Profesörün tecavüzüne uğradı dövülüp tehdit edildi

Henüz 23 yaşındaki çiçeği burnunda veteriner Ç... mezun olduktan sonra çalışmaya başladığı hayvan hastanesinde tecavüze uğradı. Tecavüz eden kişi aynı zamanda patronu da olan profesördü. Daha iş yerindeki üçüncü ayında yaşadığı tecavüzü ve sonrasında yaşanan gelişmeleri tüm detayları ile Hürriyet'ten Ayşe Arman'a anlattı.

Hürriyet yazarı Ayşe Arman "Allah sizin gibi pislikleri bildiği gibi yapsın!" diye başlıyor genç kızla yaptığı röportajın sunum bölümünde. 

"Alın size bir ağır tecavüz vakası daha..." diyor ve yaşanan olayı kısaca özetliyor bu yaşananların profesör için bir ilk olmadığını da şu sözlerle vurguluyor:

"Ç. ağlayarak anlattı bunları. Gencecik bir kız. 23 yaşında. Veterinerlik fakültesinden yeni mezun oluyor. Ve bir hayvan hastanesinde işe giriyor. Sadece üç ay çalışıyor. Geçen nisan ayında da bu feci olay gerçekleşiyor. Tecavüzüne uğradığını söylediği kişi, kerli ferli bir hoca. Herkesin bildiği, tanıdığı bir hoca. Bir profesör. O hastanenin de sahibi. Daha önceden de bu tür vukuatları var. Gazete-lere haber olmuş. Meslekten men edilmeye kadar gitmiş ama son anda “maaş kesilmesi” cezasıyla yırtmış. Çünkü bugüne kadar hiçbir öğrencisi şikâyetçi olmaya cesaret edememiş."

Sonra da korkunç olayın yaşandığı o akşamı anlatarak yazısına devam ediyor. İşte Ayşe Arman'ın anlatımı ile anlı şanlı profesörün genç veterinere planlı tecavüzü ve genç kızın olaya ilişkin söyledikleri:

3 Nisan akşamı, herkes gittikten sonra, Ç. nöbetçiyken elinde içki şişeleriyle geliyor. Bu görüntüler kamerayla tespit edilmiş du-rumda. Hastanenin kapısını kilitlediği de kamerada görünüyor. Ve sonra iğrençlikler başlıyor. Bu hikâyede yok yok. Tecavüz var, zorla alıkoyma var, darp var, zorla alkol ve uyuşturucu verme var, hastanedeki ortağıyla suç ortaklığı var, ertesi gün bir jinekoloğa götürüp, vajinal temizleme yaptırıp “delil karartma” var. Kızın hastanede giydiği üniformada bulunan sperm örneği var. Annesinin o gece defalarca aramasına rağmen kıza telefonun verilmemesi var. Ve en önemlisi ortada “Tüm bunları yaşadım! Adalet istiyo-rum! Suçluların cezalandırılmasını istiyorum!” diyen bir kız var... Ama olaya karışan herkes serbest... Hoca önce tutuklandı, sonra nedense salıverildi. Rezaletin son perdesi! Bugün ve yarın Ç.’nin anlattıklarını okuyacaksınız. Kapsamlı bir haber, yerim yok, tek güne her açısını yazamıyorum, yarın ve önü-müzdeki günlerde devam edeceğim...

Seni tanıyalım...

Ankaralıyım. 23 yaşındayım. Veterinerlik fakültesinden yeni mezun oldum.

Başına gelen nedir?

Bir hayvan hastanesinde, nöbetçi veteriner hekim olarak çalışmaya başlamıştım. Üçüncü aydı... Başıma bir felaket geldi... (Ağlıyor)

Ne oldu?

Tecavüze uğradım! Darp edildim. Ölümle tehdit edildim. Kâbusların en büyüğünü yaşadım. Ama yine de susmadım... Şikâyetçi oldum. Başıma gelenleri en ince ayrıntısına kadar polislere de savcıya da anlattım. Ama ne fayda... Tecavüzcülerim serbest... Adalet ölmüş! Bunu bana yapanlar nasıl ellerini kollarını sallayarak dolaşabilir... Özgür olabilir... Başka kızlara da aynı şeyleri yapsınlar diye mi? Anlamak mümkün değil... (Ağlıyor)

Olaylar nasıl gelişti? En başından anlatır mısın?

Aralık’ın sonunda Instagram’da bir ilan gördüm: “V... Hayvan Hastanesi’ne nöbetçi uzman hekim aranıyor.” Başvurdum. Profesör H.B. ve S.D. ile görüştüm. İşe kabul edildiğimi söylediler.

Herhangi bir gariplik sezdin mi işe girdiğinde?

Hayır. Sadece çalışma şartları ağırdı. Nöbetçi veteriner hekim olarak sabah saat 9’da işbaşı yapıp ertesi sabah saat 10’da çıkış yapıyordum. 24-25 saat durmaksızın çalışıyordum yani.

GÜCÜYLE BAŞ EDEMEDİM

Nasıl oluyor böyle şey?

Oluyor. Bir gün çalışıyor, bir gün izin yapıyordum. Sonra 50 saat nöbet tutmaya başladım. Diğer nöbetçi veteriner hekimle dönüşümlü çalışıyordum. Ama olay gününe kadar, çalışma şartlarının zorluğu dışında bir problem yaşamadım.

Olay gününü anlatır mısın?

