PKK ile mücadelede kararlı olmak
Parlamento’ya girmiş bir siyasi partinin genel başkanı, Almanya’da konuşuyor: “PKK’yı bir terör örgütü olarak değerlendirmiyoruz.” Almanya ve tüm AB ülkeleri ise PKK’yı terör örgütü olarak değerlendiriyor.
Aynı şahıs devam ediyor: “Partimiz PKK’nın sivil ve siyasi uzantısı değildir.” Bunu derken, PKK ile aynı şeyleri yapıyor, söylüyor ve batı kamuoyunu Türkiye’ye karşı mücadeleye çağırıyor…
Hızını alamıyor, “Apo ile darbe girişiminden beri ailesi ve avukatları görüşemiyor, Önder Apo ile görüşünceye kadar açlık grevi başlatacağız, sokaklara çıkacağız…” Önder Apo dediği kim? Teröristbaşı Öcalan…
Hani sizin PKK ile bağınız yoktu… Hani siz PKK’nın siyasi uzantısı değildiniz… Hani siz teröre karşısınız…
Şehirlerde bombalar patlatılırken, hendekler kazılırken, barikatlar kurulurken, her gün asker, polis, korucu, sivil insanlar hayatlarını kaybederken hiç ses çıkaramıyorsunuz…
Bunlara karşı devlet tarafından kamu güvenliği tedbirleri alınırken, yaralar sarılırken, insanların mağduriyetleri giderilirken bağırıyorsunuz…
Evet, siz PKK’nın uzantısı değilsiniz. Bizatihi kendisisiniz.
O cinayetlerde, akan kanda, yaşanılan büyük dramlarda birinci dereceden mesulsünüz…
Sayın Başbakan’ın çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerini eleştiriyorlar. Neresini eleştiriyorsunuz?
Son derece doğru, haklıdır Başbakan.
Uzatılan ele ihanet ettiniz. Temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz kitleye ihanet ettiniz. Bu ülkeye ihanet etmektesiniz. Sizinle neyin çözümü aranabilir? Sadece kan, gözyaşı, terör ve cinayet ile temsil ettiğinizi ifade ve iddia ettiğiniz halkı nereye götürebilirsiniz?
Türkiye bölgeye hizmet götürmeye çalıştıkça şantiye basan, iş makinası yakan, çalışanları kaçıran, öldüren vandallar, vahşiler sizin uzantısı olmadığınızı iddia ettiğiniz ama içinde yer aldığınız terör ve ihanet çetesidir…
Şimdi bu örgütle de tıpkı FETÖ ile olduğu gibi bir mücadele bekliyor insanlarımız. Her alanda, nefes alıp vermelerini imkânsız hale getirecek tedbirlerin alınması artık kaçınılmaz bir zorunluluk halini almıştır.
Bu örgütle uzaktan yakından irtibatlı kim varsa kamudan ayıklanmalıdır. Hem kamusal kaynaklarla ve kamu görevlerinde istihdam edilecekler, kamu gücü kullanacaklar hem de ihanetin göbeğinde yer alacaklar, böyle bir duruma nasıl razı olabiliriz?
Devlet bunları da elbette tek tek tespit etmiştir ve biliyordur. Hızlı ve tavizsiz bir ayıklama süreci başlatılmalıdır. Böylece Süreç süreç diye tutturanlar olması gereken süreç neymiş ve nasıl yürütülürmüş görürler. Ayıklama sadece öğretmenlerle sınırlı kalmamalıdır; tüm kamu görevleri için geçerli olmalıdır.
İkinci olarak her türlü ekonomik kaynaklarının kurutulması esastır. Legal veya illegal bütün faaliyet alanlarının tıkanması gerekmektedir.
Bunlara ait her türlü sivil ve siyasi oluşumun da derhal çalışmaları durdurulmalıdır.
Devletin okullarında okuyup her gün eylem yapmaya kalkışan, eğitim-öğretim süreçlerini bloke eden örgütle bağlantılı öğrencilerin de öğrencilikle ilişkileri kesilmelidir.
Önümüzdeki günlerde okullar açılacak ve bu öğrenciler, Apo denen hainin tecrit edildiği gerekçesiyle, terör örgütünün siyasi temsilcisinin çağrısı doğrultusunda okulları karıştırmaya çalışacaklardır. Okullar açılmadan bunların KHK’lar kapsamına alınarak öğrencilikleri sonlandırılmalıdır.
Dünyanın hiçbir ülkesinde terör övgüsü, terörizm kutsaması serbest değildir. Türkiye’ye ikide bir akıl satmaya uğraşan bazılarının dediği gibi bir dünya yoktur ve terörü kutsamaya çalışanların yazar, sanatçı, sivil inisiyatif mensubu veya entelektüel kimliğe sahip olmaları durumlarını değiştirmemektedir. Sonuçta yaptıkları iş, eylem terörü besliyor ise o da teröristtir ve o hukuk kapsamında ele alınır. Onların kamuoyu yaratma girişimlerine de asla prim verilmemelidir. Terör örgütünün yayın organı sürekli terörü övmekte ve terörizm çağrısı yapmaktadır. Bunun düşünceyi açıklama ve kanaat özgürlüğü ile hiçbir bağı yoktur. Bu yayınların devamı için mücadele terörü besleme çabasıdır. Bu çaba içinde olan herkes, her gün içimize bir kor alev gibi düşen şehit cenazelerinin birebir mesulleri arasındadır. Terör ateşini besleyene müsamaha olmaz.
CHP’nin Türkiye’nin terörle mücadelesinde ne yazık ki kafası karışık, Kandil’e Ankara’dan yakın duruyor. Ancak AK Parti ve MHP bu işi bitirirler. İkisi de bir arada iken zaten milletin kahir ekseriyetidir. Kaldı ki, CHP tabanı da CHP yönetiminin PKK’ya yakın durmasına zaten hiç taraftar değildir. Doğu ve Güneydoğu halkı ise terörsüz günlerin özlemi içindedir.
Son söz olarak, Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin tıpkı FETÖ meselesine yaklaşım gibi bu meselede de birlikte hareketi Türkiye’yi huzura götürecektir.