PKK/PYD'nin insan hakları ihlalleri Afrin'den Menbiç'e yol oldu!
Terör örgütü PKK'nın Suriye'deki kolu PYD, kontrolündeki bölgelerde adam öldürmeden, keyfi tutuklamaya ve çocukları zorla askere almaya kadar birçok insan hakları ihlali gerçekleştirdi. İhlaller rapor haline getirildi...
Terör örgütü PKK'nın Suriye kolu PYD'nin, kontrolündeki bölgelerde ortadan kaybolma, adam öldürme, keyfi tutuklama, çocukların zorla askere alınması ve tutuklulara yönelik kötü muameleye kadar birçok insan hakkı ihlali gerçekleştirdi.
Suriye’deki insan hakları ihlalleri üzerine çalışmalar yapan kuruluşlar, terör örgütü PYD/PKK’nın sivillere karşı hak ihlalleriyle ilgili geniş raporlar hazırlamıştı.
İhlaller gözlemci ve görgü tanıklarının ifadeleriyle uluslararası kamuoyuna duyurulmuştu.
PYD/YPG’NİN İNSAN HAKLARI İHLALLERİ
PKK/KCK kuruluşundan günümüze kadar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan vatandaşlara baskı ve şiddet (köy baskınları, suikastlar, zorunlu göçe tabi tutma, alıkoyma, korkutma, vb.) uygulayarak bölge halkını örgüte müzahir kılma stratejisi izlemekte.
Örgütün Suriye uzantısı olan PYD/YPG de aynı stratejiyi Suriye’de yaşayan halklara uygulamakta. PYD, 2013 tarihinden itibaren Suriye’nin kuzeyinde yer alan örgütlenmesini Afrin, Kobani ve Cezire’de özerk bir yönetime dönüştürmeye, bölgedeki siyasi ve silahlı varlığını kurumsallaştırmaya yönelmiştir.
Bu amaçla PYD’nin, bölgede özellikle Kürt muhaliflere karşı gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri ve otoriter bir yönetim tesis etme girişimi, hem Suriye’de hem de bölgedeki diğer Kürtlerde rahatsızlık yaratmıştır. Bu çerçevede, Avrupa, Irak ve Türkiye’den 115 Kürt aydın Mayıs 2015’te PYD’ye karşı bir bildiri yayımlamıştır. Kürt aydınlar bildiride, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde şiddet kullanarak otoriter bir yapı kurduğunu, Kürt Ulusal Konseyi bünyesindeki partileri baskı altına almaya ve kendisine muhalif Kürt gazeteci ve yazarları etkisiz hâle getirmeye çalıştığını ifade etmiştir.
PYD/YPG terör örgütü bölgede tek hâkim güç olma amacıyla bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Türkmenler, Ezidiler gibi etnik unsurlara yönelik etnik temizlik dâhil olmak üzere büyük insanlık suçları işlemektedir. Söz konusu ihlaller, uluslararası insan hakları kurumları tarafından gözlemlenmiş ve bu eylemler raporlara yansıtılmıştır. Bölgeden PYD/YPG terör örgütünün şiddeti nedeniyle birçok yerel halk zorunlu göçe tabi tutulmuş, yerlerinden edilmiştir. PYD/YPG’nin zulmünden kaçanlar Türkiye’nin Suriyelilere açık kapı politikası gereği güvenli ülke olarak ülkemizi tercih etmişlerdir. PYD/YPG’nin işlediği bunca insan hakları ihlallerine rağmen örgütün (sözde) DEAŞ ile mücadele eden tek örgüt propagandasına maruz kalan ve terör örgütüne dış destek sağlayan uluslararası güçlerin söz konusu insan hakları ihlallerine göz yumduğu görülmüştür. DEAŞ’la (sözde) mücadele adı altında elde edilen silah ve mühimmatların çoğu bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Türkmenler gibi halkların örgüt karşısında sindirilmesi amacıyla kullanılmıştır.
