'EK TEDBİRLER ALINMASI GEREKİYOR!'
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, son zamanlarda artış gösteren koronavirüs vaka sayılarının ardından SuperHaber muhabiri Zeynep Gizem Er'e kritik uyarılarda bulundu.
Mart ayından itibaren tüm dünyanın mücadele ettiği koronavirüs salgını küresel ölçekte etkisini sürdürmeye devam ediyor. Kurban Bayramı'nda yaşanan yoğun sirkülasyon, maske ve sosyal mesafenin hiçe sayıldığı görüntüler uzmanları endişelendirirken, Koronavirüs Bilim Kurulu üyeleri vakalarda yaşanan artışla ilgili ciddi uyarılarda bulundu.
İstanbul, Ankara, Konya ve Güneydoğu’daki illerin neredeyse tamamında koronavirüs vaka sayılarında artış gözlendi. Son günlerde yaşanan vaka sayılarındaki dalgalanmaların ardından gözler, konunun uzmanlarından Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'a çevrildi.
VAKA ARTIŞININ SEBEPLERİ NE?
Koronavirüsün seyri ve vaka sayılarındaki artışı değerlendiren Prof. Ceyhan, "Bu artışın kurban bayramıyla ilgisi yok. Onun yansımalarını henüz görmüyoruz. Şu anda yaşadığımız artışlar bayramdan daha önceki günlerde tedbirlere uyulmaması, şehirlerarası yolculuklar sırasında bulaşmalar, virüsün yoğun olduğu bölgelerden daha düşük olduğu bölgelere giden insanların orada bulaştırdığı vakalar, insanların maske ve mesafe kurallarına uymaması nedeniyle birbirlerine bulaştırmacı sonucu oldu. 11 Mayıs’tan bu yana aşağı yukarı 1000’ler civarında gidiyoruz. Sanıldığı gibi 1000’den 900’e inmenin bir anlamı yok. Aynı 900’den 1000’e çıkmanın bir anlamı olmadığı gibi. Çok az belirtisi olan vakalar dahil bütün vakaları yakalasak bunun 10,12 katı kadar belirtisiz olan virüs taşıyan kişi var. Böyle düşündüğünüz zaman günlük sayılardaki oynamalar çok önemli değil." tespitinde bulundu.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, asıl önemli olanın ise son birkaç gündür yeni vaka sayısında artış eğilimi görülmesi olduğuna vurgu yaparak sözlerine şöyle devam etti;
"Yoksa şu anda bizim o sayılara göre 11 bine yakın bir aktif vaka sayımız var, virüsü bulaştırabilecek ve tanı konulan vaka sayısı. Ancak Türkiye’de virüsü bulaştırabilecek, virüs pozitif kişi sayısı 200 binin üzerinde. Oradaki rakamlara baktığımızda vaka sayılarındaki bu artış önemli ama önemli başka rakamlar da var. Bunlardan bir tanesi; iyileşen hasta sayısı. İyileşen hasta sayılarında da düşüş var. Son 3 gündür biz günlük vaka sayımızdan daha az vakanın iyileştiğini görüyoruz. Bunun iki açıdan dezavantajı var. Birincisi giderek hastanelere yatan, hastaneleri oluşturan kişi sayısı artıyor demektir bu. İkincisi de virüs bulaştırma potansiyeline sahip kişi sayısı artıyor. Bu ikisinin arasındaki farkın negatif olması bu açıdan da kritik bir durum." ifadelerini kullandı.
SALGIN İÇİN NE GİBİ EK TEDBİRLER ALABİLİRİZ?
