Oray Eğin'den çok enteresan bir Arda Turan analizi
Barcelona'da forma giyen futbol yıldızı Arda Turan Türk medyasının değişilmez haber malzemelerinin başında geliyor.
Sportif başarıları ya da başlarısızlıkları kadar, siyasi kararlar ve gündeme dair gelişmeler hakkında yaptığı açıklamalarla da hep gündeme olan Arda Turan'ı yakın arkadaşı Oray Eğin analiz etti.
Arda'nın dünyanın en önemli futbol kulübünde forma giymesine karşın neden "yerel" kaldığını sorgulayan Oray Eğin dikkat çeken ifadeler kullandı.
İşte o yazı:
* Arda'nın derdi ne?
Bir golünü Güneydoğu’da hayatını Ameliyat şart kaybeden tüm halkların şehitlerine adamıştı; o yıl BDP kongresinde selam gönderdiler, bütün salon alkışladı. Şimdi Arda Turan’a Barcelona’nın tarihinden yola çıkılarak faşizm dersi veriliyor. Halbuki Arda evdeki hayatını “sosyalizm” diye tarif ediyor: Her görüşten, her kesimden arkadaşlarıyla birlikte yaşıyor ve gül gibi geçinip gidiyorlarmış.
Üzerinden epey zaman geçti; düşünün, son konuştuğumuzda İspanya’ya doğru ilk kez yola çıkıyordu.
Kendi kurallarıyla Türkiye’de daha fazla varlık gösteremeyeceğini, isyankâr ve başına buyruk tavrının bir süre sonra aleyhine döneceğini hesap etti bana kalırsa. Basın, taraftar, yakın çevre...
Profesyonel futbolcu olduğu ilk günden beri tek bir hedefi vardı: Türk futbolunda genç futbolcuların kaderini değiştirmek. Kuralları reddetmek, sistemi sarsmak, kendi bildiğini okuyup başarılı olmak derdindeydi. Hizaya girmeye hiç niyeti yoktu. Bir süre sonra anladı ki Türkiye’de kalsa hizaya girmek zorunda kalacaktı.
Oysa hayatını sistemle savaşa adayan Arda, Türkiye’den gidince sistemle en kolay uzlaşan futbolcu oluverdi. Yer yer eski isyancı damarları nüksediyor gerçi: Fatih Terim’e isyan bayrağı açıyor (telefonunu silmişti), Milli Takım’a çağrılmamayı bile göze alıyor.
Ama hemen sonra barışıveriyor...
Sisteme her başkaldırdığında, sistem onu hemen içine çekiveriyor.
Kendim için de yer yer aynı sorgulamayı yapıyorum... Belki de büyümenin kuralı bu...
İNATLA YEREL KALDI
Geçen sene UT Austin’i ziyarete gittiğimde bir Japon öğrenciyle futbol muhabbeti yapıyorduk; Arda Turan’ın arkadaşım olduğunu öğrenince inanamadı. Onun gözünde Michael Jackson’la arkadaşlık yapmak gibiydi; öyle büyük bir şöhretten bahsediyordum ki ancak uyduruyor olmam gerekirdi.
Oysa benim için hâlâ “Bizim Arda” o. Bunu olumlu anlamda, “Ne güzel hiç değişmemiş” manasında söylemiyorum. Dünyanın tepesinde olabilecekken hâlâ yerel kalma inadını çözmeye çalışıyorum.
Bir insan Barcelona’da oynayıp uluslararası şöhret olduktan sonra hâlâ neden inatla İstanbul gece hayatında gezer? Türk şöhretlerinin Emirgan’daki Gizli Kalsın’da eğlenmelerini anlıyorum; daha iyisini bilmiyorlar. Ama Arda Turan da oradan çıkmıyor.
Kafası hâlâ Türkiye’de çünkü. Bu yüzden de kendisini Türkiye’nin gündemine dahil etmeden duramıyor.