Örneğin Suriye İnsan Hakları Ağı (Syrian Network for Human Rights-SNHR) tarafından Ocak 2016’da yayınlanan raporda, PYD/YPG’nin, kontrolündeki bölgelerde etnik temizlikten keyfî tutuklamaya, zorla askere almaktan göç ettirmeye kadar birçok insan hakları ihlali gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. Raporun yayınlandığı tarihe kadar 51’i çocuk, 43’ü kadın ve işkence altında hayatını kaybeden 16 kişi dâhil olmak üzere en az 407 sivilin PYD/YPG tarafından öldürüldüğü ifade edilmiştir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch-HRW), Haziran 2014’te yayımladığı “Kürt Yönetimi Altında: Suriye’de PYD’nin Ele Geçirdiği Bölgelerde Kötü Muameleler” (Under Kurdish Rule: Abuses in PYD-Run Enclaves of Syria) başlıklı başka bir raporda da; PYD/YPG terör örgütünün siyasi açıdan kendisine rakip gördüğü kişilere yönelik alıkoyma, kaçırma ve infaz gibi uygulamaları sıklıkla gerçekleştirdiği vurgulanmıştır. Özellikle PYD’ye muhalif partiler olan Suriye Kürt Demokrat Partisi (PDKS), Yekiti ve Azadi üyelerine karşı kötü muamele ve keyfî tutuklamalar yapıldığı raporda belirtilmiştir.
PYD/YPG’nin etnik temizliğe varan insan hakları ihlallerine örnekler;
MUHALİFLERE YÖNELİK İNFAZLAR
PYD/YPG terör örgütü infazlarına Ekim 2011 yılında Suriye'deki muhalif Kürtlerden oluşan Geleceğin Partisi'nin lideri Mişel Temo’ya5 yönelik suikastla başlamıştır. Rejim ile birlikte hareket ettiği değerlendirilen terör örgütü infazın taşeronluğuna yaparak bölgedeki çoğu Kürt’ün tepkisiyle karşılaşmıştır.
PYD/YPG’nin bu suikastinin ardından muhaliflere yönelik saldırılar devam etmiştir. Aşiret lideri Abdullah Bedro ve Suriye Kürtleri Demokratik Birlik Partisi Halep sorumlusu Şerzad Hac Reşid terör örgütünün suikast eylemleri sonucu öldürülmüştür.
Ayrıca, Suriye Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Salah Bedreddin, terör örgütünün baskısı yüzünden Almanya üzerinden Erbil’e kaçmak zorunda kalmıştır.
Yüzbinlerce Kürt baskıdan dolayı PKK/PYD kontrolündeki bölgelerden göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye’ye 350 bin Suriyeli Kürt sığınmış ve hâlen Türkiye’de yaşamaktadırlar.
Bununla birlikte, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre, 27 Haziran 2013 gecesi Amuda’da Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi (Yekîtî) sempatizanları PYD/YPG karşıtı bir gösterisi sırasında henüz tam anlaşılamayan şekilde bir PYD/YPG birimi tarafından vurularak öldürülmüştür. PYD/YPG'li teröristler göstericilerin üzerine ateş açmış ve üç günde 8 gösterici hayatını kaybetmiştir. Protestolardan sonra Yekîtî’nin parti bürosuna saldırılarak el konulmuş ve partinin 50 üyesi ve sempatizanı PYD/YPG tarafından YPG binasına götürülerek işkenceye maruz bırakılmıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü yetkilileri Amuda’ya gerçekleştirdikleri ziyarette, kaçırılan birkaç mağdurun kırılan dişlerine ve YPG savaşçılarının kollarında söndürdükleri sigaraların yanık izlerine tanık olunduğunu vurgulamıştır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nin 2014 tarihli “Kürt Yönetimi Altında: Suriye’de PYD’nin Ele Geçirdiği Bölgelerde Kötü Muameleler” başlıklı raporunda, açıklanamayan kaybolmalar ve ölümler ile PYD’nin siyasi muhaliflere yönelik işkence ve kötü muamelesine değinilmiştir. İsnat edilen suçlar karşısında benzeri vakaların yeniden yaşanmayacağına ilişkin taahhütte bulunulmasına karşın, PYD, YPG ve Asayiş’in şu ana kadar insan haklarına saygı duyacaklarına dair verdikleri sözü uygulamada yetersiz kaldıkları ve eski rejimin bazı yöntemlerini devraldıkları tespit edilmiştir.
TUTUKLANAN VEYA GÖZALTINA ALINANLARA YÖNELİK İHLALLER
Terör örgütünün polis teşkilatı olarak adlandırdığı “Asayiş” tarafından yapılan ihlaller, insan hakları izleme örgütlerinin raporlarında kendine yer bulmuştur. Alıkonulan şahısların tutuldukları sırasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı, birçoğunun bu sırada hayatını kaybettiği tespit edilmiştir. HRW raporuna göre; Afrin’de alıkonulan Hannah Hamdoş, bir süre sonra öldürülmüş fakat PYD/YPG tarafından başını duvara vurarak öldüğü öne sürülmüştür. Şubat 2014’te Sere Kaniye’de yaşanan bir diğer vakada ise 24 yaşındaki Raşwan Ataş, bir “Asayiş” mensubu tarafından öldürülmüştür.