Ek tedbirler alındığında koronavirüs vaka artış sayısının kontrol alınabileceğini belirten Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, kritik önerilerde bulunurken, "Yeni normalleşmeyi biz aç kapa yöntemiyle yapmaya başladık. Normalleşme iki türlü yapılabilir; bir kademeli normalleşme, iki aç kapa yöntemiyle. Yöntem yanlış değil, dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir yöntem. Ancak burada bazı riskler bulunduruyor. Kademeli normalleşmeyi yapamamızın nedeni tamamen ekonomi. Çünkü normalleşmeyi çok uzun bir süreye yayarak tedbirleri yavaş yavaş kaldırmak gerekiyor. Tedbirler kalktığında şunu yapmak gerekiyor; eğer bir problemle karşılaşırsanız yani vaka sayılarını indiremiyorsunuz takıldınız bizim de yaşadığımız gibi, ya da dönemsel artışlar görüyorsunuz biz bir ara 1500’lere çıktık şu an tekrar bir artış dönemindeyiz bu gibi durumlarda ek tedbirler almak gerekiyor. Ek tedbir denildiği zaman yeniden sokağa çıkma yasakları, yeniden iş yerlerinin kapatılması anlaşılmasın. Bunları yapmak kolay bir şey değildir ama zorunlu kalırsanız yapmak durumunda kalırsanız. Ondan önce yapılabilecek sokağa çıkma yasakları olmadan, iş yerleri kapatılmadan da yapılabilecek bazı önlemler var. Birincisi mesailerin kademelendirilmesi. Bütün insanların işe aynı saatte gidip aynı saatte gelerek toplu taşıma araçlarında kalabalıklar oluşmasını engellemek. Örneğin, bir grup 7:30’da başlar, bir grup 8:00’de, bir grup 8:30’da gibi..." dedi.
Prof. Ceyhan, ek tedbirler konusunda önerilerini şöyle sürdürdü;
"Dönüşlerde de farklı olacağı için o zaman toplu taşıma araçlarındaki yoğunluğu önleyebilirsiniz. İkincisi toplanmalara, sayı sınırlamaları getirilmeli. Aile, arkadaş toplantıları için dersiniz ki 'Maximum 5 ya da 10 kişi toplanalım'. Taziye evlerine dersiniz ki 'Aynı anda 15 kişi gelecek, onlar çıkacak temizlenecek sonra tekrar 15 kişi gelecek'. Örneğin asker uğurlama törenlerinde '20 kişi olsun' dersiniz. Üçüncüsü de sıklıkla karşılaştığımız bir problem; virüsün yoğun olduğu bölgelerden diğer illere giden insanların kontrol altına alınması. Bu kadar kontrolsüz ve çok sayıda insan seyahat ederse bunu kontrol etmeniz mümkün değil. Bir de test politikamızı değiştirmemiz lazım. Şu anda tamamen hasta odaklı test uyguluyoruz. Test belirtisi olan kişiye bile test yapmıyoruz, en az belirtisi olacak ya da bilinen hastayla temas halinde bir belirtisi olacak diye kriterler koyuyoruz. Ve çok az vakayı tespit ediyoruz. O zaman bizim tespit etmediğimiz vaka ortada dolaşıyor, bulaştırmaya devam ediyor. Halbuki bizim mümkün olduğu kadar çok vakayı yakalamaya yönelik bir politika uygulamamız lazım. Hatta belirtisiz olan ama çok sayıda kişiye bulaştırma kişiye sahip olan kişiler üzerinde tarama politikası uygulamamız lazım. Esas yapılması gereken bir grup var ki bunlar; sağlık personeli, iş yeri danışma memurları, garsonlar, hizmet sektöründe çalışanlar, şoförler, uçak kabin görevlileri gibi çok sayıda kişiyle yüz yüze görüşen insanlar. Ayrıca 65 yaş üzeri kişilerin bir çoğu kurallara çok iyi uymasına rağmen dışarı çıktıklarında kurallar uymayan insanlarla karşılaşıp onlardan virüs kapıyorlar. İnsanlar ihtiyaçları doğrultusunda gittikleri bankalara, vergi dairelerinde de virüs kapabilir. Onun için de yoğun bakıma yatan hasta sayısı yüksek. Bu insanlara özel zaman dilimleri ayrılabilir, vergi daireleri ve bankalarda. 'Şu gün, şu saatler arası sadece 65 yaş üstü gelebilir' denilebilir."
İKİNCİ DALGA YAŞANIR MI?
