Prof. Sadettin Ökten: 'Şehir arkeolojik alan gibi keşfedilmeyi bekler'

Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde gerçekleştirilen Şehir ve Medeniyet sohbetlerinde Şehirli kimliğinin inşasından söz eden Prof. Sadettin Ökten, "Şehirli kimliğini inşa etmek için şehre katılmaktan korkmamak lâzım. Şehirle zenginleşirsiniz çünkü çok parametreli bir hayat vardır. Bir şeyler oluyor, bilmiyorum ama merak ediyorum derseniz kimlik ögeleriyle tanışırsınız." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Sadettin Ökten, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezindeki Şehir ve Medeniyet Sohbetlerinin dördüncüsünde şehirli kimliğinin ögeleri ve inşasından söz etti. Prof. Ökten şehirli kimliğinden söz ederken kendi tecrübeleri, yaşadıkları, dinledikleri, hayalleri, hatıraları,Türkiye’de ve yurtdışında gördüklerinden oluşan bir birikimin sonucunda öznel değerlendirmelerde bulunduğunun da altını çizdi.

170120171557272108165_3.jpg

Özel insanlar, özel mekanlar, özel olaylar ve dönemlere tanıklık ederek, bunlarla ilgili birikim, bilgi ve görgü sahibi olarak şehirli kimliğini inşa etmenin mümkün olduğunu söyleyen Prof. Ökten, mekanda iz bırakan ve mekan inşa eden İstanbul'un özel insanlarından Mahir İz, Ziya Nur Aksun gibi isimlerin şehirli kimliğinde ne ifade ettiğini anlattı.

Mekan inşa etmenin taşları üst üste koymak değil, o mekanı yaşanır hale getirmek, orada bir kültürel iklim oluşturmak anlamına geldiğini belirten Prof. Ökten, mekan inşa eden bu insanların yaşayışı ve aktardıkları üzerinden bir duygu ve düşünce birikimi oluştuğunu, böylelikle şehirli olunduğunu kaydetti.

170120171557512103512_3.jpg

ŞEHRİN RENKLERİNİ HOYRATÇA SİLİYORUZ

Şehrin özel mekanlarını da insanın ruh halinde derin etkiler bırakan güzel manzaralar ve o güzelliklerin beraberinde getirdiği toplumsal yaşam biçimleri olarak değerlendiren Prof. Ökten, Kağıthane deresindeki sandal gezintileri ve Kanlıca körfezindeki mehtap safalarının yerini bugün ışıklandırılmış teknelerde İbrahim Tatlıses dinleyerek mangal yapan bir geleneğin aldığını söyledi.

Şehri kimliklendiren kamusal alanlar bahsinde Rami Kışlası, Selimiye Kışlası gibi yapıları ve Beyazıt Meydanı gibi nümayiş mekanlarını anlatan Prof. Ökten, Gençlik yıllarında Beyazıt Meydanı'nın nasıl ülkeyi etkileyen gençlik hareketlerine sahne olduğunu yakinen gördüğünü söyledi. "Biz o yıllarda gençler kendileri meydanları fokurdatıyor zannederdik sonradan öğrendik ki deniz aşırı ülkeler o gençleri fokurdatıyormuş" diye konuştu.

Dönüm noktası sayılan özel ve istisnai hadiselerin hem şehir hem de toplum üzerinde müspet ve menfi hatıralar bıraktığına dikkat çeken Prof. Ökten, Beyoğlu'nda Levanten kültürünün var olduğu yıllar gibi bir daha tekrarlanması mümkün olmayan dönemlerin de şehre kimlik kattığının altını çizdi. "Dünya üzerinde bu kadar renkli bir şehir yok ve biz hoyratça o renkleri siliyoruz, yok ediyoruz. Farklı kültürleri büyük bir şemsiye altında barındıracaksınız ve onlar da size kendi renklerini sunacak ki birlikte yaşama kültürü oluşabilsin" diyen Prof. Ökten, sözlerine şöyle devam etti:

170120171558162108304_3.jpg

ŞEHRE KATILMAKTAN KORKMAMAK LAZIM

"Şehirli kimliğini inşa etmek için şehre katılmaktan korkmamak lâzım. Şehirle zenginleşirsiniz çünkü çok parametreli bir hayat vardır. Bir şeyler oluyor, bilmiyorum ama merak ediyorum derseniz kimlik ögeleriyle tanışırsınız. Şehrin kimliğini oluşturan insanların hayatını öğrenmeye başlarsınız, şehir adeta bir arkeolojik alan gibi keşfedilmeyi bekler. Bu yavaş gelişen bir süreçtir çünkü kişisel bir deneyimden, eğitimden geçiyorsunuz. Dönemler bitmiş, kişiler ölmüş ama onlarla ilgili yazılanlar, anlatılanlar, anekdotlar var, mekanların bir kısmı duruyor. Bütün bunları bilmek, öğrenmeye başladığımızda adım adım bizde bir görgü oluşuyor. Konuşmalar, jestler değişiyor, nazarlar, kelam, söz, yüz yumuşar."

"Biz yaşadığımız zamanın davranışını yapmak mecburiyetindeyiz ve bunu yapmalıyız. Her çağ kendi görgüsünü yeniden oluşturur ama o görgü dünün devamı olan bir görgüdür. Dolayısıyla muallakta, bağımsız, kendi kendine ya da bir başka etkiyle oluşan bir görgü değildir. Bir önceki neslin görgüsünün bugüne uyarlanmış halidir. Bir öncekinin devamı ve bir sonrakinin esasıdır. Çocuklarımızın görgüsü bizimkinden farklı ama benim devamım." diyen Prof. Ökten, bu geleneğin aktarımı devam ettikçe bu medeniyetin de var olmayı sürdüreceğini kaydetti.

GÜNÜN VİDEOSU

Dilan Polat'ın hayranı pes dedirtti: Cezaevine girdiğinizde kalp krizi geçirdim!

Dilan Polat cezaevine girince kalp krizi geçirdiğini söyleyen hayranı, Polat ile bir araya gelince ağladı.