'Balkanlar'da Ortodoksluk Türkler sayesinde var'

Geçtiğimiz hafta İslam'ı ve Müslümanları hedef alan Yunanistan Başpiskoposu İeronimos, ''İslam bir din değil'' açıklamasında bulunmuştu. Tarihçi-Yazar Prof. Dr. Erhan Afyoncu, bugünkü köşe yazısında Müslümanlığın ve İslam'ın İeronimos'un dedeleri için ne ifade ettiğini kaleme aldı.

Yunanistan Başpiskoposu İeronimos, OPEN TV isimli bir kanalın canlı yayınında, İslam dini ve Müslümanlar için haddini aşan ifadeler kullandı.

"İSLAM BİR DİN DEĞİL, MÜSLÜMANLAR SAVAŞ YANLISI"

Sözlerinde 'İslam'ın bir din olmadığını' vurgulayan İeronimos, ''Müslümanların savaş yanlısı insanlar'' şeklinde konuştu. 

Elinde kurtuluş savaşından kalma olduğunu söylediği bir silah ve bazı kutsal emanetlerle kamera karşısına geçen İeronimos "İslam, onun insanları din değil, siyasi bir parti, siyasi bir arzu ve savaş insanları, yayılmacılığın insanlarıdır. İslam'ın özelliği bu. Muhammed'in öğretileri de bunu söylüyor." ifadesini kullandı.

Bugünkü köşesinde bu skandal ifadelere değinen Sabah gazetesi yazarı Prof. Dr. Erhan Afyoncu, ''Balkanlar'da Ortodoksluk Türkler sayesinde var'' ifadelerini kullanarak, Müslümanlığın ve İslam'ın İeronimos'un dedeleri için ne ifade ettiğini kaleme aldı.

İşte o yazıdan ilgili bölüm;

''Yunanistan Başpiskoposu İeronimos, İslamiyet ve Müslümanlar aleyhine konuştu. Halbuki Osmanlılar’ın Rumeli fetihleri, Balkanlar’da Katolikleştirilmek üzere olan Ortodokslar’ı mezhep değiştirmekten kurtarmış, bugünkü Yunanlılar’ın dedeleri, Türkler’i “Bizi Katolikler’in elinden kurtar” diye davet etmişlerdi

14. yüzyılın son çeyreğinde Balkanlar siyasi bakımdan birlik halinde değildi. Balkanlar, birçok devletçikler ve feodal senyörlükler halinde parçalanmıştı. Aralarındaki rekabet ve çekişmeler Osmanlılar'a karşı birlikte hareket etmelerini engellediği gibi, Türkler'le birbirlerine karşı işbirliği yaptıkları için Osmanlı fetihlerini kolaylaştırdı. Rahmetli Halil İnalcık Hocamız, araştırmalarında Türk fetihlerinin nasıl olduğunu teferruatlı olarak anlatır.

ORTODOKSLUK KURTULDU

Balkanlar, Stefan Duşan (1331- 1355) idaresinde kurulan bir Sırp İmparatorluğu suretiyle birliği kazanır gibi olmuştu. Ancak Duşan'ın 1355'te ölümünden sonra devlet hızlı bir şekilde parçalandı. Halil İnalcık, Sırp İmparatorluğu'nun zayıflamasından sonra Osmanlılar'ın, Balkanlar'da hamilik rolünün başladığını söyler. İki büyük devlet, kuzeyde Macaristan, batıda ve güneyde ise Venedik, siyasi parçalanmadan istifade ederek Balkanlar'da yayılma politikası güdüyorlardı. Bu iki devlet, siyasi ve askeri hâkimiyetle beraber Katolikliği de temsil ediyordu. Bundan dolayı hâkimiyetleri Balkanlar'da halk kitleleri tarafından benimsenmedi. Fakat bu iki devletin yaptığı tazyik neticesinde Balkanlar, Katolik olmaya mahkûm gibiydi. Osmanlılar'ın bu devletlere karşı mücadele etmeleri, böyle bir tehlikeye set çekerek Balkanlar'da, Ortodoksluğun yaşamasını sağladı. Balkanlar'ın sosyal şartları da Osmanlı yayılışına yardım etti. Bizans'ın siyasi otoritesinin zayıflamasıyla birlikte vilayetlerde bulunan senyörler, mali ve hukuki imtiyazlarla merkeze karşı gittikçe daha bağımsız hâle geldiler. Bu durum, onların köylü üzerindeki angarya ve vergileri artırmalarıyla neticelendi. Osmanlı fethiyle mahalli senyörlükler yerine merkezi ve mutlak bir devlet otoritesi bölgeye yerleşti ve bu tür feodal angaryalar kaldırıldı.

