Tantan: Teknolojiyi en iyi kullanan örgüt bunlar!

Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Hürriyet'ten İpek Özbey'e Adnan Oktar grubuyla ilgili önemli açıklamalar yaptı.

İşte Tantan'ın kritik tespitlerde bulunduğu o röportaj...

SAYIN TANTAN; HER ŞEY BİR YANA, AKLIMIZA GELEN İLK SORU ŞU: ADNAN HOCA HER TÜRLÜ REZİLLİĞİ GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE YAPTI. ÖYLEYSE OPERASYON İÇİN NEDEN YILLARCA BEKLENDİ? İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ "TARİKATLARIN HESAPLAŞMASI SAVAŞA MI DÖNÜŞTÜ"?

Adnan Hoca bir tarikat değil, dinle falan da ilgisi yok. “Neden 19 yıl beklediler” sorusuna takılmayın. Şu anda bu operasyonu yapan yetkililere destek vermemiz gerekir. Kamuoyu oluşturmamız lazım, halk bu operasyonu sahiplenmeli. Kimse siyaseten engellemesin diye sahip çıkmak gerekiyor. Çok zor bir operasyon. İçten, dıştan müdahale gelebilir.

YAKALANMASIYLA ÇOK İNSANIN UYKUSU KAÇMIŞ MIDIR?

Hiç şüpheniz olmasın. Türkiye’de teknolojiyi en iyi kullanan örgüt Adnan Hoca’nın örgütüdür. Teknik takiple siyaseti ve basını teslim alanlar bunlardır. Gazete sahiplerinden, yayın yönetmenlerine, milletvekillerine arşivledikleri çok kişi vardır. Teknik takipte kullandıkları teknoloji o zaman polisin elinde bile yoktu. Arşivledikleri milletvekilleri sonradan bana teşekküre geldiler. Ama bunlar arasında özür dileyecek misin diye önerge verenler de oldu.

1999'DA İLK OPERASYONU DÜZENLEDİĞİNİZ DÖNEMDE Mİ TANIDINIZ ADNAN OKTAR'I?

Daha eskiye gidin. Adnan Hoca ismi kamuoyunda yeni yeni duyulmaya başladığı zaman bazı aileler “Çocuklarımızı kurtaramıyoruz” diye bana gelip gidiyorlardı. O zaman o çocuklar üniversitede okuyorlardı. 

GÖREVİNİZ NEYDİ O ZAMAN?

Emniyetteydim ama etkin bir görevde değildim. O konuda etkin olan arkadaşlara bu konuyu iletiyordum. Polis bir takım çalışmalar yapıyordu ama sonuca gidemiyordu. Tam tarihi hatırlamıyorum ama çok aile bu durumdan mustaripti. Tabii o zaman bu kadar şöhretli bir Adnan Hoca yoktu. 

Hatırlıyorum, o yıllarda buluşma noktaları Bebek’ti… Basına Bebek Camii’de kıldıkları namazlar yansırdı…

Üniversite gençliğini avladıkları yıllardı o yıllar. Bu yapının geçmişten itibaren bütün çıplaklığıyla ortaya çıkması lazım.

 

GENÇ GENÇ İNSANLAR, ŞU ANDA GÖZALTINDALAR… BELKİ ONLAR DA BİR ZAMANLAR ADNAN HOCA’NIN MAĞDURU OLMUŞ VE ORADA OLMAK ZORUNDA HİSSETMİŞ OLABİLİRLER, DEĞİL Mİ?

Tek tek incelemek lâzım. Genç bayanlar, erkekler oraya nasıl katıldı, kimler destek verdi? Basit bir magazin, bir kedicik olayı gibi bakmamak lazım. Türkiye’yi içeriden çökerten, iç ve dış odakların kullandığı bir yapıdan söz ediyoruz. Kurtulmak isteyip, kurtulamayan çok insan da olabilir.

 

SİZE ŞİKÂYETE GELEN AİLELER OLDUĞUNU SÖYLEDİNİZ, KİMDİ O AİLELER, ZENGİN VE NÜFUZLU KİŞİLER Mİ?

