Oray Eğin'in kaleminden: 28 Şubat’ın yazılmamış tarihi
Habertürk gazetesi yazarı Oray Eğin, FETÖ örgütünün nasıl olup bu kadar tehlikeli bir hal alabildiğini "28 Şubat’ın yazılmamış tarihi" başlığını taşıyan yazısında gözler önüne serdi.
FETÖ’yü yaratanın 28 Şubat olduğunu belirten Oray Eğin, "28 Şubat’ın mağdurları ise gerçekten davaya baş koyan, İslami siyasete ömürlerini adamış, bu yolda defalarca yolları kesilmiş Milli Görüşçüler’di." diye yazdı.
Oray Eğin, sanıldığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da cezaevinden çıktıktan sonra bu grupla yakınlık kurmak istemediğini dile getirdi.
İşte o köşe yazısı;
- 28 Şubat’ın yazılmamış tarihi
BİR: FETÖ’yü yaratan 28 Şubat oldu. Örgütün amacı devlete daha kolay sızmak, devletin yanında ılımlıymış görünüp kurumları ele geçirmekti. 28 Şubat’ın mağdurları ise gerçekten davaya baş koyan, İslami siyasete ömürlerini adamış, bu yolda defalarca yolları kesilmiş Milli Görüşçüler’di... Erbakan’ın başbakanlığı düştü, ilerleyen süreçte Refah ve Fazilet partileri kapatıldı. O zamanlar bir “potansiyel lider” olan Recep Tayyip Erdoğan’ın önü kesildi ve hapse atıldı... Aynı süreçte bir İslami hareket darbe yerken, diğeri nasıl yükseldi?
İKİ: Milli Görüş hareketi her zaman FETÖ’ye karşı mesafeliydi. Erdoğan ve arkadaşları ayrılıp kendi partilerini kurduğunda bile Cemaat sadece pragmatik bir işbirliği unsuruydu, aynı davaya baş koydukları yoldaşları değil. Sosyolog Sevinç Doğan “Mahalledeki AKP” kitabını araştırırken henüz ayrışmanın patlamadığını, ama parti tabanının o zaman bile mesafeli olduğunu söylüyor. Ki bu çok sonraları...
ÜÇ: İktidar partisi ile Cemaat’in etle tırnak gibi olduğu düşünüldü uzun yıllar. Halbuki bu hep FETÖ’nün yaratmak istediği yapay bir algıydı. 28 Şubat sürecinde Gülen galip, Erbakan mağlupken liberal gazeteciler onları tek bir yolun yolcusu gibi gösteriyordu. Taban uzaktı bir kere... En yakın olunan zamanda bile parti içinde -yüksek sesle dillendirmeseler bile- FETÖ’den hoşlanmayan ciddi bir kesim hep mevcuttu ve yönetime yakındı. Erdoğan hapisten çıkıp yeni parti için çalışmalara başladığında da Gülen’den uzak durmasını telkin edenler vardı etrafında. Buna rağmen kim bu işbirliğinde ısrarcı olup ikna etti yeni hareketi?
DÖRT: Diyelim ki hapisten yeni çıkmış bir solcu aydınsınız ve hayata yeniden adapte olmaya çalışıyorsunuz. Gidip herhalde muhafazakâr camianın kapısını çalmazsınız. Ne kadar hoşlanmasanız, aslında beğenmeseniz bile gidip CHP’li belediyeyle ya da İşçi Partisi’yle işbirliği yapmaya çalışırsınız. Erdoğan ve arkadaşları 28 Şubat travmasını atlatıp yeni bir parti kurmak istediklerinde de birileri onlara işbirliği için Gülen’i işaret etti. “Geçmişteki fikir ayrılıklarınızı boş verin, şimdi birlikte hareket edin” diye akıl verdi. Bülent Arınç gibi, o dönemin gençlerine ağabeylik yapan figürler de bu mesajın destekçisi oldu.
BEŞ: İkna sürecinde de entelektüel tartışmalarda Gülen’den yana esen rüzgârlar etkili oldu. O dönemde FETÖ liderinden filozof yaratmaya çalışan basındaki bazı isimler bir yandan da Erdoğan’a yakınlaşıp yeni kurulacak partinin “liberal” destekçileri olmuştu. Taha Akyol, Mehmet Barlas, Cengiz Çandar gibi Gülen’i kamuoyuna pazarlayan bu isimlerin bir diğer özelliği de ilk dönemlerde Erdoğan’a çok yakın, hatta içlerinden birinin yanak alma mesafesinde olmasıydı... Bu tür gazetecilerin özelliği köşelerinden sadece Türkiye’ye akıl verip (çoğu zaman da yanıltmaları) değil, ilişki kurdukları siyasetçilere de özel sohbet toplantılarında akıl öğretmeye çalışmak gibi bir huyları vardır; yakın tarihten biliyoruz. Köşelerinden Kırık Hoca’yı parlatanların kapalı kapılar ardında neler söylediğini öğrenmek için anılarını yazmalarını mı bekleyeceğiz?
ALTI: 28 Şubat sürecinde gözleriyle namaz kıldığını söyleyen, çöpe boş içki şişeleri koyan, eşlerinin başını açan, başkalarıyla yemeğe gidildiğinde içki içiyormuş gibi davranan subaylar orduya sızdı. Bütün bunlar olurken Türk entelektüelleri de ilkokul mezunu bir şaklabandan filozof yaratma telaşındaydı. Ordudaki yapılanma 20 sene sonra nihayet detaylarıyla ortaya çıkmaya, soruşturulmaya başlandı. Ama 28 Şubat’ın asıl üzerinde durulmayan, ikna sürecinde Gülen’den yana oluşturulan düşünce hayatındaki hava...