanlı, Azeri ve Dağıstan askerlerinden oluşan bir ordu ile Azerbaycan’ı işgalden kurtarma harekâtı başlattı. Bu ordunun önünü kesmek ve Azerbaycan’ı kontrol eden Rus ve Ermeni birliklerine yardım etmek için İngilizler Bakü’ye küçük bir kuvvet yollamışlardı. Fakat Nuri Paşa’nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’nun Azerbaycan genelinde büyük destek bulup güçlenmesi üzerine Bakü Muharebesi’nde yenilip buradan çekildiler. 15 Eylül 1918’de Bakü’nün kurtarılmasından sonra ekim ayında bir Osmanlı müfrezesi Dağıstan’a geçerek orayı da Rus işgalinden kurtardı. Ne var ki, Suriye cephesinde, Liman von Sanders komutasındaki Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu’nun, Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordusu karşısında Nablus Hezimetine uğraması sonucu Mondros Mütarekesi yapıldı. Mütârekenin ardından, Enver Paşa ülkeyi terk etti. Türkiye, Moskova Antlaşması ile Azerbaycan’ı Sovyetler Birliği’ne terk etmesi üzerine Kafkas İslâm Ordusu da dağıldı.
Savaştan sonra Almanya’da yaşayan Nuri Killigil, 1938 yılında Türkiye’ye döndü ve Zeytinburnu’nda kok kömürü satan bir şirketi satın alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürdü. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başladı.
1941 yılında Nuri Killigil, Ankara’daki Alman büyükelçisi Franz von Papen ile görüşmeye başladı ve Türkiye’de Turancı harekete gizli destek vererek Almanların müttefikliğini kazandı. Nuri Paşa’nın görüşleri, Alman Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye işlerinden sorumlu müsteşarı Ernst Woermann tarafından rapor haline getirilip, Almanya’da Turancılık Masası’nın ve SS Doğu Türkistan Alayı’nın kurulmasına öncülük etti.
Nuri Paşa, Türkiye ile bütünleşecek diğer Türk halklarının ilk olarak Türkiye sınırlarına yakın yaşayan Azerilerle Türkmenler olacağına inanıyor, bunlardan sonra da Tataristan’a kadar uzanan bölgede yaşayan diğer Türk halklarının bütünleşeceğini öngörüyordu. Bunun sebeple Türkiye, Almanya ile birlikte Sovyetler Birliği’ne karşı savaşmalı, Almanlar da Türk asıllı Sovyet esirlerinden ordu kurup Türkiye’nin emrine vermeliydi. Almanların bu görüşlere karşı şüphelerini giderebilmek amacıyla, Osmanlı ordusunda bu fikirleri paylaşan subayların çoğunlukta bulunduğunu, hükümetin bu görüşmelerden haberdar olduğunu, halkın ise bu fikirleri çabukça benimseyeceğini öne sürdü.
Daha sonra Killigil fabrikasını genişleterek Sütlüce’ye taşıdı, yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı. Bir süre sonra fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan etti. Fakat üretim gizlice devam etti.
1944 senesi sonuna doğru savaşın Almanya tarafından kaybedildiği anlaşıldığında İsmet İnönü ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Almanya’yı destekleyenlere karşı sert tedbirler almaya başladı. Bu arada, 2 Mart 1949 günü saat 17.10’da fabrikada faili meçhul peş peşe üç büyük patlama meydana geldi. İlk patlama kimyahanede olmuştu. Oradan cephane deposuna sıçrayan ateş, mühimmatın patlamasına yol açmış, ertesi gün bile duman ve patlamalar devam etmişti. Barut kokusu, Galata köprüsünden hissedilmekteydi. Fabrika çevresi, kordon altına alındı. İçişleri bakanı, Ankara'dan gelerek tahkikatla bizzat ilgilendi.
Aralarında Nuri Killigil’in de bulunduğu 27 kişi bu patlamada hayatlarını kaybetti. Nuri Killigil’in cesedi bulunamadı ve boş tabutla defnedildi. Patlamanın kimler tarafından gerçekleştirildiği ise meçhul kaldı. Olayın siyâsî bir sabotaj olduğu da iddia edildi. 18 Mart'ta olay mecliste görüşülürken, bazı milletvekillerinin “hadise örtbas edilmeye çalışılıyor” diye itiraz etmeleri, bu ihtimalin gözden uzak tutulmadığını gösteriyor. 23 Mart'ta başbakan, mecliste açıklamalarda bulundu. Bu açıklamanın arkasından yapılan kapalı celsede ne konuşulduğunu ise hiç kimse bilmiyordu. Bilinen şey, müzakerelerin olayla ilgili olduğuydu.
NURİ KİLLİGİL TABANCASI NEDİR?
Nuri Killigil tarafından sınırlı sayıda üretilmiş 9 mm çapında, yarı otomatik tabancadır. Zamanının ilerisinde bir tasarıma sahiptir. Mükemmel durumda saklanmış bir örneği İstanbul Harbiye Askeri Müzesi’nde bulunabilir. Tabanca, Nuri Killigil’in mirasçıları tarafından müzeye bağışlanmış ve özel kutusunda ilk günkü gibi saklanmaktadır. Yedek şarjörü ve mermileri ile bir arada görülebilir.
TÜRK SAVUNMA SANAYİİ
Türk savunma sanayiinin temeli Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme devrine kadar uzanmakta olup, top ve savaş gemileri gibi çağın en önemli harp araç ve gereçleri tamamen yerli imkanlarla üretilmiştir. Bu dönemde, “Tophane-i Hümayun” İmparatorluk silah sanayiinin temelini oluşturmuş ve bir defada 1060 top döküm ve ayda 360 kg barut üretim kapasitesine ulaşılmıştır. Ayrıca, savaş gemisi üretim kapasitesi ve teknolojik düzey de Avrupa ülkelerinin çok ilerisinde olmuştur. İnebahtı Savaşından sonra tamamen yok olan İmparatorluk Donanmasının, beş aylık bir dönemde 200 gemi olarak yeniden inşa edilmesi, Osmanlı Tersanelerinin üretim kapasitesinin boyutunu ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, Türk savunma sanayii 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’daki teknolojik gelişmelerin dışında kalmaya başlamış ve Birinci Dünya Savaşı sırasında etkinliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilk yıllarında savunma sanayiine ilişkin ciddi bir altyapı devralınmamış, bu alandaki faaliyetler Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan birkaç üretim tesisi ile sınırlı kalmıştır.
Cumhuriyet döneminde savunma sanayii, topyekûn sanayileşme ve kalkınma hareketinin önemli bir parçası olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda, ilk planlı dönemde savunma sanayiinin devlet eli ve yönlendirmesiyle geliştirilmesi öngörülmüştür. Karşılaşılan tüm iktisadi ve teknolojik olumsuzluklara rağmen, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ulusal savunma sanayiimizin temelini oluşturacak nitelikte bazı yatırımlar yapılmış, başta Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu olmak üzere, özellikle silah-mühimmat ve havacılık sektörlerinde önemli girişimlerde bulunulmuştur.