Nisan’ın 3’ünü 4’üne bağlayan geceydi. Nöbetçi hekim olduğum için tüm işler benim üzerimdeydi. Akşam 7’de herkes kliniği terk etti. O saatten sonra kapıları kilitleyip, tek başıma kalıyordum. Hasta gelirse muayenesini, kontrolünü, tedavisini yapıyordum. Salı günü ve gece çalıştım, çarşamba günü de yine aynı şekilde yoruldum. Yoğun bir gündü. Çarşamba akşamı saat 7 civarında herkes klinikten gitti.

Sonra?

Sonra “Hastamızı getireceğiz” diye birileri aradı. “Tabii” dedim. Daha öncesinde muayenesi yapılmış bir hastaydı. Acil olarak geldi. O hastayla birlikte beni işe alan, kliniğin sahibi, Prof. H.B. de kliniğe geldi. Ben önce birbirlerinden haberli olarak geldiler zannettim. Meğer öyle değilmiş. Hoca’nın da o saatte neden geldiğini anlamadım. Neyse, hastanın muayenesini yaptık, gönderdik. Ben oradaki rutin işleri hallederken, H.B. Hoca bana dedi ki “Bir yemek hazırla da yiyip öyle gideyim evime.” “Tabii” dedim, üst kattaki mutfağa çıktım, öğlenden kalan yemekleri mikroya koydum. Ben üst kata çıkarken o da kliniğin kapısını kilitlemiş. Kamera görüntüleriyle tespit edildi.

Sonra peşinden mi yukarı mı geliyor?

Evet. Geldi ve dedi ki “Vazgeçtim. Yemek yemeyeceğim!” Elindeki içki şişesini gösterdi, “Ben biraz viski içeceğim ve cips yiyeceğim!” Ben de şaşırdım ama bir şey de diyemedim, adamın kendi kliniği ve koskoca hoca. Masaya oturduğumda da dedi ki “Bugün yaptığım ameliyatlardan dolayı gözlerim çok acıdı. Işığı kapatsam, bir mum yaksam olur mu?” Tuhaf geldi ama yine bir şey demedim. Mum yaktı. Kendisine viski hazırladı. “Sen de içer misin?” dedi. “Hayır teşekkürler, ben yemek yiyeceğim!” dedim. Israr etti, kabul etmedim. Sonra dedi ki “Gel senin bir fotoğrafını çekeyim...” Klinikte herkes birbirinin fotoğrafını çeker ve bunlar Instagram sayfamızda yayınlanır, normal geldiği için “Olur” dedim. Fotoğrafımı çekti. Sonra “Gel birlikte de bir fotoğrafımız olsun!” Ve yanıma geldi. Sonra birdenbire, beni kendine çekti ve öpmeye başladı. Ben “N’apıyorsunuz! Kendinize gelin!” deyince kabalaştı. “İçki içsene sen!” dedi. “İçmeyeceğim!” dedim. İyici sinirlendi. “Bir şey olmaz, iç” dedi. Yine “Hayır!” deyince ve kalkıp gitmeye yeltenince, saçımdan tuttu ve kafamı duvara vurdu. Ben sersemledim. O da bir anlık gafletimden faydalanıp beni sımsıkı kavradı, çenemi açtı ve viski şişesini bu sefer boğazıma kadar soktu!

İtiraz etmedin mi?

Etmez olur muyum? Çırpınıyordum. Ama ya içecektim ya boğulacaktım. Ne kadar içirdi bilmiyorum, epey döktü. Hiçbir şey yapamadım.

Sonra?

Aramızda bir arbede yaşandı. Ben kaçmak istedim. Kolumla şişeyi ittim. Hoca daha da sert davranmaya başladı. Ben masadan çıkmaya çalıştım. Beni sıkıştırmıştı çünkü. Bir şekilde kalkmayı başardım. Tam kaçarken yakaladı beni. Saçımı parmaklarına doladı ve çekti, müthiş canım yandı. Sırt üstü yere düştüm. Üstüme çıktı. Hareket edemedim, onun gücüyle baş edemedim. Yine öpmeye çalıştı. Yine itiraz ettim. Epey bir mücadele ettik ama engel olamadım. (Ağlıyor) Sonrasında bana tecavüz etmeye başladı. Bunların hepsini hatırlıyorum. Sonra kendimden geçmişim...

ÇARESİZ HİSSEDİYORUM

Çok korkunç...

(Ağlıyor) Evet, iğrençti, korkunçtu, kusmak istiyorum aklıma gelince. Kendimi çok aşağılanmış hissediyorum. Çaresiz hissediyorum. Felaket hissediyorum... Sonra gözümü açtığımda, nöbetçi veteriner hekimlerin kaldığı odadaydım...

Nasıl yani?

Nasıl olmuş bilmiyorum ama oraya götürülmüşüm. Kolumda serum takılıydı. Normalde o odada ilaç bulunmaz. Ama işte bir ilaç veriliyordu bana. Ne verdiklerini de bilmiyorum. Veteriner hekimler sürekli hayvanlar üzerinde uyguladıkları için bu uyuşturucu ilaçları, kokteylleri çok iyi bilirler...

Yani sana içirdiği viskinin üzerine bir de ne olduğu belli olmayan bir ilaç mı verdiler?

Evet.

Neden sence?

Uyanmayayım diye, sersemliğim devam etsin diye.

GÜNÜN VİDEOSU

Kazakistan'da düşen uçağın içinden görüntüler ortaya çıktı! 'Kelime-i Şehadet' sesleri yükseldi...

Kazakistan Acil Durumlar Bakanlığı, Azerbaycan Hava Yolları'na ait uçağın Kazakistan'ın Aktau kenti yakınlarında düştüğünü bildirdi. Uçağın içinden düşüş anı bir yolcunun kamerasına yansıdı. Büyük korku anbean kaydedilirken yolcuların kelime-i şehadet getirdiği duyuldu. İşte dehşet anları...