Rusya-PYD terör örgütü iletişiminde petrolün payı var mı?
Meslek büyüğümüz, deneyimli gazeteci Sedat Ergin, PYD terör örgütünden İlham Ahmed başkanlığında bir grubun, Rusya’nın başkenti Moskova’da Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlığındaki Rus heyetiyle yaptığı görüşmeyi analiz eden bilgilendirici bir yazı yazdı. (Okumak için: https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/rusya-suriyede-ypg-pyd-uzerinden-ozerklige-kapiyi-araliyor-41947615 )
Temaslar benim de dikkatimi çekmişti.
Öncelikle şunu belirtelim. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon seçeneğini masada tuttuğu bir dönemde Moskova’nın terör örgütü PYD ile yaptığı bu üst düzey görüşme, Ankara’da hoş karşılanacak türden değil. Suriye’nin toprak bütünlüğünü de tehdit eden ve ABD tarafından eğitilip donatılan bir terör örgütünün muhatap kabul edilmesi, bölge barışı için zorunlu olan Türk-Rus diyaloğuna zarar verecektir.
Gelelim detaylara…
Rus Dışişleri’nden yapılan açıklamada, Sedat Ergin’in de dikkat çektiği üzere iki vurgu öne çıkmıştı:
- Suriye’nin toprak bütünlüğü,
- Ülkedeki tüm etnik ve mezhepsel grupların haklarının teslim edilmesi.
PYD terör örgütü heyetindeki Sihanok Dibo da, terör örgütünün yayın organına yaptığı açıklamada görüşmede çok sayıda konunun ele alındığını söyledi. Dibo’nun açıklamalarına göre, öne çıkan başlıklar şunlar:
- Rusya, Şam yönetimi ve SDG (PYD) arasındaki diyaloğun geliştirilmesi,
- PYD kontrolündeki sözde Demokratik Suriye Meclisi’nin Suriye’deki siyasi sürece katılımı,
- Tüm bölgelere insani yardımların ulaştırılması,
- Irak’tan Suriye geçişleri sağlayan Yarubiye sınır kapısının açılması (Örgüt Til Koçer Kapısı olarak tanımlıyor)
- Türkiye’nin geçmişte yaptığı gelecekte de yapması olası sınır ötesi operasyonlar,
- Komutasını PYD terör örgütünün yaptığı, unsunlarının büyük çoğunluğunu da PYD/YPG’li teröristlerin oluşturduğu silahlı Suriye Demokratik Güçlerinin olası siyasi süreçte kontrolünün nasıl olacağı.
Peki sadece bu konular mı görüşüldü?
Açıklamalar bu yönde. Ancak gizli bir şekilde ABD ve Rusya arasında yürüyen başka bir mesele var. O da Trump döneminde PYD terör örgütünün işgali altında bulunan topraklarda petrol aramasına izin verilen şirketin izninin Biden yönetimi tarafından iptal kararı sonrasındaki belirsizlik. Şirket çok adı sanı duyulmuş bir şirket değil: Delta Crescent Energy. Bu şirket Şubat 2019’da faaliyete geçti. Ek olarak bu şirket hakkında çok az bilgi bulunmakta. Şirketin bilineni ise şirketin ortakları arasında bulunan üç isim. Ruslarla da temaslı İngiliz petrol şirketi Gulfsands Petroleum’un eski yöneticilerinden John Dorrier, ABD Özel Kuvvetleri’nden emekli James Reese ve oğul Bush’a, yani Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen siyasetçi ve ABD’nin eski Danimarka Büyükelçisi James Cain. Bunun dışında şirketle ilgili bilgi az.
İşte bu şirket, kuruluşundan çok kısa bir süre sonra Suriye’nin petrol açısından verimli topraklarında petrol arama ve çıkarma izni aldı. PYD terör örgütü yönetimiyle beraber yapılan bu faaliyet için engel, ABD’nin Suriye’ye yönelik yaptırımlarını içeren Sezar Yasalarıydı. Bu çerçevede Trump yönetimi şirkete yaptırımlardan muafiyet izni verdi. Biden yönetimi ise gelir gelmez bu izni yenilemeyeceğini duyurdu.
İşte gerek Rus Dışişleri Bakanlığı gerekse de terör örgütünün açıklamalarında yer almamasına rağmen bu konuyu işlememin nedeni, maddeler arasında yer alan Yarubiye Sınır Kapısının konuşulması.