Zengin aileler de vardı, akademisyen, doktor gibi eğitimli, nüfuzlu aileler de… Üniversitede okuyan çocuklarını kurtaramadıkları için çok rahatsızdılar. O zaman polis şikâyetleri kabul ediyor ama yetki çerçevesinde bir şey yapamıyordu. Adnan Hoca, bir gün Atatürkçü oluyor, bir gün üç vakit namaz kılmak gibi absürt şeyler konuşuyordu. Belediye başkanlığı dönemimde İstanbul emniyeti bununla ilgili operasyonel bir çalışma yaptı, netice yine alınamadı. 1999'da bir gün Meclis genel kurulundan çıktığımda üç yakışıklı genç yanıma doğru geldi. Ceketini ilikleyip saygı duruşunda bulundular. Dikkatimi çekmişlerdi; kim olduklarını araştırdığımda Adnan hocacı olduklarını öğrendim. 

NE İŞLERİ VARDI Kİ MECLİS’TE?

Sürekli oraya gelip milletvekilleriyle gece-gündüz beraber olduklarını öğrendim. Hemen emniyet genel müdürüne görevi tevdi ettik. O zaman DGM’ler vardı. DGM savcısı ve Emniyet Genel Müdürlüğü üç aylık sürede delilleri topladı. Dinleme ve izlemeler yapıldı, bir hayli bilgi, belge toplandı. Her şey büyük gizlilik içindeydi. Siyasi baskı olmasın diye de açığa çıkmasını engellemeye çalışıyorduk.

SİYASETEN BASKI ALTINDA MIYDINIZ?

Bunlar içeri alındığında o gün parlamentodaki mensupların büyük bölümü bana gelerek ya da dolaylı yoldan ulaşarak, "bu çocukların iyi çocuklar olduğunu, bırakmak gerektiğini" tavsiye ettiler, biz reddettik. Süreç içerisinde hiç boş durmadılar. Gözaltında olmayanlar büyük mücadele verdiler. Kendilerinin haklı olduğunu ispat etmek için kapısını çalmadıkları şanlı hukukçu bırakmadılar. Bir sürü hukukçudan rapor aldılar. Hatta yurt dışındaki hukukçulardan da raporlar alıp, bunları bir de kitap haline getirdiler. Yurt dışındaki diplomasiye gittiler. Batı’daki yetkililer bize yazdığı raporlarda, bunların Avrupa standartlarının üzerinde raporlar olduğunu ifade edip, hazırlayanların kim olduğunu sordu. O kadar iyi hazırlanmış raporlardı. 

BU GÜCÜ NEREDEN ALIYORLARDI?

İki-üç lisan bilen, son derece eğitimli ve nitelikliydiler… Adnan Hoca'nın tutsağıydılar, hepsi inanmıştı. Hazırladıkları kitabı bedava dağıttılar. Bizi de o süreç içerisinde İstanbul’daki cumhuriyet savcılarına şikâyet ettiler. Biz tabii mahkemelere gittik, ifade verdik. Bizi bıktırmaya, itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Bu mücadeleyi hiç bırakmadılar. Bugün gelinen noktada, bu çalışmayı başlatan savcılığı, emniyet müdürlüğünü, uzmanları tebrik etmek istiyorum. Onları desteklememiz gerekiyor. 

BAKANLIĞINIZ DÖNEMİNDE ÇOK İHBAR GELİYOR MUYDU?

O dönemde kamuoyuna da yansıyan birçok operasyon yapıldı. O operasyonların hepsi projeli çalışmaya, araştırmaya dayalıydı. Sonuçta birçok şey ortaya çıktı. Türk bürokrasisini, siyasetinin kirliliğini ortaya çıkaran operasyonlar olmuştu. O dönemde çok destekleyen de vardı ama çok eleştiren de olmuştu.

ELEŞTİRENLER KİMDİ?

Bugün kahraman gibi ortada gezenler vardı. İsim vermek istemiyorum. Gazeteciler, siyasetçiler, bürokratlar, milletvekilleri…

İKİ DİL BİLEN, İYİ YETİŞMİŞ, EĞİTİMLİ, VARLIKLI AİLELERE SAHİP GENÇLER… PEKİ NİÇİN ADNAN HOCA GİBİ BİRİNİN KÖLESİ OLMAYI SEÇİYORLARDI?

