Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir'den SuperHaber'e özel açıklamalar: Obez değil sağlıklı büyüme
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir ile Samsun’da düzenlenen TEKNOFEST Karadeniz’de SuperHaber için son derece önemli bir sohbet yaptık.
Sohbetin tamamını SuperHaber YouTube kanalından izleyebilirsiniz. (ÖNEMLİ NOT: Festival alanında çok sayıda müzikli etkinlik yapıldığı için yoğun bir ses altında bu söyleşiyi gerçekleştirmek zorunda kaldık. Arkadaşlarımız sesi sizlerin duyabileceği, anlayabileceği bir şekle getirdi. Ancak tonlamada az da olsa değişiklikler oldu. Eminiz ki bu önemli sohbeti buna takılmadan izleyeceksiniz.)
Sohbetten önemli satır başlarını burada aktaracağım.
Ancak öncesinde kısaca TEKNOFEST’te ilk gün gözlemlerimi kısaca aktarmak istiyorum.
Öncelikle tarih olarak 30 Ağustos’un ve o kutlu mücadelenin ilk adımının atıldığı Samsun’un seçilmesi son derece önemli ve anlamlı.
TEKNOFEST’e ilgi de çok büyüktü. Barış Özkan ile yaptığımız “Haberin Olsun” programında bu ilgiyi aktarmaya çalıştım. Beni en çok sevindiren gözlemim, çocukların ve gençlerin çok fazla olmasıydı. Örneğin, ailelerin, resmî tatilde parkları, bahçeleri, restoranları, plajları doldurmak yerine çocuklarının ellerinden tutup Samsun Çarşamba Havalimanı’nda yapılan TEKNOFEST’e gelmeleri, hemen hemen her standa, özellikle de yerli üretimlerin sergilendiği alanlara ilgi göstermeleri çok önemliydi. En önemli eğitimin evlerde başladığını göz önünde bulundurursak, Türk Savunma Sanayii’nin çalışmalarının her Türk vatandaşının evinde büyük heyecan oluşturduğunu ve gencinden yaşlısına önemsendiğini, desteklendiğini söylemek mümkün.
Yine gençlerin arkadaşlarıyla veya tek başlarına alanda olduğunu gördük.
Gördük dediğim sayı öyle 300-500 vs. gibi sayılar değil. Gözlerimle gördüğüm şey, neredeyse on binlerin alana aktığıydı.
Savunma sanayimizin üretim başarılarının Türk insanı tarafından bu kadar yoğun sahiplenilmesi, gelecek açısından da önemli bir garanti. Gençlerin rol modellerin, hayali kahramanlar yerine Türk savunma sanayisinin kahramanları olması, geleceğimizin teminat altında olduğunu gösteriyor.
GENÇLERE 30 AĞUSTOS’TA SAMSUN’DAN MESAJ
İşte Prof. Dr. İsmail Demir, bu kahramanlardan biri. Bu nedenle söylediği her kelime, kurduğu her cümle önemle, dikkatle dinleniyor. TEKNOFEST’te de neredeyse yanı hiç boş kalmadı. İnsanlar, ekranlardan tanıdığı İsmail Demir ile fotoğraf çektirmek için sıraya girdi. Gençler ise sorular sorarak Başkan Demir’den bilgi almak istedi. Söyleşimiz için de bu yoğunlukta kısa süre de olsa fırsat bulduk. Savunma Sanayii Başkanlığı’ndaki ve bize söyleşi alanı açan STM’deki değerli dostlara bir teşekkürü de borç bilirim. Gelelim Sayın Başkan ile olan sohbetimize.
