O gecenin şifreleri

Metehan Demir

Metehan Demir

SURİYE'DE, El Bab yakınlarında, 24 Kasım günü saat 03.30 sularında 4 şehidimiz ve 9 yaralımızın olduğu esrarengiz hava saldırısının ardından iki hafta geçti.

Geçen yıl Türkiye'nin Rus savaş uçağını düşürmesinden tam bir yıl sonra gerçekleşen olayla ilgili, bugüne dek tam olarak ne olduğuna dair en ufak bir gelişme yaşanmadı.

Sadece durumu daha da esrarengiz ve karışık hale getiren Rusya açıklaması hariç.

MUAMMA

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov geçen hafta Alanya'daki ortak basın toplantısındaki açıklaması ile olayı tam bir muamma haline getirdi.

Lavrov'un önce, Türk askerlerini hedef alan hava saldırısı için "Bizim, Rusya olarak, bununla hiçbir ilgimiz yoktur. Bu, Suriye'nin silahlı kuvvetlerince yapılan bir saldırıdır" dediği bildirildi. Bu tam da Türkiye'nin tezine uyuyordu.

RUSLAR DEVREYE GİRDİ

Ancak Rusya daha sonra bizzat daha toplantı bitmeden devreye girdi ve Lavrov'un sözlerinin basın toplantısında yanlış tercüme edildiğini açıkladı.

NE RUSYA, NE DE SURİYE YAPTI

Yapılan düzeltmede, "Lavrov, 'Saldırıyı ne Rusya, ne de Suriye rejimi yapmıştır' dedi'' ifadesi kullanıldı.

O ZAMAN KİM YAPTI?

İşte o anda iş bir anda değişti. Çünkü, Türk Genelkurmay'ının da resmen açıkladığı gibi Ankara olayı Suriye rejim güçlerinin yaptığını değerlendirmekteydi. Şimdi iş iyice karışmıştı. Peki kim yapmıştı?

Şehitler verdiğimiz bu saldırıda bizzat Rusya'nın Suriye'ye kefil olması ve bunu Lavrov gibi bir duayen isim aracılığı ile seslendirmesi olayı bambaşka boyuta taşımıştı.

Şimdi tam bu noktada bu esrarengiz tünelin içinde elimizde el feneri ile yürümeye çalışalım.

Yine ilk kez bu satırlarda okuduğunuz o gece neler olduğuna dair gelişmelerde yeni ara yollara çıkalım.

O GECEYE DAİR BAŞLIKLAR

İşte o geceye dair görgü tanıklarından yeni bilgiler de içeren kritik başlıklar;

3 UÇAK

O gece, ilk kez bizim yazdığımız gibi Albatros L-39 tipi uçaklarla askerlerimize saldırıldı. İlk gelen bilgilerin aksine 2 değil, 3 uçak yer aldı. Uçaklar, Halep'in doğusundaki bulunan Suriye ve Rusya kontrolündeki alandan geldiler. Kademeli olarak yaklaşık toplamda 50-55 dk süren saldırıda neredeyse zeytin ağaçlarını yalarcasına alçak uçuş yapıldı. Bazı kaynaklar daha öncelerde de bu uçakların yine bizim birliklerimizin üzerinde uçtuğunu iddia etse de bu henüz güvenilir kaynaklarca teyit edilmedi. O gün Türk Hava Kuvvetleri'ne ait iki F-16 aslında sınıra dek geldi. Ancak çok geçti.

LAVROV NEREYE İŞARET ETTİ?

Bu noktada Rus Bakan Lavrov, 'Ne Rusya, ne de Suriye yaptı' dediyse; Peki bu sözlerle kendi kontrollerindeki bir havaalanından Suriye'ye ait bu Albatros uçaklarını başka ülke pilotlarının mı kullandığını ima etti?

Ya da, "O uçaklar değil, saldırıyı başka unsurlar, başka ülkeler gerçekleştirdi" imasında mı bulundu?

Ankara'da buna rağmen bu uçakları Suriyeli pilotların kullandığı kanaati hala yaygın. Ama, İranlıların kullandığı iddiasında bulunanlar da var. Saldırıyı Türkiye'yi doğrudan bir Rusya veya Suriye sıcak çatışmalı bir tuzağın içine çekmek için ABD, İran, İsrail, İngiltere ve Almanya'dan biri organize etti iddiasında olanlar da mevcut.

