Öğretim üyeleri trol ve militan değildir…

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Prof. Dr. B. Zakir Avşar

Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan rektör ataması sonrası pek çok görüş ve düşünce seslendiriliyor.

Makuldür, istediğimiz de, olması gereken de budur.

Çokseslilik lazımdır.

Her görüş önemlidir.

Tartışmaların ülkemize ve insanlarımıza ufuk açıcı yönü vardır.

Sistemin gözden geçirilmesi, aksaklıkların ve eksikliklerin giderilmesi için bu tartışma ortamının vesile olması en büyük zenginliğimiz olacaktır.

Ancak atamaya militan bir yaklaşımla karşı çıkmak, şiddet içeren sözlerle taraftar olmak bize hiçbir katkı sağlamayacaktır ve nitekim sağlamıyor.

Fırsat buldukça ifade ediyorum, iki kez seçimlere girmiş, rektör adayı olarak YÖK’ün ve Cumhurbaşkanlarının önüne gitmiş bir akademisyenim.

Seçimler şimdi anlatıldığı gibi üniversitelerimize bir yarar sağlamıyor ve bölünmeleri beraberinde getiriyordu.

Aynı bölümde, ana bilim dalında yıllarca birlikte çalışmak zorunda olan insanlar farklı tercihlerinden dolayı birbirleri ile sorunlu hale gelebiliyorlardı ve bu öyle sanıldığı gibi istisna vs. değildi.

Rektör olarak atananlar, seçimlerde kendilerini destekleyenler ve desteklemeyenler arasında çok hissedilir bir ayrımcılık yapabiliyorlardı ve bu da istisna değildi.

Bunun adını da “kendi ekipleri ile çalışmak” olarak belirtiyorlardı, kendi ekipleri dışında üniversitenin geri kalanı yok sayılabiliyordu ve kesinlikle çok yaygın idi…

İdeolojik kamplaşmaların kapısı da seçimlerle birlikte açılıyor ve olup bitenlere maalesef bir meşruiyet temeli de bu şekilde temin ediliyordu.

Seçimle gelmiş olmak, hesap verme zorunluluğundan sanki akademisyeni azade tutuyormuş gibi bir hal ve tavır ile keyfiliklere sınır çizilemiyordu.

Seçimlerde en yüksek oyu alanın atanması diye bir zorunluluk olmamasından dolayı tercihler daha geri sıradakilere doğru gidebiliyordu.

Farklı baskılarla istenilen kişilerin ilk altı kişi arasında yer alması temin edilebiliyordu.

Bunlar unutuldu mu?

Kısacası seçimlere idealmiş gibi bakmanın, övgüler dizmenin hiçbir gerçekçi tarafı yok.

Diyeceksiniz ki, atama ideal sistem mi? Hayır değil.

Onun için diyorum ki, gelin bu tartışmaları fırsata çevirelim, ortalığı yakıp yıkmak ve terörize etmek yerine nasıl bir sistem ile üniversitelerimiz yarış ve rekabette daha öne çıkar, sadece ülkemizin değeri olmaktan küresel bir değer olmaya doğru gider onlara odaklanalım.

Hocaların, öğrencilerin sokaklarda işi ne?

Kapıları kırarak, yakışıksız eylemler yaparak, sloganlar atarak, bağırarak çağırarak, sistemi bloke ederek sorun mu çözülür?

Benzer şekilde sokaklara çıkan çocukları tehdit ederek, onlara hakaret ederek, kötü sözlerle vasfederek de sorunu çözemeyiz.

Yasalarla belirlenen suçlar oluşursa, kamu düzeni bozulursa ona müdahil olacak güçler vardır.

Siyasetçiler kendi aralarında istedikleri tonda tartışabilirler.

Birbirlerine istediklerini söyleyebilirler.

Onların birbirleri ile buluşup konuşacakları, yeri geldiğinde uzlaşıp anlaşabilecekleri çok zeminleri vardır.

Hocalar ve öğrenciler bu denli imkânlara sahip değildir.

Kavga ve çatışmanın üniversitelere hiçbir yararı yoktur, olmamıştır. Hocalar ve öğrenciler siyasetçi gibi bir üslup benimsememelidir.

Trollük ise hiçbir şekilde yakışmamaktadır.

Hadi öğrencilerimizin hayat deneyimleri yeterince yok, heyecanları ve idealizmleri yüksek, hocalara ne oluyor, huzursuz ergenler gibi eylemlerin içinde kendilerini yırtıyorlar… Sosyal medya üzerinden şiddet saçıyorlar…

Yakışık almıyor…

Diğer Yazıları