DEDELERİ, TÜRK İDARESİNE KAVUŞMAK İÇİN DUA ETMİŞLERDİ

Osmanlılar, Balkanlar'ı fethederken birçok yerde halkın davetiyle karşılaştılar. İslam Ansiklopedisi'nin Mora ve Yanya maddeleri ile Yaşar Ertaş'ın Mora hakkındaki araştırmasında bu konuda bilgi bulunabilir.

II. Murad, 1430'da Selânik'i kuşattığında Yanya halkının temsilcileri gelerek Osmanlılar'ı şehirlerine çağırdılar. Şehrin anahtarlarını da Selânik yakınlarındaki Kleidi köyüne getirdiler. Fatih döneminde ise Mora'daki Rumlar ve değişik bölgelerdeki Sırplar, Osmanlı padişahını, kendilerini despotlardan kurtarması için çağırmışlardı

Rumlar'ın yaşadığı Mora, II. Viyana bozgun yıllarında Venedik tarafından işgal edildi. Ancak Katolikler kendi inançlarını Ortodoks ahaliye zorla kabul ettirmeye çalışınca Rumlar, Venedikliler'i dışladı. Fransız diplomat De la Motraye, 18. yüzyılın başlarında Mora'ya uğradığında Rumlar'ın Türk idaresine geri dönmek için dua ettiklerini görmüştü. Rumlar, Türkler'in kendilerinden daha az vergi aldıklarını ve ibadetlerini istedikleri gibi yapmalarına karışmadıklarını söylüyorlardı. Halk Venedikliler'in evlerine el koyduklarını, kadın ve kızlarına tecavüz ettiklerini ifade etmişti. Ayrıca Rumlar, Katolik din adamlarının Ortodoksluk aleyhinde konuşup, Katolikliği kabul etmeye zorladıklarını, halbuki daha önce idaresinde yaşadıkları Türkler'in asla böyle bir şey yapmadıkları gibi kendilerine mümkün olan bütün özgürlükleri de tanıdıklarını söylemişlerdi. Venedikliler, Ortodoks papazların atanmalarını da yasaklamışlar, alt düzey ruhbanları Katolik hiyerarşisine sokmuşlardı. Venedikliler'den bizar olan Rumlar, İstanbul'daki Rum Patriği aracılığıyla Osmanlı padişahının kendisini kurtarmasını istediler. Mora ve bazı Ege adalarındaki Rumlar, III. Ahmed'in kendilerini Venedik idaresinden kurtarmasını talep ediyorlardı. III. Ahmed'in annesi Gümnuş Emetullah Sultan da Rumlar'ın isteklerini destekledi. Rum Patriği savaş sırasında Venedikliler'i destekleyenler olursa kiliseden çıkarmakla tehdit bile etmişti.

Sadrazam Şehid Ali Paşa 1715'te Mora'ya girdiğinde Rumlar, direnmedikleri gibi Osmanlı birliklerine yardım ettiler. Ali Paşa, Venedikliler gibi halktan bedava erzak teminini şart koşmak yerine her şeyin ücretini ödemiş, Rumlar'a yabancı işgaline uğramış bir Osmanlı tebaası gibi davranmıştı. Nitekim fetihten sonra Rumlar gelerek Osmanlı Devleti'ne bağlılıklarını bildirdiler.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

 

 

GÜNÜN VİDEOSU

Tarihi görüntüler! Bakan Fidan ve Suriye Lideri Ahmed El Şara Şam'ı seyrederek kahve içti

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye lideri Ahmed El Şara ile Şam'da Kasiyun Dağı'nda buluşarak şehir manzarasını seyretti. Bu tarihi an, iki ülke arasındaki diplomatik yakınlaşma ve bölgesel istikrar için yeni bir dönemi işaret etti.