ÇİFTLİK EVİ

Askerlerimiz saldırıya o sırada geçici üs bölgesi karargahı olarak kullanılan bir çiftlik evinde iken uğradı. Bu kadar uzun süre uçuşa rağmen askerlerimiz savunma amaçlı ateş edebildi mi ya da neden edemedi bu konu da araştırılıyor.

HAVADA KAÇ İHA VARDI?

Türk güvenlik kaynaklarına göre, o sırada bölgede en az 1 İHA bulunuyordu. Bazı kaynaklara göre de, 3 İHA olayı takip etti. O açıdan o gece neler olduğuna dair görüntülerin olabileceği ve bunları izleyenlerin olabileceği konuşuluyor.

Sadece bu saldırı ile sınırlı değil. Terör örgütü IŞİD'in yine El Bab civarında kaçırdığı düşünülen iki askerimizle ilgili de bazı yabancı kaynakların Türkiye'ye IŞİD'le pazarlık teklifinde bulunduğu iddia ediliyor. Ama alınan bilgiye göre, Ankara bunu sert bir dille reddetmiş. Birinin yaralı olduğu düşünülen askerlerin Rakka'da tutulduğu düşünülüyor. Bu konuda gelişmeler yakından takip ediliyor.

EL BAB... DAHA ÇOK DUYACAĞIZ

Bizi Suriye'de çok ilginç ve bir o kadar da sıcak bir gündem bekliyor. Kısacası notunuzu alın; El Bab artık şu andan itibaren önemi itibarı ile daha çok ve çeşitli şekillerde duyacağımız bir isim olacak.

EL BAB - (KAPI) NEDEN ÖNEMLİ

Çünkü; El Bab Türkiye'nin DAEŞ'e yönelik terörle mücadelesinde ve Halep'e açılan kapı bağlamında hayati öneme sahip.

Evet; Suriye harekatı hem PYD koridorunun birleştirilmesinin, PKK'nın altta yerleşmesinin engellenmesi hem de DAEŞ'in Türkiye sınırından uzaklaştırılması anlamında kritik. Yani El Bab (kapı) adeta Ankara'nın güvenlik kapılarından en önde gelenlerinden. Burada eğer diğer dış aktörler servisler ve ülkeler de aktifse Türkiye'nin inisiyatifi kaptırmaması lazım.

İşte tam bu noktada; hamasi popüler duygularla değil ayağı yeren basan askeri-politik milli analizlerle ortada duran resmi de sakince konuşmalıyız. Bu ülkemize yapılacak en büyük iyiliklerdendir. O nedenle bir harekat devam ederken bazı noktalardaki yanlışlara işaret ederek tartışmak en doğrusudur.

ELEŞTİRİYE TAHAMMÜL

Türkiye'de bir eleştiriye karşı nefret kültürü gelişmeye başladı. Hakaret iftira ve saptırma içermeyen iyi niyetli eleştirilere herkes saygı duymalı. Ama maalesef biz de en başta siyaset olmak üzere toplumda hissedilir bir kesim kendi doğrusunun tek doğru kabul edilmesini istiyor. Aksini düşüneni de ya hain ya da kötü ilan ediyor. Gerek yok. Bazen size sürekli duymak istediklerinizi söyleyenler sizin ve ülkenin iyiliğini isteyenler olmayabilir. Ya da eleştiri sizin daha da kendinizi geliştirmenize neden olabilir.

AMAN DİKKAT

Tek önemli şey; Suriye'nin önemi bizim için bu kadar hayati iken birbirimizi tahrik edip, popülizme kurban ederek, burayı tam da yabancı servislerin kirli emellerine hizmet edecek şekilde bataklığa çevirmeyelim.

HALA ÖĞRENMEDİYSEK

15 Temmuz'un hainlerinin artık bize bir şey öğretmiş olması lazım; Başka Türkiye yok ve bu ülkede hep birlikte birbirimizi anlayarak dinleyerek saygı duyarak beraber yaşamak zorundayız. Aksi takdirde biz birbirimizi yerken içeride ve dışarıda ne kadar çok hainin nasıl yuvalandığını hep birlikte gördük.

Yoksa dövüşe dövüşe birbirimizi ülkemizi geleceğimizi tüketmenin gereği var mı?

FARKINDA MIYIZ?

Bizim birbirimize tahammülsüzlüğümüz Türkiye'ye tahammül edemeyenlerin her geçen gün elini güçlendiriyor farkında mısınız?

Diğer Yazıları