"Rol gereği öpüşmeyenleri anlamıyorum, ben öpüşürüm!"
TRT’de başlayan ‘Şampiyon’ dizisinin başrol oyuncularından Erdal Özyağcılar dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
‘Yaman Günaltay’ karakterine hayat veren usta oyuncu, boks camiasının disiplini, öngörüleri ve farklı yöntemleriyle saygı duyduğu bir antrenörü canlandırıyor.
Çalışmanın kendisini hep diri tuttuğunu söyleyen Erdağ Özyağcılar, Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'e konuştu.
Yeni diziniz ‘Şampiyon’ hayırlı olsun. Nasıl gidiyor?
‘Şampiyon’un senaryosu önüme geldiğinde klasik dizilerden farklı oluşu hoşuma gitti. Artık dizilerde zengin hayatlar, köşkler işleniyor. Biz ise bir boksörün hayatını konu alıyoruz. Boksörün, çocuğuyla beraber verdiği acılı mücadelesini sevdim. Tolgahan Sayışman’la Elveda Rumeli’de de oynamıştık. Orada gösterdiği performans çok iyiydi. Tolgahan’ı severim. Bu dizide birlikte olmak benim için güzel oldu.
Yaman Günaltay nasıl bir karakter?
Yaman, mesleğine aşık bir adam. Haylaz çocukları kendi disipliniyle boksör olarak yetiştiriyor. Gençleri spora sevk eden, hayatını o işe veren bir adam. Özverili, güzel bir karakter.
RİNGİN DIŞINDA YUMRUK ATANA SERSERİ DENİR
Son dönemde kadına şiddeti gösteren diziler çok tartışıldı. Boksta da şiddet yok mu sizce?
Boks şiddet değil, bir spordur. Bir tekniği vardır. Yaman da çocuklara boksla kavganın farkını anlatıyor. “Ringin dışında yumruk atamazsınız. Ringin dışında yumruk atan boksör olmaz, serseri olur” diyor.
Peki, siz bir dizide rol icabı bir kadına el kaldırır mısınız?
Topluma kötü örnek olan hiçbir şeyde var olmam. Fakat ben bir drama çekiyorsam irite etmeden ve özendirmeden, hikaye gerektiriyorsa bir kadına el kaldırırım. Ama oradaki dayak sahnesi gerçekten şiddeti özendiriyorsa, insanları caydırmak yerine ilham oluyorsa asla oynamam.
İşin sonunda kadın değil de erkek kazanıyorsa ve hikayenin içi boşsa safsatadan öteye geçmez. Rol gereği öpüşmeyenleri de anlamıyorum. Ben öpüşürüm abi. İşimiz bu. Gerçekten hikayeyi güçlü kılan bir şey varsa onu oynarım.
Siz hiç boks yaptınız mı?
Hayır. Lise zamanlarımda boksa merak sarmıştım. Vücut furyası vardı o zamanlar. Birkaç kez ringe çıkıp boks yaptım ama “Kemiklerini kırarlar senin” dediler, korkup bıraktım.
SANATÇININ ÖNÜNE NE GELİRSE ÖNCELİĞİ ODUR
Kızınız Zeynep Özyağcılar da sizin yolunuzdan gidiyor...
Kızım meslektaşım oldu. Beş yıldır tiyatrosu var. Kızımın önceliğinin tiyatro olduğuna dair yanlış bir algı var ama bir sanatçının önüne o an ne gelirse önceliği o olur.
Sizin önceliğiniz nedir?
Önceliğim yok. Bana bir rol gelsin yeter. Reklam da olabilir, sinema da olabilir, tiyatro da...
‘Bizimkiler’, ‘Şehnaz Tango’ gibi daha birçok efsane dizide uzun soluklu rol aldınız. Ekranda kalıcı olmanın sırrı ne?
Önceden “Ekranda seviliyorum” diyemiyordum. Tedirgin oluyordum ama artık seneler senelerin üzerine binince bunu söyleyebiliyorum... Beni gerçekten seviyorlarmış. Ben de insanımızı ve işimi çok seviyorum. İş disiplinine çok önem veririm, işimi en iyi şekilde yaparım. Sahici ve doğalım. İş arkadaşlarımla da çok uyumluyum. Kendimi hiç kasmıyorum. Yüreğimden ne geliyorsa o düzlükteyim.
Sanatçıların çok politize olduğu yönündeki tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sanatçı da bir insan ve ülkeye sorumluluğu olan bir birey ve yaşadığı topluma kayıtsız olması beklenemez. Elbette bir siyasi görüşü olacak. Ortada sepelek gibi dolaşamaz. Bunu beklemeyin. Düşüncesini demokratik yapı içine iyi yerleştirerek, doğru anlatarak tabii ki yorum yapacak, eleştirecek ve muhalif olacak. Ama onun bir nezihliği ve sanatçıya yakışan bir üslubu olmalı. Her Şey çok iyiye Gidiyor
Muhaliflikten kastınız iktidara muhalif olmak mı?
