Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir?

Ramazan ayında merak edilenler arasında orucu bozan ve sadece kaza gerektiren durumlar yer almaktadır. Oruç bozulduğunda kaza gerektirmeyen hâller de vardır. Bilinçli olarak oruç tutmamak, yiyip içmek kefaret gerektiren hallerdendir. 61 gün aralıksız kefaret orucu tutmak gerekir. Peki, neler orucu bozduğu halde sadece kaza gerektirir?

Orucu bozup sadece kaza gerektiren durumlar olduğu gibi kazanın yanı sıra kefaret gerektiren durumlar da vardır. Orucu bozan ve kefaret gerektiren şeylerin başında, bilinçli olarak yiyip içmek gelir. Bilerek orucu bozmak doğru değildir. Oruçluyken eşler arasında cinsel yakınlık kurulması da orucu bozar ve kefaret gerektirir. Peki orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir?

Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir?

Orucun ortasında herhangi bir hastalık ve benzeri bir durum olmaksızın oruç keyfi olarak bozulursa iki kameri ay oruç tutulur. İki kameri ay, 59 gündür +1 60 olarak veya 61 olarak tutulur. 61 gün tutulacak orucun aralıksız olması gerekir. Ara vermeden tutulur.

Bilerek yiyip içmek, cinsel yakınlaşma, ağız dolu kusma, yağmur suyu veya ağız çalkalarken bilinçli su yutmak orucu bozan durumlar arasındadır.

Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir? - Resim : 2

Neler orucu bozup sadece kaza gerektirir?

Orucu bozup sadece kaza gerektiren hâller de vardır. Her orucu bozan durumda kefaret gerekmez.

Hastalık ve yolculuk sebebi
Kasıtsız yiyip içmek
Abdest esnasında boğaza su kaçması
Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması
Vücuda ilaç almak
Bilmeden yiyip içince oruç bozuldu zannedip yemeye devam etmek
Dilaltı ilaçları
İlaç içmek
Lavman yaptırmak
Burundan genize giden kanı yutmak
Yoğun akan gözyaşı veya ter yutulduğunda ağzın tamamında tuz hissediliyorsa
Tükürük bezleri dolayısıyla ağızda biriken sıvıyı yutmak (ağız dolusu ise yutmak yerine tükürmek gerekir)
Kadınların regl hali
Mastürbasyon yapmak
Dişlerin arasında kalan gıdaları yutmak (nohut tanesi kadar da olsa yutulmamalıdır)
Güneşin battığını zannetmek ve oruç bozmak
Buruna damla veya sıvı bir ilaç alımı
Astım spreyi kullanmak
Boğaza kar veya yağmur suyunun kaçması ve yutulması
Zorla oruç bozdurulmak
orucu bozup sadece kaza gerektiren durumlardır.


ORUCUN FARZ OLUŞU KUR'AN VE SÜNNET'LE SABİTTİR

"Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz." (Bakara, 2/183) ayeti ile "O sayılı günler, Ramazan ayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir Rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur'ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah'ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir." (Bakara 2/185) ayeti orucun İslam dininde farz olduğunu anlatmaktadır.

Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir? - Resim : 3


Bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:
"İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve Peygamber Efendimiz'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, gücü yetenler için Beytullah'ı ziyaret etmek." (Buharî, İman 1; Müslim, İman 20; Tirmizi, İman 3)

***

Orucun farz olduğunu bildiren diğer bir rivayet de şudur:
"Saçı başı dağınık bir adam Peygamber Efendimiz'e gelerek: "Ya Resûlallah! Bana Allah'ın üzerime oruç olarak neyi farz kıldığını haber verir misin?" dedi. Peygamber Efendimiz bunun üzerine şöyle buyurdu: "Ramazan ayını (orucunu) farz kıldı." Adam: "Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?" diye sorunca, Peygamber Efendimiz: "Hayır, ancak kendiliğinden nafile olarak yaparsan bu müstesnâ" buyurdu. Adam, bundan sonra sorularına devam ederek: "Allah'ın bana farz kıldığı zekâttan haber ver" dedi. Peygamber Efendimiz ona İslâm'ın gösterdiği yolları ve esasları anlattı. Bundan sonra adam şöyle dedi: "Sana ikramda bulunan Allah'a yemin olsun ki, bu söylenenlerden ne fazla ne de eksik yaparım." Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Eğer doğru söylüyorsa, bu adam kurtulmuştur, (yahut başka bir rivayette de) cennete gidecektir." buyurdu. (Buharî, İman 3; Savm 1; Müslim, İman 8, 9; Ebu Davud, Salat 1; Nesâi, Salat 4)

NİÇİN ORUÇ TUTMALIYIZ?
Mümin, herhangi bir menfaat düşüncesi ile değil yalnız Allah'ın emri olduğu için ve onun rızasını kazanmak maksadıyla oruç tutmalıdır. Orucunu bedene, topluma kazandırdığı hususların bulunması ile beraber, insan orucu bunlar için değil sadece Allah emrettiği için tutmalıdır.

