"Sağlam bir Yaşar Kemal eleştirisi okumadım!"

Gülenay Börekçi edebiyat dünyasının çok özel isimlerinden. Habertürk’te kitap dünyasının nabzını tutuyor uzun yıllardır. Egoist Okur artık edebiyatseverlerin uğramadan geçmediği bir site oldu. Börekçi ile edebiyat dünyasını, edebiyat dünyasının kırmızı çizgilerini konuştuk.

Sayım Çınar / [email protected]

Önce edebiyat dünyasına nasıl dahil olduğunu sorayım. Nasıl başladı hikaye?

Evdekilere adeta işkence yoluyla kitap okuttuğum çocukluk günlerimde… (Gülüyor.) Annem ne kadar yorgun olursa olsun bana kitap okumadan yatmazdı. Tabii ben o zaman da şimdiki gibi baykuş tabiatlıydım; uyku sevmez, yorulmak bilmezdim. “Aradaki şu iki sayfayı atlayayım da çabuk bitsin, ben de bir an önce uyuyayım” dermiş annem içinden, ama çakalım ya, fark edip kıyameti koparırmışım. O zaman da şimdiki gibi her şeyden çok hikayeleri seviyordum. Bulamadığımda da uyduruyordum. Anlayacağın, kitaplarla aramdaki tutkulu ilişkiyi her şartta destekleyen annemle babama ne kadar teşekkür etsem azdır.

“İTİRAF EDEYİM, GİZLİ SAKLI KİTAP OKUMANIN BAMBAŞKA BİR ZEVKİ, GÜZELLİĞİ VAR.”

Edebiyat demiştim ben…

Edebiyatla maceram virajlı bir yol sayılır, Sayım. Geçenlerde TRT Radyo Haber’de Ahmet Kekeç ve Selahattin Yusuf’la yaptığımız programda bahsettim… Okumayı öğrendikten sonra iflah olmaz bir hikaye oburu olmuştum. Evdekiler de aynı kafada olduğundan her vesileyle kitap alıyorlardı bana. Kendi kitaplarını rahat bırakayım diye de olabilir. Masallarla başladılar, Balzac, Çehov ve Tolstoy’larla devam ettiler. Gel gör ki tek çiçekle bahar olmuyor… 13-14 yaşlarımda resmen isyan bayrağını açtım. Hele liseye başladıktan sonra, onların beğenmeyeceği, hayatta almayacağı ne varsa okumaya başlamıştım. Ucuz aşk romanları, en berbat korku hikayeleri, daha neler neler… İtiraf edeyim, gizli saklı kitap okumanın bambaşka bir zevki, güzelliği var. Şunu söylememe izin ver, yürümeyi düşe kalka öğreniyorsun ya, okuma zevkin de düşe kalka gelişiyor. Eh, ben de sonuçta neyi niye sevdiğimi artık biliyorum. Ve canım neyi isterse onu okuyorum.

egrgerg

Kimleri seviyorsun?

Andersen, Rilke, Carroll… En sevdiklerim galiba İngiliz yazarları, şairleri… Sterne, Fielding, Bronte’ler, Joyce, Shakespeare, Eliot… Geçenlerde 20’inci yüzyıl başlarında yazılmış bir roman buldum, adını bile duymadığım müthiş bir İngiliz yazarındı. Resmen büyülendim. Ve o aşkla yayıncı olma hevesine kapıldım. Kendime ortak arıyorum. Hadi gel birlikte yapalım.

Dün babanın bir videosunu gönderdin, benim için de heyecan verici oldu onu 40 yıl sonrasında tanımak…

Ya, nasıl güzel bir keşif oldu benim için anlatamam. Düşünsene bu sabah, henüz yeni uyanmışken internete girdim ve yıllar önce ölen biricik babamın bir videosunu buldum. Bu belki de bir işarettir. Çünkü babamın orada anlattığı kitap, çok mühim bir yakın tarih çalışması. Öncesi ve sonrasıyla 1908, 1909… Babam onun genişletilmiş bir versiyonunu da hazırlamıştı, onu yayınlatmak istiyorum. Yarabbim, yapacak ne çok iş ve ne kadar az zaman var.

“ŞİMDİ İKİ ARKADAŞIMLA, YANİ AHMET KEKEÇ VE SELAHATTİN YUSUF’LA ADA PROGRAMINI YAPIYORUZ.”

Uzun yıllar Habertürk'te çalıştın, şimdi ne olacak?