Rapora göre; 2012-2014 yılları arasında bölgede 9 tane çözülemeyen cinayet ve kaybolma vakası yaşanması ve bu insanların hepsinin PYD/YPG muhalifi olmaları da güvenlik güçlerinin keyfî uygulamaları konusunda kuşku uyandırmaktadır.
Diğer yandan, Sınır Tanımayan Gazeteciler (Reporters Without Borders), Suriye sınırları içerisinde pek çok gazetecinin genel olarak Asayiş ve PYD tarafından tehdit edildiğini raporlamıştır.8 23 Nisan 2014 tarihinde Rudaw muhabiri Muhammed Mahmud Beşir’in Asayiş tarafından tutuklandığı ve 5 gün sonra bırakıldığı; Zagros Kanalı muhabiri Raman Hisso’nun 19 Mart 2014 tarihinde kaçırıldığı ve kendisini kaçıranların PYD olduğunu belirttiği; başka bir Rudaw muhabiri Mahmoud Bahlawi’nin 18 Nisan 2014 tarihinde Asayiş üniforması giymiş kişiler tarafından kaçırıldığı, Peşmerge’nin eline teslim edildiği ve Suriye’ye geri dönmesi durumunda öldürülmekle tehdit edildiği kaydedilmiştir.
KADINLARA VE ÇOCUKLARA YÖNELİK ŞİDDET
PYD/YPG terör örgütü Suriye'de ele geçirdiği bölgelerdeki hâkimiyetini korumak, kendisine karşı çıkan halkı sindirmek ve eleman kazanmak maksadıyla kadınlara ve çocuklara karşı şiddete sıkça başvurmaktadır.
PYD/YPG'nin bu uygulamaları SNHR'nin Ocak 2016'da yayımladığı raporda da yer almıştır. İlgili raporda; 2011-2016 yılları arasında 42 kadının PYD/YPG'li teröristlerce öldürüldüğü belgelenmiştir. Bu kadınlardan, Halep'e bağlı Say Ghoul köyünde yaşayan Nabiya El Salah, 14 Ağustos 2015'te PYD/YPG'li teröristler tarafından Rakka-Tel Abyad yolunda 3 kurşunla vurularak öldürülmüştür.
Raporda dikkat çeken bir diğer örnek ise 58 yaşındaki Tarfa Halil el Hasud’un, kocasını öldüren PYD/YPG'lilerden saklanmaya çalışırken kendi evindeki ahırda öldürülmesidir. Ayrıca ilgili rapora göre, PYD/YPG Ocak 2014-Ekim 2015 arasında Haseke, Kamışlı, Afrin gibi bölgelerde "zorunlu askerlik" adı altında 88 kadını alıkoymuştur.
KurdWatch isimli bağımsız haber portalı tarafından yayınlanan Mayıs 2015 tarihli bir raporda PYD’nin, yaşları 12’ye kadar inen çocuk ve gençleri bünyesine dâhil ettiği iddiası aktarılmıştır.9 Söz konusu katılımın bazen zorla, bazen de ailesinin rızası olmadan gerçekleştiği belirtilmiştir. Kaçırılan çocukların Kandil Dağı’ndaki PKK kamplarında eğitime tabi tutuldukları ifade edilmiştir. Söz konusu rapora göre PYD 13 Haziran 2014 tarihinde Cezire Kantonu’nun yasama konseyi tarafından ilân edilen “meşru müdafaa yükümlülüğü” ile yönetimi altındaki kişileri askere almaya başlamıştır. Bu doğrultuda 18 ila 30 yaş arasındaki erkeklerin tamamının altı aylık askerlik görevi ile yükümlü kılındığı ve kadınların da gönüllü olarak askere alınabilecekleri belirtilmiştir. PYD ve Asayiş’in, meşru müdafaa yükümlülüğü kapsamında,
● 14 Mayıs 2014 tarihinde, Tall Tamr’ın 10 kilometre batısındaki Khirbat Jammu isimli köyden dört kişiyi;
● 11 Ekim 2014 tarihinde, Cezire’nin PYD kontrolündeki bölgelerinden kesin sayısının belirlenemediği pek çok kişiyi;
● 6 Kasım 2014 tarihinde, ad-Darbasiyah’taki kontrol noktalarından kesin sayısının belirlenemediği pek çok kişiyi;
● 30 Ocak 2015 tarihinde, zorla askere alınmalar nedeniyle Irak Kuzeyi Bölgesel Yönetimi’ne kaçmak isteyen Hüsnü Barzanî ve Yusuf Hüseyin isimli iki kişiyi,
● 4 Şubat 2015 tarihinde, Kamışlı’daki kontrol noktalarından 150 kişiyi;
● 7 Şubat 2015 tarihinde, Malikiye’de 1996 doğumlu Muhammed Ali Asker’i;
● 15 Şubat 2015 tarihinde, 1989 doğumlu Lu’ay Muhammed Amin’i;
● 14 ve 18 Mart 2015 tarihlerinde, Kamışlı ve Amuda’da kesin sayısının belirlenemediği pek çok kişiyi;
● 4 Nisan 2015 tarihinde, Resulayn’da internet kafeler ve kahvehanelere baskın yaparak kesin sayısının belirlenemediği pek çok kişiyi;
● 10 Nisan 2015 tarihinde, Irak-Suriye sınırının 500 metre gerisindeki Kalhê köyünde PYD’nin zorla askere almasından kaçmak için Irak’a yasa dışı olarak geçmeye çalışan pek çok genci zorla askere aldığı kaydedilmiştir.
