PYD'yi PKK'dan ayırmak mümkün mü? -1

Ceyhun Bozkurt

Ceyhun Bozkurt

[email protected]

Tarih: 15 Şubat 2018

Yer: Brüksel

Afrin’deki terör yuvalarına yönelik gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı’nın sürdüğü o tarihte NATO Savunma Bakanları toplantısı için Belçika’nın başkenti Brüksel’de olan dönemin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli başkanlığındaki Türk heyeti, o dönem ABD Savunma Bakanı olan James Mattis ve Amerikan heyeti ile bir araya geldi. Görüşmede Amerikan tarafı masaya “PYD/YPG’yi PKK’dan ayırıp birbirleriyle savaştırma” gibi akıl almaz bir öneri getirdi. Amaç, Türkiye’ye PYD/YPG terör örgütünü kabul ettirme, PKK eylemlerini de tamamen kontrol altına alıp, “Bakın PYD, PKK’dan ayrıldı, PKK da eylemlerini bitirdi” gibi bir algı yönetiminin zeminini oluşturmaktı.

Aynı düşünce Fırat Kalkanı Harekatı sırasında da “PYD ile PKK’yı ayıralım, Türkiye’nin bu örgüte karşı tepkisini azaltalım” minvalinde gündeme gelmişti.

ABD’nin PYD’ye karşı tepkiyi dindirmek için sahaya sürdüğü gerekçe ise şuydu: “PYD’ye yönelik operasyonlar DEAŞ’a karşı mücadeleyi olumsuz etkiliyor.”

Sonraki dönemlerde Türkiye, adım adım terör örgütünü bölgeden tasfiye etmeye başladı. Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları ile Afrin, Tel Abyad ve Resulayn’daki terörist varlığı sonlandırıldı. Böylece Suriyeli halkı evlerine dönmeye başladı, yeniden eski huzurlu günlerin kapısı aralandı. Ayrıca bu bölgelerden, geçmişte sıklıkla yapılan, Türkiye’ye yönelik terörist saldırılar da engellendi.

Şimdiler de ABD, yanına Rusya ve Fransa’yı da alarak, yeniden bir yapılanma oluşturma girişimlerine başladı. PYD/YPG terör örgütü ile birçok başka Kürt grubun bulunduğu çatı yapılanma Suriye Kürt Ulusal Konseyi (SKUK-ENKS) arasındaki yaklaşık 2 yıldır başlatılan diyalog sürecinde geçen Nisan ve Mayıs ayı yoğun geçti. Bu işlerin başında ABD’nin uluslararası koalisyondaki danışmanı William Robak ve yardımcısı Emily Brandt bulunuyor. Robak ve Brandt, PYD terör örgütü elebaşları ile SKUK yetkilileriyle gerek ayrı ayrı gerek ortak toplantılar yaptı. Görüşmelerde henüz net bir durum oluşmadı. Ancak PYD/YPG tarafından kapatılan SKUK irtibat ofislerinin yeniden açılmaya başlanması, bir ilerleme olduğunun göstergesi.

Özel bir bilgi olarak paylaşmak gerekirse, PYD/YPG’li militanları bir süredir bildiriler dağıtarak Öldürülen PKK’lı, PYD/YPG’li teröristlerin ve elebaşıların afişleri, resimlerinin kaldırılmasını, varsa ismi verilen sokak, cadde isimlerinin değiştirilmesi uyarısı yapıyormuş. Bu şekilde PKK ile bağı kopmuş gibi gösterme amacı taşıdıklarını tahmin etmek zor değil.

Peki böyle birkaç sözde adım ile PKK ile PYD/YPG terör örgütünün arasındaki bağı koparmak mümkün mü?

Bu sorunun yanıtını vermek için önce bu örgütlenmeyi iyi tanımak gerekiyor. Gelin PYD/YPG terör örgütünün geçmişine biraz bakalım.