Asıl araştırılması gereken bu. Vaktimiz olmadı. Mesela Hizbullah terör örgütü insanları evlerin bahçesine gömdüğünde, o konudaki tüm yetkin insanları toplayarak araştırma başlatmıştık. Bu insanlar nasıl oluyor da amcasını, dayısını, babasını yargılıyor, bilgisayar ortamında arşivliyor ve gömüyordu? Bunu yapmıştık. Bizim vaktimiz olmadı ama şimdi Adnan Hoca konusunda da aynı çalışmayı yapmak gerekiyor. Bu insanlar neye kanıyor? Acaba geçmişten kaynaklanan muhafazakâr bir yapıdan dolayı bir takım zafiyetlerini Adnan Hoca’nın sunduğu yakışıklı erkekler ve güzel kızlarda mı kullanıyorlar? Bu şekilde insanların kaydedilmesi, arşivlenmesi sayesinde büyüyen bir şantaj ağı çalıştırıyorlar. Böyle bir ağ iç ve dış odaklar tarafından desteklenmeden oluşamaz.

 İŞTE ASIL KONUYA GELDİK…

Akla gelen ilk soru şu olmalı: Devletin temel alt yapısı yıllardır neden yaygın haber alma ağlarını halkının bilinçlenmesi üzerinden milli kimlikle buluşturamadı? Kim engelledi, niçin engellemek istendi? Bütün bu silahlı ve silahsız örgütler yıllarca Türkiye’yi, Türk halkını, siyaseti tehdit ederken, Türkiye’nin gücü bunu bir anda ortadan kaldırmaya yetecekken neden yapılamadı? Bakın, bugün PKK-PYD-YPG’yi kim destekliyor? NATO Müttefiki Amerika başta olmak üzere, İngiltere, Almanya, İsrail’in desteklediğini biliyoruz. PKK-PYD’yi, FETÖ’yü kim kullanıyorsa Adnan Hoca’yı da bundan ayrı düşünmeyin. Harun Yahya ismiyle yazdığı kitaplar son derece üst kalitede kâğıtlara basılıyor, başka dillere tercüme edilip, bedava dağıtılıyor. Korkunç bir bilgi ve enformasyon savaşı değil mi? Bunlara para yetebilir mi? Bunları size yurt dışında dağıttırırlar mı? 

FETÖ VE ADNAN OKTAR’IN KULLANDIKLARI TAKTİKLERDE BENZERLİKLER VAR MI?

Tabii ki var. Teknolojiyi depoluyorlar, yeri ve zamanı geldiğinde kullanıma sokabiliyorlar. Siyasetin kilit noktalarına, iş çevrelerine ve medyaya hissettirmeden çok iyi nüfuz edebiliyorlar. Fethullah Gülen hareketi çok daha farklı, her alanda nitelikli eleman yetiştirerek ülke yönetimini teslim alacaktı, gençler öyle kirletildi, kimliksizleştirildi. “Sizler altın nesilsiniz, ülkeyi sizler yöneteceksiniz” diyerek bu gençlerin zihinlerine girildi. Kendi ailelerinden, ülkesinden, yurttaş kimliğinden uzaklaştırılıp tek kişinin emrine verildiler.

 ADNAN HOCA DA “İNŞALLAH MAŞALLAH” SÖZLERİNİ DİLİNDEN DÜŞÜRMEDİ. ANCAK YAPTIKLARI, TELEVİZYON PROGRAMLARINDAKİ TAVRI DİNİ OLMAKTAN ÇOK UZAKTI…

O dini kirletiyor. Yıllar içerisinde Adnan Hoca hareketine baktığınızda dönüşümler var. Son olarak televizyonda yaptıkları ne Türk, ne inanç kimliğine uyuyor. Tamamen yozlaşmış bir şey. Harun Yahya kitaplarına bakın: İsrail’in küresel gücünü kabul edilebilir olarak takdim ediyor, bu gücün önünde durulmaz mesajı veriyor.

 FETÖ’YE BAKTIĞIMIZDA YARGININ, POLİSİN İÇİNE SIZDIKLARINI GÖRÜYORUZ. BUNLAR DA SIZDI MI?

 Bunların bulaşmadığı yer yok. Sızmamış olsa bile; insanlar “Bana da bulaşır” diye korkuyorlar.

1999'DAKİ GÖZALTINDAN NASIL KURTULDULAR?