Açalım…
Barzani yönetimine yakınlığıyla bilinen Erbil merkezli yayın organı Kürdistan 24’ün İngilizce internet sitesinde, 29 Mayıs’ta, bu konuyla ilgili bir haber yapıldı. Bu haberde dikkat çeken bir detay vardı. Bu detaya göre, ABD ile Rusya arasında, ABD’li şirketin çekilmesi, Rus şirketlerinin önünün açılması, bunun karşılığında da Yarubiye Sınır Kapısı’nın açılmasının önünün açılması vardı. (Bkz. https://www.kurdistan24.net/en/story/24611-US-weighs-oil-for-aid-bargain-with-Russia-in-northeast-Syria ) Bu haberden 9 gün önce (20 Mayıs’ta) Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Antony Blinken Arktik Konsey toplantısı için İzlanda’da ilk buluşmasını yapmıştı. Anlaşma için bu görüşmeye işaret ediliyordu. (Bkz. https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/abd-suriye-petrolunu-ruslara-birakiyor,31206 )
Kürdistan 24’ün haberine göre, bu anlaşma ile Yarubiye Sınır Kapısı’nın açılması yönündeki BM Güvenlik Konseyi önündeki Rusya vetosu kalkacak ve ABD, Irak üzerinden bölgeye insani yardım ulaştıracaktı.
***
Bir parantez… Olayın, PYD terör örgütü ile temas dışında Türkiye’yi ilgilendiren bir boyutu daha var. BM Güvenlik Konseyi, 2014'te aldığı kararla BM yardım kuruluşlarının Türkiye, Irak ve Ürdün üzerinden Suriye'ye insani yardım sağlama yetkisi verdi. Ancak Rusya'nın yetkinin süresinin uzatılmasını veto etme tehdidi üzerine Konsey 10 Ocak 2020'de yetki verilen üç sınır kapısından, Irak'tan geçişleri sağlayan Yarubiye Sınır Kapısı ile Ürdün'den geçişleri sağlayan Babülselam Sınır Kapısı'nı kapatmıştı. Türkiye'den geçişleri sağlayan Babülhava Sınır Kapısı, BM'nin ve diğer insani yardım kuruluşlarının kullandığı tek yardım hattı haline gelmişti. Yarubiye açılırsa, PYD işgali altındaki bölgelerden de insani yardım dağıtımı yapılabilecek.
Parantezi kapatalım.
***
Birkaç bilgi ile özetlemeye çalıştığım Moskova yönetimi-PYD terör örgütü görüşmesinin perde arkasında petrol boyutunu gözardı etmemek gerekiyor. Buna The Washington Institute uzmanları da dikkat çekmekte. Enstitünün uzmanlarından Calvin Wilder ve Kenneth R. Rosen’in kaleme aldığı 24 Kasım tarihli, “Delta Crescent Energy: Kuzeydoğu Suriye'de ABD İstikrar Stratejilerini Geliştirme” başlıklı makalede, Washington yönetimi uyarılıyor ve bu alanların Rusya’ya yakın şirketlere veya Gulfsands Petroleum’a bırakılacağı belirtiliyor. Enstitünün uzmanları, bu çerçevede Washington yönetimine 6 maddelik bir öneri listesi de sunmakta. Makalenin bütününde ve maddeler içinde Esad yönetiminin petrollerden faydalanmaması için gerekenin yapılması gerektiği vurgusunun yapılması da dikkat çekici.
Özetle Suriye’nin kuzeyi, sadece bu ülkeye ve bölgeye terör örgütleri üzerinden güvenlik problemi oluşturmakla kalmıyor, ayrıca ekonomik anlamda da mücadelelerin merkezi olma niteliğini korumaya devam ediyor.
***
SİSİ İLE ESAD BİR ARAYA MI GELECEK?
Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan’ın, Ankara’ya yaptığı ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme ve iki ülke arasında yapılan ve yatırım öncelikle 10 anlaşmanın yankıları sürüyor. Çok önemli detaylar basına yansıdı. Tam da bu dönemde bir süre Suriye’de de bulunan Türk gazeteci Mehmet Kıvanç’ın, 12 Kasım’da İngilizce yayın yapan United World International sitesinde yayımlanan “Esad Arap liderlerle el sıkışmaya hazırlanıyor” başlıklı yazısında önemli bilgiler yer aldı. (Bkz. https://unitedworldint.com/21937-assad-preparing-to-shake-hands-with-arab-leaders/ ) Kıvanç, Şam kaynaklarına dayandırdığı bilgilerinde Arap dünyasının yoğun bir şekilde Şam yönetimi ile iletişime geçtiğine dikkat çekti. Özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ın bu çerçevede öne çıktığına dikkat çekiyor. Ancak yazıda önemli bir bilgi de yer almakta. Bu temaslara rağmen Şam, İran ile ilişkilerinde kararlılığını sürdürüyor ve İran ile bölge ülkeleri arasında Suriye’nin arabulucu olabileceği fikri öne çıkıyor:
“Suriye’deki diplomatik çevrelere yakın ikinci kaynak, UWI’ye verdiği bilgide, Suriye’nin İran’la ilişkilerinin pazarlığa kapalı olduğunu belirtti. Kaynak bu tutumun, ilişkileri normalleştirme için Şam’a gönderilen Arap ülkeleri istihbaratçılarına karşı ifade edildiğini aktardı.
UWI’ye konuşan kaynak, buna karşın Suriye’nin bölgenin İran’la ilişkilerinde daha dengeleyici ve pozitif bir rol oynayabileceğini sürdü. Buna göre Şam, İran’la Arap ülkeleri arasında bir arabulucu konumuna gelebilir.”
Yazıda şu bilgiler de yer aldı:
- Uwidata’taya Şam’dan bilgi veren Baas Partisi’nin yönetim kademesine yakın kaynaklar, Esad’a Birleşik Arap Emirlikleri’nden davet yapıldığını doğruladı. Kaynak, “Cumhurbaşkanı Beşar Esad, önümüzdeki iki üç ay içinde Abu Dabi’ye davet edildi” dedi.
- Zayed’in Şam’ı ziyaret ettiği gün Suriye Elektrik Bakanlığı ile BAE’li bir şirket arasında 300 megavat kapasiteli bir fotovoltaik santral anlaşması imzalandı.
- (Kıvanç’a konuşan) Kaynak, “savaş ve yaptırımlara rağmen ayakta kalmayı başaran Suriye Hükümeti’nin, bundan sonra devlet kimliğini daha da öne çıkaracağını, diplomatik ilişkileri aracılardan ziyade kurumsal düzlemde yürüteceğini” belirtti. Bunun ilk yansıması, Arap ülkeleri ile Suriye’nin normalleşme sürecinde dönüm noktası Cezayir’de yapılacak olan Arap Ligi toplantısı olabilir. Toplantı Mart 2022’de yapılacak. Zirvenin en önde gelen gündem maddelerinden birisi Suriye’nin Arap Ligi’ne geri dönüşü.
- 9 Kasım Salı günü Beşar Esad, BAE Dışişleri Bakanıyla görüşürken Kahire’de Afganistan gündemiyle Arap İstihbarat Forumu’nun olağanüstü toplantısı yapıldı. Bu toplantıya Suriye istihbaratı da katıldı.
- Mısır, Suriye’nin Arap ligine dönmesi için de isteğini ABD tarafına da açıkça ifade ediyor. Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Şukri (…) Washington’da Wilson Center’da yaptığı konuşmada, “Suriye’nin Arap ulusal güvenliğinin çok önemli bir bileşeni olduğunu” söyledi.
- Şam’da Mısır’ın girişimlerinin bir devamı olarak Arap Ligi toplantısı öncesi bir Esad – Sisi zirvesi beklentisi var. BAE’den alınan bir davetin benzerini Esad’ın önümüzdeki günlerde Kahire’den alması sürpriz olmayacaktır.
Aktarılan bu bilgiler, Şam yönetimi ile Arap dünyasının yeniden yoğun bir iletişim içinde olduğunu gösteriyor. Olası Zayed-Esad ve Sisi-Esad görüşmeleri Suriye meselesini hem bölgesel hem de küresel anlamda başka bir boyuta çevirecektir. Türkiye de bu çerçevede PYD terör örgütüyle mücadele boyutu başta olmak üzere Suriye meselesinde yeni bir sürece imza atabilir.