ABD’nin Ortadoğu’ya yönelik operasyonunu yoğunlaştırdığı 2000’li yıllarda, sahaya sürebileceği en önemli kartlardan biri de, Kürtlere de zarar veren etnik/ırkçı Kürt milliyetçiliği ve bu düşüncedeki gruplar ve terör örgütleriydi. Terör örgütleri denince de akla ilk gelen yapılanma elbette PKK terör örgütüydü. ABD bunu kullanmak istiyordu. Zaten bu örgütle 1980’li yıllardan itibaren temasa geçmiş, 1990’lı yıllarla da ciddi bir şekilde destek vermeye başlamıştı. Ancak bir engel vardı: Bölgedeki tüm ülkeler PKK ve bağlantılı tüm yapılarla sorunluydu. İran ve Suriye kendi ülkesinin içinde faaliyet göstermesine izin vermediği, hatta nefes bile aldırmadığı terör örgütünü Türkiye’ye karşı kullanırken, Irak kendi derdiyle uğraşıyordu. Sadece Türkiye bu örgütün bütün hücrelerine kadar mücadele veriyordu. Ama yine de bütün ülkeler bu örgütü kendi topraklarında istemiyordu. ABD, bu nedenle yeni bir yapılanma planladı. Önce isim değişikliği yapıldı. PKK adını önce KADEK, sonra KONGRA-GEL ismiyle değiştirdiler. Amaç, PKK ismine yönelik alerjiyi silmekti. Tutmadı.

Bunları yaparken başka bir planlamaya daha gittiler. ABD planlarına uygun olarak, hedef coğrafyada PKK’nın faaliyet yürüttüğü 4 ülkeyi kapsayan, daha geniş kapsamlı yeni bir örgütlenme oluşturmayı amaçladılar. İlk adım PKK terör örgütünün, 04-21 Mayıs 2005 tarihleri arasında Irak’ın kuzeyindeki örgüt kamplarında yaptığı “3. Genel Kurul Toplantısı” sonucunda KKK/TK (Koma Komalen Kürdistan (Kürdistan Demokratik Konfederalizmi) / Türkiye Koordinasyonu) adlı örgütün kurulmasıydı. İki yıl sonra Mayıs ayında ise KKK örgütlenmesinin 17 Mayıs 2005 tarihinde kabul ettiği sözleşmeyi temel alarak örgütün adı Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Topluluklar Birliği) olarak değiştirildi.

KCK örgütlenmesi ilk başlarda PKK’nın “şehir yapılanması” olarak adını kamuoyuna duyurdu. Ancak KCK Sözleşmesi olarak bilinen metin okunduğunda aslında bir şehir yapılanmasından çok bir devlet yapılanmasının Anayasa’sı olduğu görülüyordu.

Bu örgütlenmenin altyapısı oluşturulurken, 2000’lerde Suriye, Irak ve İran’da da ayrı ayrı altyapı hazırlıkları yapılıyordu. Bölücübaşı Abdullah Öcalan, 2002 yılı Şubat ayında avukatları vasıtasıyla terör örgütü elebaşlarına, Suriye’de ‘Suriye Kürtlerinin Birlik Partisi’ kurulması talimatı gönderdi. Bu talimatın ardından, 4-14 Nisan 2002 tarihlerinde Kandil’de yapılan terör örgütünün 8’inci kongresinde PYD’nin kuruluşu kararlaştırıldı. Yani bu örgütü kuran bizzat PKK terör örgütüydü.

Bu gelişmeler neticesinde PYD terör örgütü, 2003 yılında Suriye’de kuruluşunu ilan etti. PYD’nin Suriye’deki iç savaştan önce, PKK yapısı içinde etkin bir rol oynadığını söylemek zor. Ancak ülkedeki iç savaş sürecinde, örgüt adım adım güçlendi(rildi).

Devam edeceğiz…

 

Diğer Yazıları