Zamanaşımına uğradı. Biz yargılandık. Ben neden yargılanıyorum? Bana çok ulaşmaya çalıştılar, niyetlerini bildiğim için uzak tuttum. Çevremde çok yakınlarıma da sızmaya çalıştılar. Profesör Sulhi Dönmezer başkanlığında Prof. Feridun Yenisey, Ümit Kocasakal; polis ve jandarmadan oluşan gruplarla şehir şehir gezip sempozyumlar yapıyordu. Ülkenin hukuk zeminine oturtulması, suçların önlenmesi konusunda kafa yoruluyordu. Bütün bu çalışmalarda bunlarla mücadele de ortaya konuyordu. Hukuk sisteminde eksiklikler vardı. O zaman bunlar Sulhi Dönmezer’e de gittiler. Kabul etmedi hoca.

OPERASYONUN ÜSTÜNDEN 19 YIL GEÇTİ. BUGÜNKÜ GÜÇLERİ NE KADAR?

Çok. Acayip bir ekonomik ve teknik güce ulaştılar. Diyanet İşleri Teşkilatı’nı dahi tehdit edecek gücü buldular kendilerinde. Burada Diyanet’e çok iş düşüyor. İnsanların ihtiyacı olan inanç değerlerini köşe başında ne idüğü belirsiz hoca bozuntularına bırakmamalı. Burada kesin tavır koyması gerekiyor. Yoksa ortamı geleneksel Türk İslâmı’nın dışındaki dayatmalara açık hale getirirsiniz. Baktığınız zaman bu gibi yapılar sadece Türkiye’de yok. Mesela Hindistan’da Ahmedilik bir İngiliz istihbaratı yapılanmasıdır. Keza Hizbul-Tahrir de öyle. Boko Haram’da da benzer bir durum görürsünüz. Bunlar, istihbarat örgütlerinin güdümündedir. Ülkeler bunlar üzerinden istikrarsız hale getirilir, çatışma ortamı yaratılır ve aynı inanç içerisinde insanlar birbirine düşman kılınır. Irak ve Suriye laboratuvarında bunu görürsünüz. Türkiye’nin de aynı tehlike ve tehdit altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu örgütlerin bir an evvel önünün alınması gerekiyor.

 ULUSLARARASI AĞIN BİR PARÇASI OLDUĞUNU SÖYLÜYORSUNUZ. ONU KEDİCİKLERİYLE İZLERKEN MECZUP GİBİ GÖRÜYOR, HATTA MİZAHINI YAPTIĞIMIZ BİLE OLUYOR. ASLINDA CİDDİYE ALMAMIZ GEREKEN BİR TEHDİT VAR KARŞIMIZDA…

Kesinlikle. Magazinleştirmemek gerekiyor bu meseleyi… Bizim neslimizi yok ediyor. Genç kızlarımızı, erkeklerimizi kolay para kazanmaya sevk ediyor, kirletiyor. Türk kimliği yok ediliyor. Milli Mücadeleyle kazandığımız özgürlük ve bağımsızlığımızı elimizden almaya çalışıyorlar.

1999'DA, MÜRİTLERİNDEN OKTAR BABUNA "KANSERE ÇARE BULDUM" DİYE ORTAYA ATILDI. 160 BİN ÜNİTE KAN TOPLANDI VE ABD'YE GÖNDERİLDİ, AKIBETİ BİLİNMİYOR. “GEN HARİTAMIZI ÇIKARTIYORLAR” DİYE İSYAN EDEN DÖNEMİN SAĞLIK BAKANI OSMAN DURMUŞ ADETA LİNÇ EDİLDİ... BAŞLI BAŞINA BİR CASUSLUK OLAYI MIYDI?

 Evet, Osman Bey büyük bir mücadele verdi bu konuda. Ülkeleri teslim almak için sadece zihinsel devşirmeye ihtiyaç yok. Genetik olarak devşirmeye de ihtiyaç var. Büyük şirketler sizin genlerinizle oynayarak, yiyeceklerinizi ona göre üretiyorlar. Sizi birer onlara bağlı birer köle haline getiriyorlar.

DEVLET SIRLARINI İSRAİL’E VERDİĞİ İDDİA EDİLİYOR…

Savcılık bunun nasıl olduğunu ortaya çıkaracaktır. Adnan Hoca’nın İsrailli yetkililerle ilgili çekilmiş birçok fotoğrafı var.

