Ölüm döşeğindeki çocukları evlat edinen Muhammed Bzeek kimdir?
Ensar Altay, Los Angeles'ta yaşayan ve ölmek üzer eolan çocukları evlat edinen Muhammed Bzeek'in belgeselini çekti. Bu gelişmenin ardından vatandaşlarımız ABD vatandaşı olan Muhammed Bzeek ile ilgili araştırmalar yapmaya başladılar. Ensar Altay, "ABD'de yaklaşık 2 ay geçirdim. Onun evinde de kaldım. Hemhal olduk. Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli." dedi. Peki, Muhammed Bzeek kimdir? Nerede yaşıyor? Ne iş yapıyor? Detayları haberimizde bulabilirsiniz...
Vatandaşlarımız merak ettiği konuları derlemeye çalıştık. Muhammed Bzeek ölümcül hastalığa yakalan çocukları evlat ediniyor, onlara bir ev, baba ve huzur içinde bir ölüm veriyor. Muhammed 62 yaşında. 1978’de memleketi Libya’dan ABD’ye gitti. Şikago’da elektronik mühendisliği üzerine eğitim aldı. Şehir değiştirdi, Los Angeles’ta çalışmaya başladı. Şehirle birlikte hayatı da değişti. Bu değişimin tam ortasındaysa âşık olduğu kadın vardı. Peki, Muhammed Bzeek kimdir? Nerede yaşıyor? Ne iş yapıyor? Detayları haberimizde bulabilirsiniz...
MUHAMMED BZEEK KİMDİR?
Muhammed Bzeek ölümcül hastalığa yakalan çocukları evlat ediniyor, onlara bir ev, baba ve huzur içinde bir ölüm veriyor. Muhammed 62 yaşında. 1978’de memleketi Libya’dan ABD’ye gitti. Şikago’da elektronik mühendisliği üzerine eğitim aldı.
Şehir değiştirdi, Los Angeles’ta çalışmaya başladı. Şehirle birlikte hayatı da değişti. Bu değişimin tam ortasındaysa âşık olduğu kadın vardı.
Muhammed, Amerikalı Dawn’la çalışırken tanıştı. Dawn Ailesi’nden öğrendiği bir geleneği yaşatıyordu, 1980’lerden beri çocuk evlat ediniyordu. Hatta çocuklar için bir bakımevi bile açmıştı.
Muhammed onu ve çocuklarını çok sevdi. Çift evlendi ve evlatlarına evlat kattı. Dawn ve Muhammed, 1995’te önemli bir karar aldı, artık sadece ölüm döşeğindeki çocukları evlat edineceklerdi.
O tarihten sonra evlerinin kapılarını hastanelerde, soğuk odalarda ölümü bekleyen onlarca çocuğa açtılar. Çocuk ve ölüm kelimelerinin bir araya geldiği ve sözün bittiği noktada Muhammed’i dinleyelim:
“Eşim 3 sene önce hayatını kaybetti. O hastalandıktan sonra işi bıraktım, çocuklar ve onunla ilgilenmek için... Eşim öldükten sonra da çocuklara tek başıma bakmaya başladım. Şimdiye kadar 80 çocuğa baktık, 40’ı hastaydı. Maalesef çocuklarımdan 10’u evimde hayatını kaybetti.”
Ölüm döşeğindeki evlat edinmeyi neden tercih ettiğini de şöyle anlattı:
“Kimse onları istemiyor. İnsanlar ölümden korkuyor. Çocuklarının evlerinde ölmelerini istemiyorlar. Bakımları da zor. Onları hastane odalarına terk ediyorlar. Ama birisi onlara bakmalı. Çoğunun annesi alkol ya da uyuşturucu bağımlısı. Çocuklarını öylece terk ediyorlar. Hastanede de çocuklar sevgi dolu bir ortamda kalmıyorlar. Ancak bir evde kalırlarsa, aileleri olursa gerçek bir sevgi alıyorlar. Onların bana her zamankinden fazla ihtiyacı var. 10 çocuğumun hepsinin öldüğü zaman ellerinden tutuyordum.”
Basının gözleri üzerine çevrilince Muhammed hayli şaşırmış... “28 yıldır çocuklara bakıyorum. Hayatımı çok özel yaşarım. Benimle ilgili haberler çıkınca arkadaşlarım da çok şaşırdı. Camidekiler ‘Yaptıklarını bilmiyorduk’ dediler. Yıllardır gittiğim marketin kasiyeri beni görünce ağladı. Bu normal çünkü bir Müslüman yaptıklarını anlatmaz. Kimseden teşekkür beklemiyorum, beni ödüllendirirse ancak Allah ödüllendirir.”