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutlayarak söze başladı: “Samsun Milli Mücadele’nin başladığı yer. 30 Ağustos, Zafer Bayramı. Bu ikisinin birleşmesini çok anlamlı buluyoruz. Önemli bir mesaj var. Milli mücadele günlerini hatırlarsak, bir milletin yeniden doğuşu, o zor şartlarda hazırlanan ve kağnılarla taşınan mühimmatlar, evlerde, ahırlarda doldurulan mermiler… Demek ki savunmasız, topsuz, tüfeksiz, silahsız bir ülke, bir millet emniyette olamıyor. Bu nedenle manidar. Onun için de gençlerimize, 30 Ağustos’ta, Samsun’da diyoruz ki, ‘Bir milletin bekasının, istiklal ve istikbal mücadelesinin başlangıç noktası, savunma sanayii ve teknolojilerinde güçlü olmak.’ Güçlü olduğunuzda hem sahada hem masada olabiliyorsunuz. Gücünüz yoksa masada hiçbir lafınızın ağırlığı olmuyor.”
Prof. Dr. Demir’in vurgusu önemliydi. Güçlü değilseniz, masada da zayıftınız. Haklı olmanız yetmiyordu. Tarihten günümüze kadar çok sayıda devlet, ülke haklı olduğu halde, işgale uğramamış mıydı? Uğramıştı. Çünkü güçleri yoktu ve sömürgecilere direnememişlerdi. Günümüzde de Irak, Afganistan örnekleri var. Güçleri işgalleri engelleyememişti. Çok sayıda insan kaybı yaşandı, işgallerden sonra ortaya çıkan, çıkarılan, desteklenen terör örgütleri kan dökmeye devam ettiler. Ayrıca, bağımsız mücadelelerini yürüten devletlere de hep baskılar yapıldı. Taşeronlara destek için, o devletler baskı altına alındı. Türkiye’ye yıllarca “terörle mücadelede verdiğim silahı kullanamazsın” diyenden tutun da İHA-SİHA, Hava Savunma Sistemi satışı bile yapmadılar. Artık Türkiye bu baskı zincirini kırdı. Bu sayede diplomasimizin ve güvenlik güçlerimizin eli güçlendi.
SAVUNMA SANAYİİ BAŞKANLIĞI’NIN GÖREVİNDEKİ ÖNEMLİ DETAY
Başkan Demir’den bu konuyu açmasını istedim. Türk savunma sanayiinin stratejik misyonu ile ilgili “Onların söylemine karşı biz artık ‘vermezseniz vermeyin’ diyoruz” dedi ve konuyu açtı:
“Hemen (ihtiyaç olan) sistemi alamayabiliriz, yerine koyamayabiliriz ama biraz uğraşsa mutlaka yapabiliyoruz. Savunma Sanayii Başkanlığı modeli, yurtdışındaki muhataplarımızın da ilgisini çekiyor. Türkiye’de savunma sanayisinin özellikle son yıllardaki gelişimini görünce ‘burada bir sır var, bunu bir yapı gerçekleştiriyor, bunu bize anlatın’ diyorlar. Biz de anlatırken özellikle şunun altını çiziyoruz: Kullanıcı makam ihtiyacı belirliyor, ‘ben şu özelliklerde bir şey isterim’ diyor. Ondan sonra o makam o sürecin ihalesiydi, yapımıydı vs. onlarla uğraşmıyor. Çünkü vazifesi var: O sistemleri kullanarak kendi görevlerini yapmak. Savunma Sanayii Başkanlığı bu projeleri yürütmek, prototipleri yapmak, bunları yerleştirmek, hatta dışarıdan alım olsa dahi, alım sürecinde ‘ne kadar yerli sistemleri, sanayii geliştirebilirim’ formülünü canlı tutuyor. Ana öncelik sistemlerin yerleştirilmesi, olabildiğince yerli sanayisinin geliştirilmesi ve bunun koordinasyonunun sağlanması. Koordinasyon kelimesi önemli. Çünkü koordinasyon kelimesinde ve sahiplenmede, savunma sanayisini geliştirme Savunma Sanayii Başkanlığı’nın görevi.”
Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, bu noktada aslında çok daha genel bir noktaya parmak basıyor. Neredeyse ülkemizde her üretim alanında geçerli olan kamu ve özel sektör koordinasyonuna dikkat çekiyor:
“Bu sanayiyi geliştirirken modelleri öyle kurgulayacaksınız ki, özel sektör, devlet, yarı devlet yapılarının içinde bir ahenk oluşturacaksınız. Yani yarı devlet yapısındaki bir şirkete bir proje verdiğimizde diyoruz ki, ‘Ben şunun yüzde şu kadarını, projeni alt sektöre yayacaksın.’ Yarı devlet veya devlet yapısı bir proje aldı ama onun mutlaka özel sektöre yaymasıyla ilgili mutlaka bir formül oluşturması gerekiyor.”
KAMUNUN HER ALANDA UYGULAMASI GEREKEN MODEL
Televizyon programlarında savunduğum bir şey vardı. Türkiye, ekonomide ve bütün üretim alanlarında bir mücadele yürütürken planlama, koordinasyon konusunda kamu merkezde olmalı. Prof. Dr. Demir de bunun altını çiziyor:
“Bir ürünü ben alayım da ne olursa olsun, değil. O alma sürecinde öncelikler arasında sanayinin geliştirilmesi var. Bu, belki bazı aşamalarda süreci biraz uzatan bazen de maliyetleri biraz artıran unsurlar oluyor gibi görünüyor ama aslında uzun vadede hem süreçleri kısaltıyor hem de maliyetleri azaltıyor. Orada zorladığımız yerleştirme faaliyeti, ilk aşamada bazı unsurları birazcık artırsa da daha sonraki aşamalarda sizin önünüzü açıyor, bir model oluşturuyor. Önceliklendirme meselesinde, evet ihtiyaç temin edilecek ama bu temin sırasında da mutlaka bu alandaki sanayinin yerli olarak geliştirilmesi ve teknolojik katılımı mutlaka olacaktır. Bu aslında kamunun her alanda uygulayabileceği bence de uygulaması gereken bir model.”
BİBERONLA DEĞİL DAHA SAĞLIKLI BESLENEREK GELİŞİM
Savunma Sanayii Başkanı Prof. İsmail Demir, bu konuda çarpıcı bir de örnek verdi. Şirketlerin büyümesinin altyapısı sağlam değilse bu durumu “obez” yani sağlıksız büyüme olarak yorumlayan Prof. Demir, şunları söyledi:
“Bir KİT veya kamu şirketi olsa bile girdiği ihalede eğer şartları karşılamıyorsa veya teklifi en iyi değilse kazanamıyor. Şu alışkanlığın yıkılması gerekiyor: Falanca bünyede bizim şirketimiz var bu işi onlara verelim, onlar yaparlar. Ama hangi şartlarla yaptıklarını, rekabetçi olup olmadığını karşılaştırabileceğiniz bir yapı olmayınca siz zannediyorsunuz ‘oh ne güzel bizim işlerimiz şöyle böyle’. Oysa hangi kalitede, teknoloji özelliklerle, maliyetle yaptığıyla ilgili bir müddet sonra algınız kayboluyor. Bizim dediğiniz zaman, o bizim dediğiniz yapıyı bir anlamda biberonla, kaşıkla beslemiş oluyorsunuz. Ben bizim şirketlerimiz için aynı şeyi söylüyorum. Bu şirketlerimizin büyümeleri önemli. Ancak biz onların obez olmasını istemiyoruz. Bu gelişim, yani vücut gelişimi sağlıklı, kaslı ve her ortamda her yarışmaya girebilecek, o yarışmayı kazanabilecek nitelikte olmalı. Ancak biz o zaman sağlıklı bir büyüme gerçekleştirmiş oluruz. Biz yurtdışında ihracat dediğimizde, eğer kaslı değilseniz o yarışmalarda rekabet edemeyeceksiniz.”
Özetini yazdığım açıklamalar aslında Türk savunma sanayisindeki büyümenin ve gelişimin formülünün ve diğer alanlara verdiği desteğin şifrelerini taşıyor.
Tamamı youtube kanalımızda olan bu söyleşiyi keyifle ve stratejik boyutlu notlar alarak izleyeceksiniz.