Saldırgan Köpek Sorunu Ve Gergin Ahvalimiz

VEDA KILIÇ YAZDI...

Veda Kılıç
Veda Kılıç

İnsan, hayvan saldırılarını belgesel sunumunda izlerken bile rahatsız oluyor.

Nerde kaldı şehir içinde gün ışırken atılan bir ya da birçok köpeğin insan avlaması!

Geçtiğimiz çarşamba, Van/İpekyolu’nda arkadaşlarıyla gittiği parkta oynayan on yaşındaki Emir Mete böyle bir olayda can verdi.

İki yıl evvel, yine Van/Tuşba ilçesinde, altı yaşındaki Ruken evine yakın arsada, sürü hücumuna kurban olmuştu.

Onu arayan babasının karşılaştığı manzara konuşulur cinsten değil!

Son zamanlarda benzer saldırı sonucu ölen-yaralanan insan sayısı yüzlere dayandı… Bunların çoğu da çocuk!

Hâl trajedi boyutunu aşmışken konu çözülmezliğini sorgulama mecburiyetimiz kimin ayıbı!

Devlet, soruna yönelik adımları 2021’de yürürlüğe giren 5199 sayılı hayvan hakları kanunu ile güncelledi.

Buna göre, sahipsiz hayvanların kontrolsüz artışının önlenmesi için kedi-köpek sahiplerine, ellerindeki hayvanlara kimliklendirme yöntemleri ile kaydettirme mecburiyeti geldi.

Ev hayvanlarını terk edenlere hayvan başına iki bin TL idari para cezasına hükmedildi.

Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu yetmiş beş bini aşan belediyelere 31 Aralık 2022, diğer belediyelere (yirmi beş bin – yetmiş beş bin nüfus) ise 31 Aralık 2024 tarihine kadar hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirildi.

Ayrıca, belediyeler bu madde yürürlüğe girdikten sonra üç yıl süreyle, hayvan bakımevi kurmak ve rehabilitasyon çalışmaları yapmak için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinden, Büyükşehir Belediyelerinde binde üç diğer belediyelerde binde beş olmak üzere kaynak ayırmak zorunda.

Nüfusu yirmi beş binin altında olup hayvan bakımevi kurma zorunluluğu bulunmayan belediyelere de sorumluluk alanındaki sahipsiz hayvanları en yakın belediyeye götürerek rehabilite ettirme mecburiyeti getirildi.

Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpeklerin belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilmesi kararlaştırıldı.

Saldırgan ırk ve melezlerinin kısırlaştırılması zorunlu olurken ağızlıksız ve tasmasız sokağa çıkarılmaları, çocuk oyun alanları ve parklarına girmeleri yasaklandı. Aksi durumda on bir bin tl idari para cezası uygulanacağı hükme bağlandı… Hayvanların sokağa terk edilmesi yasaklanmakla birlikte, İlgili ihlaller için otuz bin tl  idari para cezası  kararlaştırıldı.

Ayrıca, kanunda kabahat olarak düzenlenen bazı fiiller (Nesli yok olma tehlikesi altında olan hayvanları öldürmek, bir hayvan neslini yok etmek, ev hayvanı veya evcil hayvanları kasten öldürmek, hayvanlara işkence etmek, zalimce muamelede bulunmak, hayvanları dövüştürmek, hayvanlara cinsel saldırıda bulunmak veya tecavüz etmek) suç kaleminde tanındı ve diğer kabahat fiilleri için mevcut idari para cezalarının miktarları arttırıldı.

Kısacası, kanun sokak hayvanları ile ilgili konuları belediyelerin sorumluluğu olarak yeniden tanımladı.

Yasanın belediyelere yüklediği bu görevi yeterli imkân ve yetki ile verdiği malum.

Sorumlu yetkili için  ”al, rehabilite et, kısırlaştır, bırak” olarak tariflenen ön vazifeyi gerçekleştirmek mevcut koşullarda ne derece zor!

 Uygulama etkinliği ile hayvan artışının birkaç yıl içerisinde kontrol altına alınacağı tartışmasızken neden yeterli aktivite sağlanamıyor?

Kısırlaştırmayla sokakların daha güvenli olacağı ve az sayıda hayvanın daha olumlu şartlara kavuşacağı ihtimali varsa yapılmayışını nasıl anlamlandırmalıyız?

Daha iyi çözüm önerisinin olmadığı durumda eldeki reçeteye güç verilmesini istemek boş mu? En azından konu hakkında daha vicdani çareler bulununcaya dek.

Bunları söylerken, yaygın faaliyeti belirli noktalara mama bırakmak olan, malum sokak hayvanları dernekçilerinin; onları perde gibi kullanan rantçı ve siyasi hedefçilerin engel oluşturur eylemlerini göz ardı ediyor değiliz.

 Yapılan çoğu müdahaleyi çarpıtarak sosyal medyaya yayan, yetkilileri karalar nitelikte algı oluşturan odaklarca hedefe konmanın baskısını da!

Ancak devlet, herkes kendi isteğini dayatamasın diye “her ferdin özgürlüğü diğerininkinin bittiği yerde başlasın diye devlettir.” Ve devletimiz vatandaşın hak ettiği huzuru her alanda sağlayacak derecede güçlü.

Belediyeler egemen iradenin organları olarak -her şeye rağmen-  görev ifa etmek; insanların sokaklarda hayvan saldırısı endişesi taşımadan yürümesi için ortam yaratmak zorunda.

Bu talebi dillendirirken ne 14. Yy.’da Papa 9. Gregory’in kedileri şeytan gösterip yakalanan tüm hayvanları sistematik şekilde yaktırdığı korkunç olaylardaki gibi ne de 1910 Jön Türk hükümetinin seksen bin köpeği sivri adaya hapsedip ölüme terk ettiği gibi merhametsiz bir yol istemiyoruz.

Kendi vicdan kodlarımızla yoğurma bekleyen sorunu, yine ne dünyanın iki süper gücünden biri olan Amerika’nın barınaklarda son verdiği gibi ne de diğeri olan Çin’in sofrada hallettiği gibi halledelim.

Hayatı yaratıcı tarafından bahşedilmiş sokak hayvanlarının da -zararsız olduğu sürece- her canlı gibi güvenle yaşam hakkı var; Onları 1923 hükümetimizin yaptığı gibi topluca zehirleyip katletmek de Hindistan ineklerine yapıldığı gibi dokunulmaz kılmak da doğru değil.

 Ne ifrat eyleyelim ne de tefrit!

Bu minvalde, tüm belediyelerimizin artık harekete geçmesini; gerekirse, kanun dışı davranan baskı guruplarına karşı risk almasını, kararlı olmasını diliyoruz.

Çünkü bugün sorunun birincil muhatabı herkesten önce, yeterli irade göstermesi beklenen belediyelerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Diğer Yazıları