Muhammed hem teşekkür beklemiyor hem de kendi deyimiyle Allah’tan gelen hiçbir şeye itiraz etmiyor. Sadece tek bir biyolojik çocuğu var.
Kadere bakın ki, o da gelişim bozukluğundan mustarip. 19 yaşında ancak 4 yaşındaki bir çocuğun bedenine sahip. Muhammed tekerlekli sandalyedeki oğlunu üniversiteye bırakıp döndüğünde ise onu evde evlat edindiği 6 yaşındaki kız çocuğu karşılıyor. Bzeek’in evlat edindiği çocukların çoğu yaşama tutunmayı başardı.
Ama Muhammed çocuklarla iletişimini hiç koparmadı: “Bazıları şimdi üniversiteye gidiyor, bazıları evlendi bile hatta çocukları var! (gülüyor) Mesela 30 yaşında olan çocuklarımdan biri bana hâlâ baba diyor.”
Muhammed uzun sakallı, düzenli olarak camiye giden Libya asıllı bir ABD vatandaşı. Peki hiç ayrımcılığa uğradı mı, özellikle de ABD’de artan göçmen ve Müslüman karşıtlığından sonra? Bu soruya Muhammed’in cevabı siyasetin, insani duygular karşısında nasıl çaresizleşebildiğini gösteriyor:
“Evet zaman zaman ayrımcılığa uğradım. Fakat hikâyem haber olduktan sonra çok güzel şeyler duydum. Pek çok yetkili bana ödül verdi. Başkan Trump’ın yasak koyduğu ülkelerden biri benim memleketim Libya’ydı. Çevremdeki pek çok kişi Trump’a ‘Utan ve git Muhammed’in hikâyesini oku’ diye tepki gösterdi.”
BELGESELİ ÇEKİLİYOR
Los Angeles'ta yaşayan ve ölmek üzere olan çocukları evlat edinen Muhammed Bzeek'in belgeselini çeken yönetmen Ensar Altay, "Muhammed Bzeek ile ABD'de yaklaşık 2 ay geçirdim. Onun evinde de kaldım. Hemhal olduk. Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli." dedi.
Önder Genç ve Önder Eğitim iş birliğinde düzenlenen Sinema Atölyesi'ne katılan Altay, "Belgesel: Gerçek ve Kurgu Arasında İnsanı Anlatmak" konulu söyleşide sinema tekniklerine ve son dönemde hazırladığı belgesel çalışmasına ilişkin bilgi verdi.
Gün Doğmadan, The Golden Boys, Göl İnsanları belgesellerine imza atan yönetmen Altay, klasik yöntemlerle çekilen 90 dakikalık bir filmin belli bölümlerinde uygulanan kodları detaylı biçimde ele aldığı konuşmasında, "Ben daha çok klasik yöntemlerden bahsediyorum. Israrla, ihtiyacımız olan şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Mesela Tarantino, bu kodlarla oyuncak gibi oynuyor ve o kadar güzel oynuyor ki kimse itiraz edemiyor. Mesela (Lars von) Trier, bu kodlarla dalga geçer gibi oynuyor. Bu yönetmenler neden bu kadar rahat bu kodları kullanıyor? Klasik dile ne kadar hakim olduklarını gösterebildikleri için." değerlendirmesinde bulundu.
İlk işe başladığında, sinemaya gönül veren her yönetmen gibi kurmaca film yapma niyetinde olduğunu dile getiren Altay, şartların kendisini başka bir yere götürdüğünü söyleyerek, "Sezai Karakoç belgeseli yapmak nasip oldu. Profesyonel bir düzlemde değil, gerilla usulü bir belgesel yaptım. O gün bugündür de belgeselle uğraşıyorum." diye konuştu.
Ensar Altay, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan akıllı telefonların etkisiyle, hemen herkesin video ya da görüntü çektiğine vurgu yaparak, "Film yapmak eskisi kadar zor bir şey değil artık. İki tane görüntü çekip, göz kararı nereden nasıl keseceğinizi öğrenip bir kurgu programıyla, bilgisayarda rahatlıkla bir şey ortaya çıkarabiliyorsunuz. Bu kadar çok şeyin rahatlıkla ortaya çıkabildiği bir ortamda özellikle anlatımın ne olması gerektiği konusunda çok ciddi eksiklikler var." ifadelerine yer verdi.