Rızık risk midir?
Hüseyin Kaya: Şimdi bu mübarek cuma günü Jeremy Bentham veya John Staurt Mill veya her ikisinin Hz.Ömer (r.a) bir şekilde karşılaştıklarını ve bir süre sohbet etttiklerini varsaysak acaba nasıl bir sonuç ortaya çıkardı. Ne konuşurlardı ve nasıl ayrılırlardı?
Şimdi bu mübarek cuma günü Jeremy Bentham veya John Staurt Mill veya her ikisinin Hz.Ömer (r.a) bir şekilde karşılaştıklarını ve bir süre sohbet etttiklerini varsaysak acaba nasıl bir sonuç ortaya çıkardı.
Ne konuşurlardı ve nasıl ayrılırlardı?
Baştan söyleyeyim elbette çok ilginç bir karşılaşma olurdu ve tahmin bile edemeyeceğimiz şeyler konuşulurdu.
Bu iki düşünür en genel anlamda her şeyin ölçüsünün sağladığı faydaya göre değerlendirilmesi gerektiğini söyler.
Önemli olan aldığımız haz yaşamda kotaracağımız daha çok mutluluktur.
Değerler, erdem, adalet, vicdan, iyi yani insani olan her şey bu ölçütlere göre belirlenir.
Ahlak, matematiksel bir iktisadi faaliyete indirgenir doğrusu.
Mill, üstadı Bentham'ın oluşturduğu faydacılığın çıkmazlarına çareler arar, işi yumuşatır ve sonuç şudur özetle;
Birey başkasının özgürlüğüne zarar vermediği sürece neredeyse mutlak bir özgürlük içindedir.
Burada merak edilen şey birey bu kendi alanındaki özgürlüğünde kendisine faydalı veya zararlı olup olmadığı konusunda nasıl bir ontolojik varsayımla yaşayacaktır.
Uzatmayalım bugünkü başta ABD ve bazı Avrupa ülkeleri bu iki düşünürün düşüncelerinin ete kemiğe bürünmüş hallerdir.
Halife Ömer’i bilirsiniz inandığı değerler yüzünden Peygambere sesini yükseltecek kadar sert ve bu davranışı nedeniyle aylarca oruç tutup hayır işleri yapıp mahcubiyetinden göz yaşı dökmüş uykuları kaçmış bir şahsiyettir.
Merhum Akif’in “Ömer ve Kocakarı hikayesi“ni bir kez daha okuyunuz. Bizzat kocakarının aç çocuklarını doyurmadan ayrılmayan uyumayan bir Ömer diğer yandan İran, Mısır, Bizansı fethetme yolunda bir Ömer.
Kendisine tahsis edilen maaşı harcamayıp biriktiren bir Hz.Ömer.
İslam'ın kılıcı diye bilinen Halit B.Velidi görevden alma kararlığında bir Hz. Ömer.
Bütün mutluluğunu ve özgürlüğünü insanlığa hizmet ve adalette bulan bir Ömer ile herşeyin ölçüsünün fayda ve haz olduğunu düşünen bu iki düşünürü bir araya getirme aklı evvelliğini neden yaptığımı bir nebze açıklayabilmiş olduğumu sanıyorum.
Bu açıklama ne tür bir sohbetin gerçekleşeceğine dair de ipuçları vermektedir bize.
Bu konuda herhangi bir tahminde bulunmadan bende okuyucu gibi bir düşünce üretmeye koyulacağım yazıyı bitirdikten sonra.
Bunu düşünmeme sebep olan ilk fikrin yol arkadaşlığı avantajıyla belki.
Şimdi başka bir önemli gördüğüm konuyu belirtmek isterim.
Hz.Ebubekir(ra) göreve gelince Aranızdaki en iyi kişi/üstün ben değilim der. ”Aynı sözü Muaviye de söyler. Ebu Bekir takvayı Muaviye ise gerçeği konuşur aslında.
Yine Fransa'nın meşhur Cumhurbaşkanı "Fransa'yı ben yeniden inşa ettim ve fakat Fransa deyince aklımıza Jan Paul Sartre gelmelidir" der.
Şimdilerde Knut Hamsun’un “Açlık” adlı romanını yeniden daha bir dikkatlice okuyorum. Yeniden elime bu kitabı niye aldım sebebini söyleyeyim. Resul’ün ve ehli beytinin hayatını sayısız defa okumak ruhun şifasıdır hastalıklı halime çare diye okurken Hz. Ali'nin o son ekmeklerini verip üç gün aç kalmaları meseslesi Knut Hamsun’u aklıma getirdi. Mümin bir ruh ve duruş olarak örnek alacağım bir şahsiyetmiş.
Şimdi sistemler, değerler, felsefeler üzerine ancak değinebilme yetimizle buraya kadar geldik.
Bir hafta önce ekonomi ile ilgili bir yazı yazmış idim. Fakat uzmanlık alanım olmadığı için yazıyı paylaşmadım sadece “ekonomi, ekonomik faaliyetler dışındaki sebeplerin çözülmesiyle düzelir” şeklinde bir cümlelik paylaşımda bulundum...
Şimdi sorarım size yukarıda belirttiklerimizden bir sonuç çıkararak kendimize gelebilir miyiz?
Bu kendimize gelmekle mi doları düşmüş görürüz yoksa neyle?
Riski olmayan rızkınıza afiyette kalın.