Diğer yandan, 6 Kasım 2014 tarihinde zorla askere alınmadan kaçmaya çalışan Ziyad Salih Oso isimli bir gencin Asayiş tarafından vurularak öldürüldüğü belgelenmiştir.
ETNİK TEMİZLİK VE ZORUNLU GÖÇ ETTİRİLME
PYD/YPG terör örgütü etkin olduğu bölgelerde, çok sayıda Arap ve Türkmen’in yanı sıra Süryani, Ermeni vb. etnik gruplar da bulunmaktadır. Ele geçirdiği topraklarda kendi hâkimiyetini sağlamaya çalışan terör örgütü, bölgede yaşayan insanları zorunlu göçe tabi tutmakta, bazı yerleşim yerlerini yıkarak demografiyi değiştirmektedir.
İnsan Hakları Suriye Ağı (SNHR)’nın raporunda Haseke’de yaklaşık 100 Türkmen ailenin şiddet ve baskıya maruz kaldığına yer verilmiştir. Türkmenler, öncelikle ülkenin farklı yerlerine göç etmek zorunda kaldıklarını ve sonrasında zor yaşam koşulları nedeniyle Türkiye’ye sığındıklarını10 beyan etmiştir.
SNHR tarafından Ocak 2016’da hazırlanan raporda; PYD/YPG’nin yerleşim yerlerine girerek, buraları yağmaladıkları, Kürt nüfusun olmadığı yerlerde etnik temizlik yaptıkları, evlerin yakılıp yıkıldığı ve insanların göçe zorlandığı vurgulanmıştır. Rapora göre; çoğunluğu Arap, on binlerce insan PYD/YPG tarafından yerinden edilmiş, onlarca köy yıkılmıştır. Tüm bu eylemlerin, Roma Sözleşmesi 8. maddesi gereğince; savaş suçu, insanlığa karşı işlenmiş suç olduğunun ve yerleşik uluslararası insan hakları hukukunun ihlali anlamına geldiğinin altı çizilmiştir. SNHR tarafından hazırlanan rapora göre; 9 yerleşim yerinin tamamı yıkılmış ve sakinleri yerinden edilmiş, 19 köy ise parçalı olarak yok edilmiş, istenmeyen kişiler buralardan sürgün edilmiştir. Bunun yanı sıra; PYD/YPG terör örgütü ele geçirdiği köylerde; etnik temizlik yapmak maksadıyla tehdit ve şiddet yoluyla Kürt olmayan nüfusu yerlerinden etmektedir. SNHR tarafından hazırlanan rapora göre; en az 49 yerleşim yerinden on binlerce insan sürgün edilmiştir.
PYD/YPG terör örgütü; 26 Mayıs 2015’te Haseke’nin güneyindeki 26’dan fazla köyde yaşayan insanlara bu köyleri boşaltmaları için 24 saat verdiğini duyurmuştur. Bu köylerden birinde yaşayan bir tanığın raporda yer alan ifadesine göre;
PYD/YPG’li teröristlerin köye gelmelerinden itibaren Araplara yönelik saldırgan tutum içerisinde bulunulmuş, (sözde) Kürdistan’da Araplara ve Türkmenlere yer olmadığı söylenmiş ve birçok ev teröristlerce yakılmıştır. Raporda yer alan bir diğer örnek olayda ise; Şubat 2015’te Haseke’de bulunan 100 Türkmen ailesinin keyfî tutuklamalar ve çeşitli işkencelerle yerlerinden edilmesine ilişkindir. Söz konusu aileler, evlerini terk ederek Türkiye’ye sığınmıştır.