Koronavirüs salgınında yaşanabilecek ikinci bir dalga endişesiyle ilgili de mesajlar veren doktor, "İkinci dalga çok korkutucu bir terimdir. Sonuçları da gerçekten çok kötüdür. Önümüzde ikinci dalga diye bir risk beklentisi yok. Henüz daha birinci dalgadayız. Dünyada birinci dalgayı bitirmiş bir ülke yok. Bunlar birinci dalgalar içerisindeki dalgalanmalar. İkinci dalga denmesi için dünyadaki bütün dalganın sıfırlanıp, aradan bir süre geçtikten sonra virüsün yeniden ve genellikle mutasyona uğrayarak olur, ortaya çıktıktan sonra tekrar bir salgın oluşturmasına ikinci bir dalga denir. O durumda sonuçları çok daha yıkıcıdır." dedi.
"AŞININ HASTALIK SEYRİNE KATKISI OLMAZ"
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşı geliştirme süreciyle ilgili ise umut veren mesajlar vermekten kaçındı. Ceyhan, "Aşılama iki farklı şekilde ele alınır. Bir tanesi bireysel, bir tanesi toplumsal. Bireysel aşılama dediğimiz, öyle 2020 sonunda üretilemez. Belki bir yıl sonra Türkiye’ye gelir. Türkiye’de de denir ki; bakın böyle bir aşı geliştirdik. Fiyatı budur. Bu aşıyı yaptırırsanız grip aşısı gibi sizi %50 hastalıktan korur. %90’da hastalanırsınız ama hastalık ağır seyretmez. Siz de bu aşıyı yaptırdığınızda o oranda korunursunuz. Hastalığın salgın seyrine bir katkısı olmaz. Toplumsal bağışıklık geliştirilmesi için dünya nüfusunun en az yarısını bağışıklık kazanmış hale getirirsiniz. Bu da %50 koruyucu bir aşı geliştirilirse 8 milyar kişi demektir. 2 dozda koruyucu olacaksa 16 milyar insan, 3 doz koruyucu olacaksa Hepatit B aşısı gibi 24 milyar doz aşı demektir. İnsanların 24 milyar doz aşı ne kadar zamanda üretilir? Bunları depolayacak var mı dünyada? Bunları taşıyacak yeteri kadar soğuk ortamlı taşıt var mı? Taşınması ne kadar sürer? Fiyatı ne kadar olur da Afrika ülkeleri dahil herkes ulaşabilir? İnsanlar bu konuda hiçbir bilgisi olmadan konuşuyorlar." görüşlerini aktardı.
"6. SINIFTAN KÜÇÜK ÖĞRENCİLER OKULA HEMEN GİTMEMELİ"
Okulların açılmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Okullar eğer vaka sayılarının çok üstüne 3000’lere 4000’lere falan çıkmazsa eğitime başlayacak gibi görünüyor. Ancak bundan önce mutlaka çok kararlı ve kesin ifadelerle bir plan yapılmalı. Hangi kriterlerle açıp hangi kriterlerle kapatılacağının planlanması lazım. Az test yaptığımız için şunu diyebiliriz; '%2’nin altındaysa okulları açarız %2’nin üstüne çıktığında kapatacağız' denmesi lazım, ailelerin bilmesi lazım güvenmesi lazım. İkincisi önce 6. sınıftan daha küçük olan çocukların sınıflarını açmamak lazım. Önce 6. sınıftan itibaren olan çocukların sınıflarını açıp bir ay durumu gözlemek lazım. İyi giderse, 6. sınıftan küçük öğrencilerin sınıfını bir ay sonra açmak gerekir. Birçok aile çocuğunu bu ortamda okula göndermek istemiyor ama çocukların eğitim hakkı var. O yüzden bu durumda olan ailelere çocukların sınıfta kalmaması ki bir de hukuki yaptırımları var biliyorsunuz. 'Ben istemiyorum, göndermiyorum' deme hakkınız yok. O yaptırımlardan muaf tutulması, çocukların da evlerinde online olarak eğitimlerine devam etme haklarının verilmesi lazım." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'ın açıklamalarının tamamı SuperHaber YouTube kanalında yayında...