Hz. Ali (radıyallâhu anh) diyor ki:
- Karşılığında bir menfaat umarak yapılan ibadet, ticaretçinin ibadetidir.
- Korku sebebiyle yapılan ibadet kölenin ibadetidir.
- Allah'ın nimetlerine şükretmek maksadıyla yapılan ibadet, hür olan kimsenin ibadetidir. (Ali el-Kârî, Mirkâtü'l-Mefâtih, 2/135)
Makbul olan ibadet, Hz. Ali'nin de belirttiği gibi Allah'ın nimetlerine karşı şükran borcunu yerine getirerek onun rızasını kazanmak maksadıyla yapılan ibadettir.
Allah, ancak böyle samimi bir düşünce ile yapılan ibadetleri kabul eder.

***

ÖNCE İFTAR MI EDELİM, NAMAZ MI KILALIM?
Bazen şöyle sorular gelebiliyor: "Oruç tutulan akşamlarda öncelikle iftar yemeğini mi yemeli? Yoksa akşam namazını mı kılmalı?"
Akşam vaktinin girdiği kesin olarak biliniyorsa, önce hurma, su gibi birşey ile oruç açılır, sonra namaz kılınabilir.
Yemeği acele olarak yiyip, sonra namaz kılmak da uygundur. Ancak iftar sofrasında çeşitli yemekler olduğu için, akşam namazı gecikebilir. Namazı ilk vaktinde kılmak en güzelidir. Bu bakımdan orucu açtıktan, iftar ettikten sonra namazı kılmak iyi olur. Bununla beraber yemek hazırken namaz kılmanın mekruh olduğu şeklinde bir görüş de vardır. Bundan maksat namaz kılarken aklın yemekte olması dolayısıyla namazı hakkıyla eda edememek neticesini vereceğidir. Yemek yemek namazın vaktini fazlasıyla ertelemeyecekse bu yolu izlemek mümkündür. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi orucu Efendimiz'in tavsiyeleri doğrultusunda ezanla birlikte açtıktan sonra da namazı çok geciktirmemek için onu edâ etmek, daha sonra da iftarımızı yapmak en uygun görüş olmaktadır. Böylece oruç Efendimiz'in tavsiyesi doğrultusunda erken açılmış, namaz da erken kılınmış olur.

İFTÂR DUÂSI NASILDIR?
İftârda dua etmek Efendimiz'in sünnetlerindendir. Birkaç iftâr duâsı vardır. Meşhur olanlarından bazıları şunlardır:
"Zehebe'z-zameu vebtelleti'l-urûku ve sebete'l-ecru inşâallâhu teâlâ"
Manası: Susuzluk gitti, damarlar ıslandı ve inşaallah mükâfat gerçekleşti.
Bir başka iftâr duâsı da şöyledir:
"Eftara indekümü's-sâimûne ve ekele taâmekümü'l-ebrâru ve sallet aleykümü'l-melâiketü."
Manası: Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin ve melekler size dua etsin.

ORUÇ TUTMAK KİMLERE FARZDIR?
İslâm, emir ve yasakların yapılmasını istediği kimselerde bir takım şartlar arar. Bu anlamda diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetinde de belli başlı özelliklere sahip olan kimseler mükellef tutulmuştur. Bunları şu şekilde sıralamamız mümkündür:

1. Müslüman olmak:
Oruç ibadetinin bir kimseye farz olması için, o kişinin Müslümanlığı kabul etmiş olması gerekir. Müslüman olmayan kimseler, böyle bir ibadeti yapmaya zorlanamaz.

2. Ergenlik çağında ve akıllı olmak:
İbadetlerin farz olması için bulunması gerekli olan şarlardan biri de o kimsenin ergenlik çağında ve aynı zamanda akıllı olmasıdır. Zira henüz belli bir yaşa (ergenlik) gelmemiş kimseler İslâm'da mükellef kabul edilmemişlerdir. Bu anlamda çocuklar ve ergenlik yaşına ulaştığı halde akıldan mahrum olanlar, bu ibadetten muaf tutulmuşlardır. Bu hususu Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu beyanlarıyla bildirmişlerdir: "Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Buluğ çağına erinceye kadar çocuktan, aklı yerine gelinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan." (Buhârî, Hudûd 22)