Habertürk’ten ayrılmadım ki, hâlâ oradayım. Sadece annemin rahatsızlığı sebebiyle evde olmam gerekiyordu, o yüzden çalışma düzenimi değiştirdim. Cumartesi günleri bir kitap sayfası hazırlıyorum, bir de kitap ekini yapıyorum. Başta azıcık bocaladığımı söylemem lazım, öyle alışmışım ki her gün işe gitmeye, hayatımda bir boşluk oluştu. İnsan özgürlüğü de yadırgayabiliyor. Şimdi iki arkadaşımla, yani Ahmet Kekeç ve Selahattin Yusuf’la az önce sözünü ettiğim Ada programını yapıyoruz. Daha doğrusu onlar yapıyorlar, ben de en büyük korkumu yenmeye, mikrofon denen “azılı düşmanı” alt etmeye çalışıyorum.

refregre

Gelecek planların var mı?

Hayalim yayıncılık. Yayıncılardan teklif gelmezse, kendim yapacağım bu işi. Bir de hep hayal ettiğim ama bütün o koşturmaca esnasında bir türlü zaman ayıramadığım bir işe başladım, illüstrasyon yapıyor, kitap kapakları tasarlıyorum. Sessiz sakin ilerliyor… Hatırlat da bir gün göstereyim sana işlerimi.

Egoist Okur en beğenilen edebiyat sitelerinden biri, fikir nasıl doğdu?

Hep söylüyorum, Egoist Okur geceleri herkes uyuduktan sonra gün ağarana kadar yorganın altında el feneriyle kitap okuyan küçük bir kız için tasarladığım bir hediye. “Kitaplar ve başka güzel ihtimallere dair” sloganıyla yola çıktığımdan beri çok güzel işler yayınladım orada ama şimdi site de benim gibi biraz yorgun. İçimize kapanmamız, dinlenmemiz lazım.

fergergre

Nerede görüyorsun Egoist Okur'u, nasıl bir okur kitlesi var?

Egoist Okur’un sadık bir kitlesi var. Geçen yıl gelen ziyaretçi sayısı ayda 100 bini aşıyordu ama bu aralar 50-60 binlerde dolaşıyor. Soran, sorgulayan, yazan, çizen bir okur kitlesi var. En çok yazarlar, yayıncılar okuyor. Egoist Okur bir nevi vitrin gibi oldu. Hakkında bir yazı çıkmışsa, o kitap anında başka dergilerin de ilgisini çekiyor. Bir de biliyorsun, ben yabancı yayınları da takip ediyor ve yazıyorum. “Şu kitabı Egoist’te gördük ve hemen hakları için başvurduk” diyen çok yayıncı var. Aramızda kalsın ama okuduğun birçok şahane kitabın müsebbibi Egoist Okur. Bu gurur verici. Ne diyeceğim, biz röportajı bir kenara bırakıp şu yayıncılığa başlama meselesini mi konuşsak acaba?

gergregr

Peki Egoist Okur’un yeni yazarlarla daha büyük bir yapıya dönüşme ihtimali var mı?

Daha büyük bir yapıyı tek başıma yürütemem. Maddi, manevi desteğe ihtiyacım olduğunu hissediyorum. Çünkü site başlı başına bir kurum oldu ama içeriğinden tasarımına her şeyini hâlâ tek başıma yapıyorum. Zor iş. (Gülüyor.) Tekliflere açığım diyelim.

Sosyal medyada politik görüşlerini de paylaşıyorsun. Gelen tepkiler seni şaşırtıyor mu?

Sayım, aslında bu uzun uzun konuşmak istediğim bir konu değil. Memlekette solcu ve aydın diye tarif edilenlerin bazı fikirlere dini inanç gibi yapıştığını, kendilerini başka herkesten üstün görmeye eğilimli olduğunu zaten biliyordum ama doğrusu bu kadarını beklemiyordum. Son olaylarla ne kadar önyargılı, meraksız, sığ ve tarih bilmez oldukları çıktı ortaya… Üstün yetenekleri arasında kendilerini aldatmak, dedikodu etmek ve abuk sabuk varsayımlarla birilerini karalamak var. En azından benim deneyimime göre böyle. Sen politik görüşlerimden bahsettin az önce, bense sosyal medyada yazdıklarımın politik görüş değil hakkaniyet çerçevesinde değerlendirilmesini tercih ederim. Kabuğunu beğenmeyen civcivlerle yahut “Dünya 5’ten ibarettir” diye düşünenlerle aynı yerde olmak da istemem.

gergerg

“ORHAN KEMAL ÖDÜLÜ ALAN BİR ROMANA BAŞLADIM GEÇEN SENE VE İMLA HATALARI VE BOZUK CÜMLELERLE DOLU 3-5 SAYFASINI OKUDUKTAN SONRA, “BEN GALİBA ALACAKARANLIK KUŞAĞI DİZİSİNİN İÇİNE DÜŞTÜM” DİYE DÜŞÜNDÜM.”

