Rüyamda Gülen dedi ki; Kemal, Kemal! Ayağa kalk ve yürü...
Ogün Haber'den Cengiz Aygün yazdı...
Cengiz Aygün, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun başlattığı "Adalet" yürüyüşünü eleştirdi.
İşte Aygün'ün o yazısı;
GİZLİ KALMIŞ GERÇEKLER!..
CHP İstanbul Yürüyüş’ü öncesi Parti Meclisini topladı,
Tarih: 14 Haziran 2017.
CHP’nin Genel Başkan’ı için tarihin değiştiği gün…Gelin bir tasavvurda bulunalım ve o gün neler konuşulduğunu iç sesimizle canlandıralım…
Parti Meclisi üyeleri hazır halde Genel Başkan’ı bekliyor,
Ve koşar adım yürüyerek “Büyük Kaşif Kılıçdaroğlu” geliyor.
Yüzünde muzip bir gülümseme hakim,
Adeta “Sümela’nın Şifresini” buldum dercesine…
Muhalif üyeler suskun… Bakalım ne “yumurtlayacak” dercesine bekliyorlar,
Engin ve Özgür, Başkan’ına pas atacak konuşma yapmaya yelteniyor,
Ama bu da ne…
Kılıçdaroğlu elini kaldırıyor; “susun, konuşmayın, ben her şeyi düşündüm” dercesine,
Ve başlıyor “Büyük” Genel Başkan, büyük bir heyecanla anlatmaya…15 Temmuz’dan sonra çok düşündüm,
Erdoğan’a nasıl çelme atarım diye,
Korktum milletin gazabından ve birliğinden...
16 Nisan’a geldik,
Sonra yine başladım düşünmeye,
Yattım düşündüm, rüyamda düşündüm, kalktım düşündüm,
Rüyamda ihtarlar aldım, fikirler duydum,
Baykal’ı gördüm,
Parmak sallıyordu; “Unutmadım kaset kumpasıyla beni sattığını” dercesine,
O böyle demiyor, sadece parmak sallıyordu,
Ama; bir günde çark edip, Genel Başkan adayı olduğum için, öyle dediğini ben anladım.
Kan ter içinde kalmıştım, uyanmak istiyordum, uyanamıyordum.
Tam o esnada rüyama Demirtaş ve Gülen geldi,
“Mesih” gibi kurtardılar beni, Baykal’ın gazabından,
“Merak etme, yanındayız, onu zaten biz halletmiştik, bir şey yapamaz sana” dediler,
Rahatladım, derin bir “ohhh” çektim,
Sonra bana mucizevi fikirler verdiler,
Uyandım ve olmayan düşüncemle, düşünmeye başladım.
Rüyamda gördüklerim film şeridi gibi zihnimden geçiyordu,
O anda tılsımlı “kelimeyi” hatırladım,
Çubuklu pijamalarımla yataktan fırladım,
Evreka, Evreka (buldum, buldum) diye bağırıyordum,
Eşim endişelendi, panikledi,
“Kemal ne oldu sana, ne oluyor,"
“Allah’ım bunu da mı görecektik” diye ağlamaya başladı.
Teselli ettim onu,
Ve ilk ona söyledim, “tılsımlı kelime”yi…
“Adalet, Adalet, adalet” dedim...Arkadaşlar…. Bakın ve şimdi beni iyi dinleyin,
Bu tarihi toplantıyı “tarih altın harflerle kaydedecektir”.
Şu ana kadar bildiğiniz her şeyi unutun,
Deniz Baykal’a attığım kazığı unutun,
Önder Sav’ı bir kalemde sildiğimi unutun,
Sürekli Kurultay söylemlerini unutun,
Muharrem’i, Fikri’yi, Hamza’yı, Gürsel’i, Levent’i unutun,
Yedi yılda, yedi seçim kaybettiğimizi unutun,
Dün söylediğimi bugün yalanlayan beyanlarımı unutun,
Özgür’le, Aykut’un Selin Sayek Böke’yi istifa ettirip, ortada bıraktığını unutun…Rüyamda F. Gülen bana dedi ki;
“Kemal, kemal…! Ne düşünüyorsun böyle düşüncesizce… Ayağa kalk ve yürü”,
O anda Atlantik ötesinden bir aydınlanma geldi,
Tamam, Pek Muhterem Hocam… “Yürüyeyim de nasıl, niçin ve ne diye” dedim,
Bak dedi…
“Biraz dini motif, biraz muhafazakar söylem, biraz da, yarım yamalak ve çarpıtarak, aklında kalan ayet-hadisle; eline bir pankart al,
Pankartta tek kelime olsun,
O da Adalet” dedi…
Çünkü; “bu yürüyüşünle ben memnun olacağım, ABD mutlu olacak, içerdeki işbirlikçilerimiz sevinecek, Almanya tezahürat yapacak, mazlum ve mağdur kisvesine sokmaya çalıştığım tüm hainler bir kez olsun gülümseyecek” dedi.