Uluslararası Af Örgütü’nün (Amnesty International) Ekim 2015’te görgü tanıklarının ifadeleri, uydu görüntüleri ve uzman gözlemlerine dayanarak yayımladığı “Gidecek Başka Yerimiz Yok” (We Had Nowhere Else to Go) başlıklı raporda da; PYD/YPG terör örgütünün işlediği etnik temizlik, sürgün ve yıkım suçları ortaya konmuştur. DEAŞ’tan geri alınan bölgelerde PYD ve Asayiş’in bölge sakinlerini zorla yerinden ettiği ve evlerini yıktığı belgelenmiştir.
Tel Hamis kırsalında yer alan Arap Köyü Hüseyniye’de yapılan incelemeler ve yıkım sonrası geride kalan köylülerle gerçekleştirilen görüşmeler raporda yer almıştır. Köyün, Haziran 2014 ve Haziran 2015 tarihlerindeki durumları uydu fotoğrafları ile karşılaştırmalı olarak ortaya konulmuş ve 225 binalık köyün 1 sene içerisinde %94’ü yıkılmış sadece 14 binanın ayakta kaldığı tespit edilmiştir.
Söz konusu raporda,11 zorla yerinden etme ve evlerin yıkılmasının koordineli bir şekilde yürütüldüğünün kanıtlarına rastlandığına ve sivillerin kolektif olarak cezalandırıldığının açığa çıkarıldığına yer verilmiştir. Af Örgütü araştırmacılarının Haseke ve Rakka’da 14 kent ve köyü ziyaret ettiği vurgulanmıştır. Şubat 2015 tarihinden itibaren bölgenin kontrolünü ele geçirmeye başlayan PYD’nin, zorla yerinden etme ve yıkımlara başladığına değinilmiştir. YPG söz konusu yıkım ve yerinden etmelerin, sivillerin kendi güvenliğini sağlamak için olduğunu iddia etse de, Asayiş’in Af Örgütü ile yaptığı bir röportajda birkaç yerde sivillerin zorla yerinden edildiğini; ancak, bunun istisnai durumlar olarak değerlendirildiğini ifade ettiğine dikkat çekilmiştir. Zorla yerinden edilen ve evleri yıkılan kişilerin, PYD’nin kendilerini DEAŞ yanlısı olmakla itham ettiğini ve PYD tarafından eğer evlerini terk etmezlerse ABD yönetimindeki koalisyon güçlerinin kendilerini vurmasıyla tehdit edildiklerini belirttikleri raporlanmıştır. Söz konusu rapor köy yıkımlarını uydu görüntüleriyle belgelemiştir.
Uluslararası Af Örgütü Uzmanı Lema Fakih ise, “PYD/YPG, sivillerin evlerini ve köyleri tamamen yakıp yerle bir ederek, sakinlerini meşru hiçbir askerî zemine dayanmadan yerinden ederek savaş suçuna tekabül eden saldırılarla uluslararası insani hukuku yüzsüzce hiçe sayıyor.” şeklinde ifadede bulunmuştur.
Ayrıca, 2015 yılında Suriye Ulusal Koalisyonu tarafından oluşturulan ve Tel Abyad bölgesinde yaşanan son gelişmeleri yerinde incelemek amacıyla 22 Haziran 2015 tarihinde çalışmalara başlayan “Gerçekleri Araştırma Komisyonu”, Tel Abyad’daki Türkmenler ve Arapların YPG tarafından göçe zorlandığını açıklamıştır. Raporda, yerinde tetkik yapmak için yola çıkan ve 3 gün bekleyen heyetin YPG tarafından Tel Abyad'a sokulmadığı belirtilmiştir. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) yardım kuruluşları, insan hakları örgütleri ile askerî uzmandan oluşan heyet, bölgede kayda değer insan hakkı ihlalleri bulunduğunu ve Türkmenlerle birlikte Arap nüfusun YPG tarafından göçe zorlandığını dile getirmiştir. Türkmen ve Arap köylerinin zorla boşaltıldığı iddiası hakkında “Çoğu göç vakaları, YPG’nin köylere girmeden önce, kendilerine yapılan tehditler ve YPG’nin Haseke’de işlediği ihlal haberlerinin etkisiyle gönüllü olarak meydana geldi. Ancak bazı vakalarda YPG, Türkmen ve Arap köylüleri silah zoruyla göçe zorladı. El İseviye, Abdi köy, Es Savra, Bab el Hava, El Daba, El Min Kelli, Midlec, Karaşeref bu köyler arasında yer almakta. Tel Abyad’ın güneyindeki Zahle Köyü ve çevresinde yapılan incelemelerde ise askeri araç içerisinde 17 silahlı YPG mensubunun erkek olmayan köyün kadın ve çocuklarını zorla evlerinden çıkarıp, Buz el Hınzir köyüne göç ettirdiği bilgisine ulaşıldı.” şeklinde ifadeler kullanılmıştır. Komisyon raporunda zirai, özel ve ticari araçlara el konulduğu, evlerin yağmalandığı ve duvarlara Arap karşıtı ırkçı söylemler yazıldığı belirtilmiştir.