Türkiye’deki edebiyat dünyasını nasıl değerlendiriyorsun? Seni heyecanlandıran isimler var mı son dönemde?

Ne yazık ki pek yok. Cemil Meriç, Oğuz Atay, Refik Halit Karay; varsa yoksa eskiler. Zamanımıza gelince; yazarından yayıncısına, eleştirmenine bin yıldır solculuğun hakim olduğu edebiyatımızda en popüler ekol hâlâ körlerle sağırların birbirlerini ağırlama ekolü. Mensupları bir vakitler Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü, Tutunamayanlar’ı görmedikleri, Muzaffer Şerif’i bu topraklardan uzaklaştırdıkları, Sabahattin Ali’yi tehlikeli bulup hapsettikleri, o da yetmeyince katlettikleri gibi, şimdi de kim bilir kimleri ve neleri dışlıyorlar. Daha kötüsü utanılacak kadar berbat işleri sırf mahalleden uzaklaştırılmama arzusuyla göklere çıkarıyor, ödülleri falan da ne yazdığına bakmadan en sıkı “muhaliflere” veriyorlar. Orhan Kemal Ödülü alan bir romana başladım geçen sene ve imla hataları ve bozuk cümlelerle dolu 3-5 sayfasını okuduktan sonra, “Ben galiba Alacakaranlık Kuşağı dizisinin içine düştüm” diye düşündüm.

Sevmediğin yazarlar var mı?

Sevmediğim, okuyamadığım yazarlar var, olmaz mı! Senin de vardır. Az önce sözünü ettiklerim gibileri saymıyorum bile, üç yıl sonra adları anılmayacak. 70’lerde de vardı böyle kötü köy romanları yazarak parsayı toplayanlar, kara kara filmler çekip ödül üstüne ödül alan sinemacılar. Fakat aforoz edilmek istemiyorsan bazı isimlere dokunamazdın. Yaşar Kemal, kırmızı çizgiydi mesela; yine öyle…

gergregre

İsim ver desem…

Gerek yok. Şöyle diyeyim… Bana göre olan ya da olmayan edebiyatçılar var. Dünyamız ayrı, hayata bakışımız ayrı… Okurum, keşfederim, hakkını teslim ederim ama pekala onunla devam etmeyebilirim; yeri geldiğinde de eleştiririm. Bizde zor gerçi… Nabokov Dostoyevski’yi yerden yere vurabilmişti ama ben sağlam bir Yaşar Kemal eleştirisi okumadım henüz. Bir ara Orhan Pamuk, Şule Gürbüz, Hamdi Koç eleştirmek revaçtaydı ama herkes biliyor ki onun da sebepleri başkaydı. “Sen neresindesin bu dünyanın” diye sorabilirsin, hakkındır. Az önce sana biraz içime kapandığımdan söz etmiştim ya; o biraz da kendimle muhasebe ihtiyacı duyduğumdandı. Sonucu bildiririm. (Gülüyor.)

Dolmuşsun sen. Bir gün bunları ayrıca konuşalım. Son sorum: Kitapların bu kadar içindesin, senden bir kitap ne zaman gelecek?

İçimdeki canavara, pardon eleştirmene fikrini bir sorayım. O izin verdiğinde. Ya da ben onu etkisiz hale getirmeyi başardığımda.

ergergregr

"Sağlam bir Yaşar Kemal eleştirisi okumadım!" ile ilgili etiketler gülenay börekçi Sayim çınar
GÜNÜN VİDEOSU

Diyarbakır'da üzücü olay: Yolda yürürken bir anda yere yığıldı! Gerçek sonradan ortaya çıktı...

Diyarbakır'da bir vatandaş, kaldırımda yürüdüğü sırada kalp krizi geçirerek yola yığıldı. Hastaneye kaldırılan vatandaş, tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.