Ekşi Sözlük'te Prof. Dr. Taşçıoğlu hakkında yazılanlardan bazıları şöyle;
Öğrencileri Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu'nu anlattı: İç hastalıkların Maradona'sı
Dün akşam saatlerinde yaşama veda eden İstanbul Çapa Tıp Fakültesi Dahiliye Profesörü Cemil Taşçıoğlu, tüm Türkiye'yi yasa boğdu. Ülkemizdeki ilk koronavirüs vakasını karşılayan ekipte yer alan Taşçıoğlu'nu; onu tanıyan, ondan bir şeyler öğrenen öğrencileri böyle anlattı.
Lupahov:
Serviste iyileşmeyen yara nedeniyle takip ettiğimiz ve genel durumu birden kötüleşen bir hasta için istemediğimiz konsültasyon neredeyse yapmadığımız tetkik kalmamıştı ama tanı koyup tedavi düzenleyemiyorduk bir türlü. Dahiliyede Cemil Hoca vardır, hastayı bir de ona danışsana demişti çapa mezunu asistan arkadaşlardan biri. Odasına gidip hastayı Cemil Hoca'ya anlatmala, abartısız 5 dk içersinde hastanın tanısı ve tedavi önerisi ile servisin yolunu tuttum. Çok dramatik bir biçimde hastanın hayatı kurtulmuştu. Kendisini böyle tanıdım ve ortamlarda Dr. House muhabbetleri yapıldığında, o da bir şey mi bizim Çapa'da bir cemil hoca var diye böbürlenerek defalarca anlatmışımdır bu hikayeyi.
Toprağı bol olsun. Gerçekten çok üzücü.
Adadzulu:
İç hastalıklarının Maradona'sı.
Bir elinde hiç durmadan çalan telefonu, zıplayarak, koşarak ve hatta zaman zaman duvar dibine çömelerek hareket kattığı vizitlerde hem göze hem beyne hitap eder. en ince detayına kadar tababete hakim olmanın özgüveni ile son sözü söyler.
Azarlar, öğretir, makarasını yapar, ayarın kralını verir, en enteresan tanıları koyar ama bu arada üzmez, kırmaz, gönlünü alırdı adamın.
M For Revelution:
Bir yandan bu şekilde ölümünü kabullenemezken bir yandan da "Ona böyle işinin başındayken veda etmek yakışırdı" diyorum kendi kendime. Yıllarını verdiği, çok sevdiği fakültesinde...
Her şeyden önce harika bir insandı. Birçok öğrencisinin onun derslerine koşarak gitme sebebi anlatacaklarından ziyade, Cemil Hoca'nın kendisiydi. Her dersinde tıbbi anlamda öğrencilerine kattıklarını anlatmaya zaten hiç gerek yok. Tıklım tıklım derslerinde amfide ayakta kalmamak için erken gitmeye çalışırdı herkes. Ayakta kalanlar, merdivenlerde oturanlar olurdu. Ne güzel günlermiş.