ÇOCUK SAVAŞÇILAR
PYD/YPG terör örgütü, Suriye'de gerçekleştirdiği terör faaliyetleri kapsamında ele geçirdiği toprakların tahakkümü maksadıyla çok sayıda çocuğu saflarına katmakta, çatışmaların ön cephelerine sürmektedir.
Uluslararası pek çok sözleşmede (1949 Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmeleri, Cenevre Sözleşmelerine Ek Protokol, 1989 Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi Ek Protokol) düzenlendiği üzere çocuk yaştakilerin savaştırılması yasaktır. Ancak PYD/YPG'nin bu yasağı ihlali, pek çok bağımsız uluslararası kurum ve kuruluşun raporlarında yer almıştır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nun 16 Ağustos 2013’te yayımladığı raporunda; PYD/YPG’nin Afrin ve Haseke’de 12 yaşındaki erkek ve kız çocuklarını örgüte eleman olarak temin ettiği kaydedilmiştir.
Birleşmiş Milletler'in her yıl yayımladığı Suriye'deki Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Raporu’nun14 2013 yılına ait nüshasında; Suriye’de 14 ila 17 yaş arası erkek ve kız çocuklarının Haseke’de silahlı Kürt gruplarına katıldığı ve çocukların çoğunlukla kontrol noktalarına yerleştirildiği, bilgi ve askerî teçhizat iletmek ve eğitilmek üzere kullanıldıkları bilgisine yer verilmiştir.
İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 10 Temmuz 2015 tarihinde PYD’nin, çocuk askerleri tasfiye etme ve 18 yaş altı erkek ve kız çocuklarını savaşta kullanmayı durdurma taahhütlerini yerine getirmediği belirtilmiştir. 16 5 Haziran 2014’te YPG’nin bir STK olan Cenevre Çağrısı ile (Geneva Call) bir taahhütname imzaladığı; ancak, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün YPG ve YPJ’nin 18 yaş altı çocukları örgüte üye yaptığını ve savaştırdığını belgelediği ifade edilmiştir. Yerel ve uluslararası örgütlerden elde edilen bilgi ışığında, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 59 çocuktan oluşan bir listeye sahip olduğu ve söz konusu çocuklardan 10’unun 15 yaş altı olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, YPG’nin 16 ve 17 yaşlarındaki çocukları örgüte üye yaptığını kabul ettiği; ancak, onları askerî amaçlar için kullanmadığını öne sürdüğü dile getirilmiştir. Bununla birlikte, askerî sahada kullanılmasalar bile örgütün çocukları örgüt bünyesine katmayı ve kullanmayı durdurması gerektiği çağrısında bulunulmuştur. Uluslararası Teamül Hukuku ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’ne göre de 15 yaş altı çocukları silahlı örgütlere üye yapmanın ve onları savaşta kullanmanın savaş suçu olduğuna dikkat çekilmiştir.
ABD'nin Haziran 2016’da yayımladığı İnsan Ticareti Raporu'nda; PYD/YPG terör örgütünün 15 yaş altı çocuklar dâhil erkek ve kız çocuklarını örgüt mensubu olarak temin etmeye, kullanmaya ve onları eğitim kamplarına götürmeye devam ettiği kaydedilmiştir. Aynı rapora göre; Nisan 2015’de, Afrin'de terör örgütü tarafından 16 yaşında bir kız çocuğu ailesinin itirazlarına rağmen PYD/YPG tarafından kaçırılmıştır.