FETÖ İLE DE BİR TEMASININ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Belli istihbarat teşkilatlarının belli insanları kirleterek kendilerine hizmet etmesi bakımından ortak çalışılmış olabilir, net bir bilgim yok.

DUDAK UÇUKLATAN BİR PARA TRAFİĞİNDEN VE SERVETTEN SÖZ EDİLİYORY. EVİNİN KONFORU BİR YANA, EVDEN ÇIKAN TARİHİ ESERLERE İNSAN İNANAMIYOR. DEĞİRMENİN SUYU NEREDEN GELİYOR?

Korkunç bir kaynak var. Yıllarca siyaseti tehdit ederek aldıkları işler savcılık soruşturmasının ardından ortaya çıkabilir. Yurt içi ve yurt dışında nerelerden iş, ihale almışlar? Hepsi ortaya çıkacaktır.

TAPU KADASTRO’YU İYİ İNCELEMEK LÂZIM!

“Bir tarafta Fethullah Gülen var. Eğitim düzeyi son derece düşük. Vaazlarında ağlayan, belli güçler kullanılıp, eğitilen, büyük bir güce ulaşmış, aşağı yukarı 124 ülkede her türlü alt yapısı olan, okulları olan bir yapı. Fethullah Gülen’i tutan kim, Yaşar Tunagür! Nereden çıkmış, Tapu Kadastro’dan… Bir tarafta Abdullah Öcalan… Eğitim düzeyi çok yüksek değil. Nereden mezun? Tapu Kadastro okulu. Tapu Kadastro okulunun yapısına baktığınız ve oradan mezun olanları iyi incelediğinizde farklı bir şeyin ortaya çıktığını göreceksiniz. Daha fazla konuşmayacağım ama burayı iyi incelemek lazım… Biri (PKK) Türkiye’yi silahlı şekilde çatıştırıyor, diğeri (FETÖ) ülkeyi siz yöneteceksiniz diye Türk gençliğini kendisine tabi tutuyor.”

ELİNDEKİ KASETLERLE ŞANTAJ YAPTIĞI İDDİA EDİLİYOR. BİRİNİN KASETİ VARSA, NE YAPMASI GEREKİR?

Benim kasetim var diye korkup susmayın. Cesaretle hareket edin. Çok mağduriyet var. İktidar sahipleri içerden ve dışardan devlete sızmaya çalışan bu yapıları süratle temizlemeli. Bunun gibi istihbarat güçlerinin takibinde vakıf, cemaat, sivil toplum örgütlerinin üzerine gidilmeli. Bunun gibi çok yapı var, Türk gençliğini, evlatlarımızı bunların elinden kurtarmamız gerekiyor. Yoksa Türkiye’yi yönetecek kadroları bulamayız. Kasedi olan savcılığa gitsin. Kişisel verilerin korunması anayasal hak... Bir bilgi gelirse size sunacağım ama benim verilerimi gizli tutun demek lazım. Savcılar bunu imha edebilir.

 İNTERNETE SIZMASINI ENGELLEYEBİLİR Mİ?

Her şeyi önleyebilir. Tabii Adnan Hoca cephesi, farklı yerlerde arşivleri depolayabilir de…

PEKİ NE YAPMAK LAZIM?

Türkiye’yi kuşatan, bölgede kullanmak isteyen bir güç var. Türk siyaseti bu tehdidi, tutsaklığı halkla beraber engellemeli. Yaygın haber alma ağlarıyla Türk halkını gerçek bilgilerle donatmalı. Sosyal medyada birçok kirli bilgi yayılıyor. Düşmanın büyüklüğü geleceğimizi tehdit ediyor. Hem PKK hem FETÖ hem Adnan Hoca gibi Türkiye’yi tehdit eden örgütleri durduracak nitelikli hukukçular, emniyetçiler, araştırmacılar devreye sokulmalı.

Tantan: Teknolojiyi en iyi kullanan örgüt bunlar! ile ilgili etiketler Adnan Oktar sadettin tantan
GÜNÜN VİDEOSU

Acı detay belli oldu: Boğaz'da denize düşüp kaybolan 2 gencin kimlikleri belli oldu!

İstanbul Beşiktaş'ta, denize düşen bir kadın ile onu kurtarmak için peşinden atlayıp kaybolan erkeğin abla-kardeş oldukları belirlendi.