Selime Teyze
Bu yıl 80 bin kişi hac vazifesini yerine getirmek üzere Türkiye’den Mekke ve Medine’ye gitti.
Çok şükür, Türkiye’de hac görevini yapmak isteyenlerin sayısı olukça bereketli. Yıllar yılıdır kur’a çekilişine katılıp sabırla Ya Nasip! deyip sıranın kendisine gelmesini bekleyenler var. Bu yıl hacca gidenlerden bir kısmı 10, 11 ve hatta 12 yıl beklemişler. Dile kolay onca zaman niyeti bozmadan beklemek. 12 yıl bekledikten ve kendisine hacca gitme kur’ası çıktıktan sonra tam hareket arifesinde ölenler, gidemeyip geride kalanlar… Bunların hikâyesi ise apayrı bir konu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hac organizasyonu konusunda şüphesiz ki tebrik etmek gerekiyor. 80 bin insanı dünyanın dört bir tarafından gelen renk renk, boy boy ve çeşit çeşit 3 milyon insanın içinde organize bir surette sevk ve kontrol etme başarısını gösterebiliyor. Hemen her hacı sağ salim haccını yapıp sağ salim geri dönebiliyor.
Halk arasında denir ki; bir insanı hacca Allah, Rasulullah yahut şeytan davet eder. Allah’ın davet ettikleri orada kalır, dönemezler. Rasullullah’ın davet ettikleri ziyaret ve haclarını yaparak geri gelirler. Şeytan’ın davet ettikleri ise malum.
Bu yıl 28 hacı adayı Allah’ın daimi misafirleri oldular ve orada kaldılar. Diğerleri ise ya döndüler ya da dönme yolundalar.
Diyanet İşleri Başkanlığı hacca gidecekleri kafile ve gruplara ayırmış. Her grupta 45 kadar hacı var. Her kafile de yaklaşık 6 gruptan oluşuyor.
Her bir kafile ve grubun kâğıt üzerindeki organizasyonu ve teorideki uygulamaları gayet güzel düzenlenmiş. Kim, nerede ne yapacak, nereye ne zaman gidecek veya kalacak, hepsi güzelce şekillendirilmiş. Fakat gel gör ki teori ile pratik birbirine hiç uymuyor. 3 milyon insan denizinde Türk hacıların büyük bir ekseriyeti adeta boğuluyor. Nefes alamıyor. Akıntıya kapılıyor ve sürüklenip gidiyor. Ya kıyıya vuruyor ya da Selime Teyze gibi kayboluyor.
Bizim toplumda iki şey önceden hazır edilir ve el sürülmemek üzere bir kenara konulur(du). Hac parası ve kefen. Bunlara hiçbir surette ilişilmez(di).
Selime Teyze hacca niyet etmiş. Hazırlığını görmüş. Özlem ve hasretle yola çıkmış. Ve nihayet Kâbe’ye ulaşmış. Ancak Selime Teyze yaşlı. Selime Teyze hasta. Selime Teyzenin dizlerinde derman yok. Selime Teyze bir yandan yıllardır hasretini çektiği Kâbe aşkı, Rasulullah sevdası, nereye gideceği, ne yapacağını bilememesi ve bir yandan da dâhil olduğu ancak kendisini kollayıp koruyamadığı insan seli karşısında tutunamamış… Sürüklenip çok uzaklara atılmış. Selime Teyze bütün kollamalara, gözetlemelere, göz ucu ile takip edilmelere rağmen bir anda kaybolmuş. Sonra haber alınmış ki Selime Teyze çok uzaktaki bir Türk hacı oteline misafir edilmiş.
Selime Teyze birkaç gün sonra kendi oteline ancak dönebilmiş. Allah’tan sağlığı ve genel halini muhafaza edebilmiş.
Ancak aksilik bu ya, Selime Teyze birkaç gün sonra yine kaybolur. Belli ki alışık olmadığı coğrafya, insan seli, ileri yaşı ve dermansız bacakları ona yine azizlik etmiş.
Yakınları Whatsaap’tan grup ile hemen yazışmaya başlamış; Selime Teyze yok, bulamıyoruz, yine kayboldu diye. Görenlerin insanlık namına haber vermeleri…
Selime Teyze nihayet bulunuyor. Yine başka diyarlara ulaşmış. Başka otellere zorunlu misafir olmuş. Birkaç gün sonra yine alıp getiriliyor kendi yurduna ve oteline. Selime Teyze artık grubun fenomeni oluyor. Herkes onu konuşuyor. Ondan bahsediyor…
Bu durumun muhatabı sadece Selime Teyze mi? Hayır. Gurubun en az yarısı Selime Teyze durumunda. Çoğu yaşlı. Elleri titreyenler... Yaşlanmış vücutlarını zoraki ve ancak sürükleyerek götürenler… Tekerlekli sandalye ile hizmet görenler ve ancak o şekilde ibadetlerini yerine getirebilenler… Bunama emareleri açıkça çehreleri ve davranışlarında izlenebilenler… Ama hepsinin gönlünde ve gözünde ilahi aşktan pırıltılar var… Hasret ve yakarış var… Halleri, yüzleri ve gönülleri sükûn ve huzur dolu… İlahi affa nail olmak için çaresizliklerine ve dermansızlıklarına bakmadan ve olabileceklere aldırmadan tavaf ediyor, sa’ya koşuyor… Her biri yüzünü Kâbe’ye, gönlünü rabbine çevirmiş içli içli dua ve yakarışta bulunuyor…
Hasibe Teyze, yeni beyin ameliyatı olmuş… Gözleri daha tam olarak görmüyor… Ancak içinde bulunduğu kendi alacakaranlığına rağmen tavaftan, sa’yden ve beş vakit namaza gitmekten de geri kalmıyor…
Kendisine ziyaret tavafı yaptıran, onca vakit beraber olduğu zatı bazen tanıyan, bazen tanımayan Ali amaca da Hasibe yahut Selime Teyzeden pek farklı değil…
45 kişilik guruptan sorumlu hoca gecenin nihayetinde Whatsaap’tan grup üyelerine bir fotoğraf bir de mesaj atmış: Tavafa 45 kişi ile gittik 7 kişi ile dönüyoruz diye…
Türkiye’den hacca gidenlerin yaş ortalaması oldukça ileri. Tevellütleri oldukça eski. Neredeyse Türkiye Cumhuriyeti ile aynı yaştalar… İnsan bu insanları yürürken, ibadet ederken gördükçe bir taraftan katlandıkları sıkıntıya acıyor, bir taraftan da sergiledikleri iradeye ve aşka hayranlık duyuyor…
Selime Teyze en son Cidde Havaalanı’nda görüldü. Rutubetle birlikte hava sıcaklığının en az 45 dereceye ulaştığı bir ortamda bir bankın üzerine uzanmış yatıyordu. Ama onun vücudunu saran sıcaklık mevcut hava sıcaklığından hiç de az değildi. Vücudu, yüzü gözü alev alev yanıyordu. Selime Teyze hastalanmıştı. Selime Teyze için için ama teslimiyet içinde acı çekiyordu… Hemen bir ateş dürücü verilebilirdi ama bu doğru olur muydu, kaş yaparken göz çıkarılabilirdi… Herkeste bir acıma hissi vardı… Herkes el uzatmak ve yardımcı olmak istiyordu… Ama herkes çaresizdi… Yapılabilen tek şey Selime Teyzenin yüzünü gözünü bir avuç su ile yıkamasına yardımcı olmak olmuştu.