Hayır. Kötü olan şey neyse ona muhalif olmak. Hayvana şiddet, kadına şiddet, çocuklara yapılan tacizler... Gerekirse elbette siyasilere de eleştiride bulunulabilir ama parti ayırmadan, iyi ve kötü dengesini koruyarak... Sanatçı ülkesinin yanında durur, ülkesi için çabalar. Her şey ülkemizin daha demokrat, daha özgür, daha yaşanılır olması içindir. Kimsenin ötekileştirilmediği, görüşünden dolayı dışlanmadığı bir toplum olmamızı istiyorum.
Ülkenin geleceğinden umutlu musunuz?
Her şey çok iyiye gidiyor. Ben iki ihtilal gördüm ama Türkiye’nin hiçbir döneminde umutsuzluğa kapılmadım. O dönem tiyatromdan kovulmuştum. Sürgün epey devam etti, ardından mahkeme kararı ile tekrar döndüm. O dönemleri dahi Türkiye çok güzel atlattı. Deler geçer ama yine de geçer.
Sizi son dönemde en çok ne üzüyor?
Arkadaşlarımı yitirmek. En son Süleyman Turan da gitti. Çok kıymetli isimleri uğurladık. Acı veriyor bunlar bana. Zamanı gelen yavaş yavaş gidiyor.
YAŞAMAYI CİDDİYE ALACAKSIN
Duygusal biri misiniz?
Duygusalımdır ama sulu gözlü değilimdir. Şapır şupur ağlamam. İçime atarım.
Yaşlandığınızı düşünüyor musunuz?
Asla! Ben çalışmayınca yoruluyorum. Çalışmak beni diri ve dinç tutuyor. Ben Haldun Dormen Hoca’nın izinden gidiyorum. 96 yaşında ve beş oyunda birden oynuyor.
İnsan emekliliğin tadını çıkarmak istemez mi?
Ne emekliliği? Sanatçı hep ileriye bakar, eve çekilmez. Gittiği yere kadar devam. “Sahnede öleceğim” edebiyatını yapacak halim yok ama üretmeye devam... Nazım Hikmet’in dediği gibi yaşıyorum ben… Ne der, hatırlayalım. “Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığından…” Bu dünyadaki işin bittiği zaman yukarıdaki “Gel bakalım babacım” diyor.
70 LİRALIK LAHMACUNLA MUHATAP OLMUYORUM
Daha çok Bodrum’da kalıyorsunuz. Herkes oranın pahalığından şikâyet ediyor.
Nezih, mütevazı bir sitede yaşıyorum. Dolayısıyla 70 liralık lahmacunla muhatap olmuyorum. Şimdi Asos tarafında bir evimiz yapılıyor. Artık daha çok Kaz Dağları’nda olacağız. Oranın havası daha güzel. Doğaya zarar veren işler yaptıklarını inkar etmiyorum ama oranın havası hiçbir zaman değişmez. Kaz Dağları, Alpler’den sonra oksijeni en bol yer.
“MADDİ SIKINTIM VAR” DERSEM ADAMI DÖVERLER
Dizinin adı ‘Şampiyon’. Peki siz kendi hayatınızın şampiyonu olabildiniz mi?
Beylik lafları sevmem. Ben onurumla çok çalıştım, mücadele ettim. Olması gerekeni yaptım. Şampiyon muyum bilemem ama iyi yaşamak, ailemi iyi geçindirebilmek için uğraştım, iyi baba olmaya çalıştım, paramı ıvıra zıvıra harcamadım. Bunlar yeterli mi?
İyi geçinebiliyor musunuz, peki. Maddi sıkıntılarınız var mı?
56 yıldır çalışıyorum. “Maddi sıkıntım var, zorluk çekiyorum” dersem adamı döverler. Elbette halim vaktim yerinde. Sonuçta çalışıyorum ve karşılığını alıyorum.
Kırmızı çizgileriniz var mı?
Bana yollanan rollerin hepsi bir süzgeçten geçirilmiş oluyor. Her rolü oynarım. Mesela Türk sinemasında ilk defa p...venk rolü oynayan benim. Birçok oyuncu kabul etmemiş ama ben hiç düşünmeden kabul ettim. Ben rol ayırmam. İçi boş olmasın yeter. Önemli olan topluma mesaj vermesi. Oyuncunun egosu olur ama o ego insan ilişkilerine yansıdığı zaman tatsız olur.
Sanata ve sanatçılara kıymet veriliyor mu sizce?
Sanatçı kendine ne kadar kıymet verirse, toplum da ona o kadar kıymet verir.
OYUNCULARA IQ TESTİ YAPILMALI
Bir oyuncunun olmazsa olmazı ne?
IQ. Oyunculara IQ testi yapılmalı. Bu çok önemli. Biz bu testi Mustafa Alabora’yla konservatuar son sınıfta okurken konuşuyorduk. Algılamak beyinle oluyor. Bizim iş ne kadar duygusal olsa da, beyin işi. Beynin ne kadar açık ve sağlıklı olursa, okuduğun da daha sağlıklı oluyor. Çabuk kavrayıp, çabuk uygulamaya geçirmeli oyuncular.
Hiç IQ’su düşük oyuncularla karşılaştınız mı?
IQ ölçer olmadığım için bunu bilemem. Olabilir de, olmayabilir de. İnsan kendine, işine ve sanatına kıymet vermeli.