Ben de; Allah Razı olsun “hocam(!)”, derin ve deruni şekilde aydınlattın beni dedim…Ama ben bu noktada kalır mıyım hiç…
Düşündüm, taşındım ve bu fikri geliştirdim.
Keramet “Adalet” sözcüğünde dedim,
Çünkü dedim,
Demirel’li Merkez Sağ 60’larda “Adalet” kelimeli parti kurarak iktidar oldu,
“Canımıza ot tıkayan, ümüğümüzü sıkan”, bize yedi yılda yedi hezimet yaşatan bu Erdoğan da, isminde “Adalet” olan partiyle, iktidar olarak, bizi bu ağlanası hallere düşürdü.
Hani bir reklam vardı ya arkadaşlar,
“İşin Sırrı Olin’de” diye,
Aynen onun gibi,
İşin sırrı “Adalet” kelimesinde,
Siz içeriğini filan boş verin,
Adalet, madalet hak getire,
Bunları kafaya takmayın,
Siz, bu “mucizevi” buluşuma, düşünceme odaklanın…
Haaa… bir de; “Muhterem Hocam”ın rüyadaki fikridir bu,
Gerçi onun da “ipiyle kuyuya inilmez” ya,
Olsun…
Erdoğan’ı alt etmek için, gerekirse “yılanla bile çuvala gireriz”
İnsi şeytanlarla bile işbirliği yaparız,
Münafıklarla bile uzlaşırız,
ABD ile ittifak eder, bölgesel kulu-kölesi, uşağı oluruz,
Yeter ki; Erdoğan denen bu illetten kurtulalım.Yoksa, yoksa…
2019’u bile göremeyeceğiz…Şimdi Arkadaşlar…
Bu toplantıda başka kimse konuşmayacak,
Benim adım Kemal...!
Konuşanı, “kapının önüne koyarım”,
Ona göre,
Herkes haddini bilecek,
Ve yarından tezi yok,
Fikir mimarlarım, mihmandarlarım, kanaat önderlerim; Gülen, ABD ve Demirtaş”ın manevi varlığıyla cenah-ı İstanbul’a, Prison-ı Enis’imize “ADALET Yürüyüşü”nü başlatacağız.
Kılavuzumuz karga bile olsa geri dönmeyecek, yürüyeceğiz,
Hocam’ın dediği gibi yolda her türlü yalan ve iftiradan imtina etmeyeceğiz,
Sürekli iftira ve sövgü dolu beyanlarda bulunacağız,
Çünkü Muhterem hocam dedi ki;
“Yalan, iftira, şantaj, belden aşağı vuruş çok ses getirir, biz bu tarzın ekmeğini çok yedik,
Türkiye’yi 15 Temmuz’a böyle getirdik,
Gerçi elimize yüzümüze bulaştırdık,
Ama sen yine de beni dinle”
Bu nedenle de her şey mübah, arkadaşlar,
Dilinizden geleni arkanıza koymayın,
Süleyman Soylu her türlü tedbiri alacaktır ama siz yine de kışkırtmadan geri durmayın,
Olur da; bir olay olursa, işimize çok yarar..
(Biz yürürken Enis’i Sincan’a getirirlerse ne yaparız, onu da bilmiyorum ama.. Gerekirse çark eder, Sincan’a huruç ederiz. Nasılsa bir adım da; “Çarkçı Kemal”…)
14 Temmuz’da “Muhterem Hoca’mızın da himmetiyle” menzile varacağız.14 Haziran’da, bugün başlayan tarihin dönüm noktası, 14 Temmuz’da taçlanacaktır.
(Bu 14 Temmuz’da bitirme fikri de Muhterem Hocaefendi’mindir. Sakın kimseye söylemeyin. Hani anlarsınız ya; bir gün sonrası 15 Temmuz…)
Maltepe Cezaevi’nin önünde basın toplantısında tarihi açıklamayı yapacağız.
Ve haykıracağız ki:
Ey Millet…
CHP’nin adı bugünden sonra; “ADALET Halk Parti”sidir…
Ve bu tılsımlı değişimle ilk seçimde iktidarız…
“ADALET Halk Parti’li günler yakındır…
“Himmet-i Gülen ve izn-i ABD” ile yolumuz açık olsun…Not: “Bu dizideki… pardon bu yazıdaki; yolun, yolcuların, fikir ve toplantıların gerçekle ilgisi yoktur, tamamen hayal ürünüdür.”
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak umudu ile Allah'a emanet olun sevgili okurlarım, tekrar hayırlı bayramlar diliyorum...