3. Oruç tutmaya güç yetmek ve yolcu olmamak:
Orucun farz olması için, mükellefin beden itibariyle sağlıklı olması, hasta olmaması ve mukim olması gerekir. Bedenen oruç tutmaya muktedir olmayanların, hastaların ve seferde olan kimselerin oruç tutmaları farz değildir. Ancak bu kimseler yine de oruç tutacak olsalar, tutmuş oldukları oruç geçerlidir. Şayet kendilerine verilen bu ruhsatı kullanır da tutmazlarsa, o zaman da tutmadıkları gün sayısı kadar daha sonra tutarlar. Bu hususla ilgili olarak Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." (Bakara 2/184)
Aynı zamanda hayız, hâmile ve emzikli kadınlar da, oruçtan muaf tutulmuş olup, bunlar, mazeretleri sona erince, tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını kaza ederler.

ORUÇ TUTMANIN FARZ OLMADIĞI DURUMLAR
Yolculuk: İslâm, insanlara üstesinden gelemeyecekleri mükellefiyetleri yüklemez. Emirler takat ölçüsündedir. Yolculuk ise, zaman zaman meşakkat ve sıkıntıların olduğu bir durumdur. Böyle bir durumdaki Müslüman yolculuğun vereceği meşakkat karşısında oruç tutmada zorlanabilir. Bundan dolayıdır ki Cenab-ı Hakk, Bakara suresinin 184. âyetinde bu durumdaki kimselere oruç tutmama noktasında ruhsat vermiştir. Seferde iken oruç tutmayan daha sonra kaza eder. Ancak dileyen kimseler, yolcu oldukları halde bu orucu tutabilirler.

Hastalık: Yüce Yaratıcı, oruç tutamayacak kadar hasta olan kimselere de ruhsat vermiş, oruç mükellefiyetinden onları istisna etmiştir. Bunlar iyileştikten sonra tutamadıkları orucu kaza ederler. Burada hastalığı tam olarak tarif etmek gerekir. Hastalık, insanın hayatî fonksiyonlarının muntazam şekilde seyir etmemesi veya etraftan gelen uyarılara cevap verilmeme hali olarak tarif edilebilir. Hastalık, oldukça ciddi ve tedavi gerektiren bir durum olabileceği gibi basit bir rahatsızlık da olabilir. Bu ayırımı yapmayı yani oruç tutup tutmaması gereken kimseleri ayırmayı İslâm, Tabib-i Müslim-i Hâzık'a, (müslüman mütehassıs hekime) bırakmıştır. Tabiatıyle rastgele bir kimseye danışarak oruç tutmamak Allah katında o şahsa manevî mesuliyet yükler.

Gebelik ve çocuk emzirmek: Gebe olan ya da çocuğunu emzirme durumunda olan kadınlar, gerek kendilerine, gerekse çocuklarına bir zarar gelmemesi için, oruç tutmama noktasındaki ruhsata dahildirler ve daha sonra müsait olduklarında kaza ederler. (Bkz: İbn Mâce, Sıyâm 3)

Yaşlılık: İslâm, oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimselere ruhsat tanımış, tutamadıkları her gün için bir fakir doyurmak suretiyle bu onları bu ibadetten muaf tutmuştur.

Aşırı açlık ve susuzluk: Oruçlu olan bir kimse, aşırı açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalsa, orucun, onun beden ve ruh sağlığını ciddi boyutta etkileyeceğinden endişe etse yahut doktor bu hususta kendisine tutmaması noktasında rapor vermiş olsa, bu kimse de oruçtan muaf tutulmuş olup, sağlığına kavuştuğunda, tutamadığı günler kadar tutmak suretiyle bu ibadeti yerine getirmiş olur.

İkrah: Yani zorla oruç tutturulmamak halidir. Birisi oruç tutana, "Orucunu bozmazsan seni öldürürüm veya bir uzvunu keserim" diye tehdit etmişse, dediğini yapmaya gücü yetiyorsa, oruçlunun orucunu bozması mübah olur. .

Orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir? ile ilgili etiketler oruç oruç bozan şeyler orucu bozan ve kaza gerektiren durumlar nelerdir
GÜNÜN VİDEOSU

Antalya-Hamburg uçağında panik anları! Pilot ile kulenin konuşması nefes kesti...

Hamburg seferini yapan Sun Express’e ait uçakta bir yolcu kalp krizi geçirdi. Pilot adeta zamanla yarışırken Bükreş Havalimanı hava trafik kontrolörüne, "Şu an yolcuya doktor kalp masajı yapıyor, acil iniş yapmamız lazım" anonsu kayıtlara yansıdı.